eight,

78 9 47
                                    

1 ay sonra

Hyunjin'in yasağı bitmişti, bu yüzden tek başına dışarı çıkmak istedi ve Chan'a söyleyip dışarı çıktı.

Kendi mezarını merak etti ve oraya gitti. Gittiğinde siyah saçlı birininde orada olduğunu gördü.

Siyah saçlı olan ona döndüğünde şaşırdı ve gözleri doldu.

"Hyun?"

Hyunjin çocuğa baktı. Onuda hatırlamıyordu, bu yüzden ona kimsiniz diye sormayı tercih etti.

"Sizi tanımıyorum üzgünüm, kimdiniz?"

Felix neredeyse ağlayacaktı. Hyunjin yaşıyordu, ama onu hatırlamıyordu.

Sonra Felix'in aklına bir fikir geldi. Hyunjin hiçbir şey hatırlamıyordu, kendisini ona farklı tarif edebilirdi. Onunla sevgili olabilirdi.

Yanında Jisung vardı bu yüzden eğer bir şey olursa o toparlayabilirdi.

Ama Jisung Hyunjin'le Minho'nun sevgili olduğunu biliyordu. Aynı şekilde Hyunjin'de Jisung'u biliyordu.

"Hyunjin benim, Felix."

Minho Felix'i anlatmıştı, nasıl bu yüzle onunla hala konuşuyordu?

"Felix ha? Sen beni öldürmeye çalışan kişisin değil mi?"

"Ne? Hyunjin ben seni neden öldürmeye çalışayım? Sen benim sevgilimsin.?"

"Hayır Minho benim sevgilimdi."

"Hyunjin Minho bize o kazada çarpan kişiydi. Hatırlamıyor musun? Birlikte yemeğe gidiyorduk.. Incheon'a."

Hyunjin anlam veremiyordu. Felix nasıl bunları biliyordu?

"Hayır oraya Minho'yla gidiyorduk!"

"Hyunjin bak, Minho benim abim, O sana aşıktı ama platonikti. Ben seninle sevgiliydim. O ise buna çok sinirlenmişti ve ilk fırsatta bize çarpıp ikimizide öldürmek istemişti."

"Hayır. Bu imkansız! Beraber fotoğraflarımız bile vardı."

"Hyunjin o fotoğraflar ikimizdik. Minho photoshop yapmış ve seni kandırmış olmalı.."

Felix her ihtimale karşı sahte fotoğraflar yapmıştı. Fotoğraflarda ikisi vardı. Çok gerçekçiydiler. Hyunjin'in kafası bulanmıştı. Kim doğru söylüyordu? Minho mu yoksa Felix mi?

Felix doğru söylüyorsa Chan neden ona öyle demişti?

"Chan öyle demiyor ama? Minho'yla çıktığımı biliyorum!"

"Chan mı? Jisung o senin abin Seungmin'in eşi değil miydi?"

"Eski abim desek daha doğru olur. Beni kardeşlikten reddetmeden önce öyleydi."

"Ama şuan burada değil mi?"

"Evet arabada bekliyor."

Hyunjin anlam veremiyordu. Seungmin mi?

"Seungmin'i getirin. Onunla konuşmam gerek!"

"Tamam. Bana inanman için elimden geleni yapacağım Jinnie."

Seungmin arabadan indi ve Hyunjin'in yanına gitti. Hyunjin çok kötü hissediyordu. Felix'in söyledikleri çok gerçekçiydi. Ama Minho'nun söyledikleride bir o kadar gerçekçiydi.

"Hyunjin Felix doğru söylüyor. Chan Felix'ten nefret ediyordu. Minho'yla lise arkadaşıydı ve onun seni sevdiğini biliyordu. Bu yüzden ikinizi yapmaya çalıştı. Ben ise her şeyi biliyordum. Ama sonuçta Chan'ı çok seviyordum bu yüzden ses çıkarmadım."

Felix, Hyunjin'in beynini daha çok bulandırmak için ve ona inanması için Minho'nun ona sevgiliyken dediği bazı şeyleri kendi demiş gibi yaptı.

Hyunjin Felix'in söylediği şeylerle bazı şeyleri hatırlamaya başladı. Ama aklı o kadar bulanmıştı ki, anılarında Minho'nun yüzü yerine Felix'in yüzünü hatırlamıştı.

"Bir şeyler hatırladın mı sevgilim?"

