Ayakkabılarımı bile giymeden koşarak evden çıktım. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Beni anlamak yerine suç yüklemeye çalışıyorlardı. Bir kere yargılanmak yerine anlaşılmak istemiştim. Doktor değildi bunun çözümü, sevgiydi. Ancak eve kapatılıp uymam gereken kurallara uyulmam bekleniyordu. Hayır. Daha fazla katlanamam.
Arkamı kontrol ederek hızlandım. Ayaklarım acısa da koştum. Nereye gittiğimi bilmeden saatlerce koştum, düştüm. Hırslanıp ayaklarıma daha çok yüklendim. Ben anlaşılmak istiyordum, yargılanmak değil.
Güneş batıyordu artık. Ayaklarım beni bir dere kenarına götürmüştü. Daha fazla koşmaya dayanamayıp kendimi yere attım. Fiziksel acı en azından beynimdekileri susturuyordu. Derin derin soluklanarak yeri izliyordum şimdi. Her zaman suçlu olan ben olmak zorunda mıydım gerçekten? Kimse beni zorbalasın istemedim. Kimse bana ben istemeden dokunsun istemedim. Tüm anılar beynimde dönerken gözüm dereye takıldı.Ellerim titrese de bacaklarımda güç kalmasa da ayağa kalktım. Kararlı adımlarla dereye yürüdüm. Suda adım adım ilerledim. Ayaklarım yere ulaşamayana kadar gittim. Kafamı da suya daldırıp düşünmemeye çalıştım. Önce nefesimi tuttum. Nefesim beni idare edene kadar kaldım öylece. Bir anda daha önce hissetmediğim bir rahatlık hissettim. Artık kimse konuşmuyordu. Ciğerlerimin acıdığını ancak vücudumun buna tepkisiz kaldığını fark ettim.
Gözümü kapatıp öylece dibe battım. Ellerimde suyun dokunuşunu hissediyordum. Kulaklarım uğulduyor, vücudum yeri orasıymış gibi dibe gidiyordu.
En son gördüğüm şey bir ışık demetine doğru uzanışımdı...Hepiniz hoşgeldiniz. Hikayeyle ilgili öngörülerinizi alabilir miyim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lotus çiçeği
Romance"Sanat sensin, sanat sende. Öyleyse çiz beni..." "Çamurun içinden yükselir, Sudan çıkar, Güneş ışığında çiçek açar..."