Hyunjin Minho yerine Felix'i hatırladı. Hatırladığı tüm anılarda Felix'in yüzü aklına geldi. Bu yüzden Minho'dan nefret etti. Ona nasıl yalan söylerdi? Ona nasıl inanmıştı?

"Felix.. Sendin. Sana inanmadım.. Özür dilerim."

Hyunjin ağlamaya başladı ve Felix'e sarıldı. Felix'te aynı şekilde ona sarıldı. Hyunjin'in arkasında duran Jisung Felix'e sırıttı ve Felix'te karşılık verdi.

Hyunjin kimi hatırlarsa onu sevmeye başlıyordu. İçindeki Minho'ya olan duyguları sönmüştü ve o duyguları Felix'e hissetmeye başlamıştı.

Eve gittiğinde odasına gitti ve hiç ağlamadığı kadar şiddetli ağladı. Minho'yu çok sevmişti. Ona nasıl yalan söylemişti?

Minho sesleri duyduğunda Hyunjin'in odasına gitti ve kapıyı çaldı.

Hyunjin ağlamasını durdurmaya çalıştı ve titreyen sesi ile kapıdakinin kim olduğunu sordu.

"Hyun benim, Minho. İyi misin?"

"İçeri girme!"

"Hyunjin iyi misin? Endişelenmeye başlıyorum."

"Endişelensen iyi olur Lee."

Hyunjin Minho'ya soyadıyla hiç seslenmemişti. Minho bir şeylerin ters gittiğini düşünmüştü.

"Hyunjin ben mi bir şey yaptım? Yaptıysam söyle lütfen. Kabul ediyorum bazen odun olabiliyorum ama lütfen söyle."

"Siktir git Minho!"

Minho duyduğu şeye çok kırılmıştı. Bu yüzden tek bir kelime bile etmeden odasına geri dönmüştü.

Hyunjin sakinleştiğinde Minho'nun odasına gitti ve kapıyı çaldı.

"Gel."

Hyunjin içeri girdi ve kapıyı kapattı.

"Minho konuşmamız gerekiyor."

"Dinliyorum."

"Minho ben ayrılmak istiyorum."

"Ne?"

Minho'nun gözleri doldu ve sesi titredi. Bunu hakedecek ne yapmıştı?

"Bana yalan söyledin Minho. Sana hala inanamıyorum! Felix her şeyin doğrusunu anlattı bana."

"Ona nasıl inanırsın Hyunjin?"

"Seungmin'e de mi inanmayayım? Chan ve ikiniz yalancının tekisiniz. Benim hafızamı kaybetmemi fırsat buldunuz! Minho senden hiç beklemezdim.. Beni nasıl öldürmeye çalışırsın?!"

"Hyunjin hiçbir şey anlamıyorum.. Ben sana neden yalan söyleyeyim? Seni öldürmeyi bırak saçının teline zarar gelsin istemeyen bir adamım ben.."

"Hala yalan söylüyorsun! Senden nefret ediyorum Lee Minho! Hatta o kadar nefret ediyorum ki umarım en kısa sürede ölürsün!"

Hyunjin odadan çıktı, kapıyı sertçe kapattı ve odayı sessizlik kapladı. Minho ise sessizce göz yaşlarını dökerken daha fazla burada durmak istemedi ve eşyalarını topladı. Bavuluna hepsini yerleştirdi ve masanın üstünde bir şey gördü.

Hyunjin'le çekindikleri ilk fotoğraftı bu. Eline aldı ve baktı, daha sonra fotoğrafı ikiye ayırdı. Hyunjin'in az önce kalbine yaptığı gibi. Fotoğrafı yere bıraktı ve önce odadan, sonra evden çıktı.

Her duruma karşı eskiden Felix'in evinin yanında bir ev almıştı. Yenisini alacak bir parası olmadığı için oraya gitti ve eşyalarını yerleştirdi.

5 ay boyunca orada yaşamıştı. Artık Aralık aynın 26. günündeydi. Yemek yaparken kapının çaldığını duydu. Gidip kapıya baktı. Felix'ti. Artık onu gırtlaklamak istiyordu. Yakasını tuttu ve,

"Ne işin var senin burada!"

"Abimi görmek istedim, sevgilimle."

Felix sırıttı ve Felix'in yanına Hyunjin geçti.

aster, hyunho ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin