Merdivende Aren'in sakinleşmesini bekledikten sonra, bir şeyler yeyip odasını toplamaya gittik. Etraftaki kırık parçalara bakarken, aynı yollardan geçtiğimizi fark ettim. Belki bu yüzden kimseyle konuşmak istemeyen dilim ona çok şey anlatmak istiyordu. Kim bilir. Aynı acıları yaşayan insanlar, birbirini daha iyi anlayabilirdi.
Ona karşı hiç yabancılık çekmiyordum.Yere attığı tuvallere yöneldim. Parçalar tek tek topladım. Devirdiği boyaları da öyle. Üstünü kapattığı tablolarda ne olduğunu merak etsem de, şu an sırası değildi. Belki sonra gösterirdi.
O, koyu gri ve mavi boyadığı tablonun önüne oturdu. Ben onu inceliyordum. İlk önce odağım tabloda olsa da sonradan ona kaydı.
Uzun ince narin parmakları, uzun grimsi saçları... Kahve gözleri ve zıt olarak açık teni. Her hareket edişi çok asildi. Süzülüyor gibi. Her gün farklı giydiği gömlekleri ve gömleklerinin içinden görünen dövmeleri. Bende yaptırmak isterdim ancak cesaretim yoktu.
Annem öldüğünde, babam hiç ağlamadı.Güçlü durmaya çalıştı. O zamanki yaşımla, tüm erkekler böyle diye düşünmüştüm. Ama Aren öyle değil. Dün gece karşımda ağlamasıyla birlikte bendeki bu algıyı tamamen silip attı.
Ben dün gece Aren'in kalbini gördüm. Sıcacıktı. Buz görünenin aksine. Korkusuzdu. Başka birinin önünde acılarını gösterecek kadar. Belki de kendimi ona anlatma isteğim bundan kaynaklanıyordu. Yanına oturdum sonra. Gözümüz tablodayken;" Ben çok küçükken annem öldü." Gözlerinin bana döndüğünü hissettim. Devam ettim.
" O günden beri yalnızım. Kimsem yok. Çok küçük olsam da bazı anılarımızı hâla hatırlıyorum. Her ağladığımda saçımı okşardı. Bu beni sakinleştirir, bir sorun olmadığına inanmamı sağlardı. Sonra bana dün geceye kadar kimse sarılmadı....
Annem gittikten sonra babamın ailesi ile kaldım. Çok katılardı. Koşup oynamama izin vermiyor beni odada tutuyorlardı. Çok zenginlerdi. Ancak sevgi yoksa paranın bir önemi olmuyor. Sonra okula gittim. Ordakiler beni pek sevmedi. İlk başta sözel başlasa da sonradan fiziksel şiddete başladılar. Kitaplarımı yırtıyorlar, kalemlerimi alıyorlar, çirkin olduğumu, aptal olduğumu söylüyorlardı. Üzerine defter ve kitaplarımı eve gidince yok olduğunu görünce aynı şeyi bir daha yaşıyordum.""Okula gitmek istemedim. Böylesinin daha iyi olacağını söyleyip eve kapattılar beni. Eğitimin evde devam etti. Artık dışarı hiç çıkmıyordum."
"Bulutları ve yıldızları izlemeyi çok severdim. Babam bunun için bana ışıklar ve pamuktan yapılmış yapay bulutlar almıştı. Geceleri öyle uyuyordum. Şiddet bir süreliğine durmuştu."
"Sonra eve yabancı bir genç geldi. Bana pek iyi bakmıyordu. Geceleri odama geliyor, sarılıyor, saçlarımı seviyor ve gidiyordu."
"Dakikalara ve adım seslerine o yüzden takıntılıyım. 20 adım atarsa benim odama geliyordu. 30 dakika sonra gidiyordu. Kendimi o yüzden çok pis hissediyorum Aren. Kimse bana dokunsun istemiyorum."
"Babam ışıkları alıp gitti. Bir daha görmedim onu. Korumadı beni. Bir gün kapıyı açık bulup kaçtım.Ayaklarım beni o dereye götürdü. O an belki de en çok ölmek istedim."
Sonra sustum. Derin bir sessizlik." Tertemizsin Laren. Düşündüğünün aksine tertemizsin. Hayatımda gördüğüm en temiz insansın. Görebileceğim en temiz insansın. Yanılıyorsun. O gün ellerin bana uzandı Laren. Yaşamak istemesen uzanmazdı.
Ben de çok defa ölmek istedim. Ama cesaretim yoktu buna. Geçmişimizi değiştiremeyiz. Ama izin ver bundan sonra beraber yaşamaya çalışalım."Bir şey diyemeden yanından kalktım. Banyoya geçip ellerimi suya sokup yüzümü ıslattım. Uzun zamandır kaçtığım şeyi yapıp, aynadan aksime baktım. Gözlerime, yanaklarıma, kaşlarıma, dudaklarıma. Onlar yaşamayı istiyordu. Ben nasıl buna kalkışmıştım ki? Gözümü kapattığımda aklıma gelen her bır anı, cam parçaları gibi içimi kanatsa da hayır, ben yaşamak istiyordum. Çocukluğumu düşündüm. Hayalleri ve umutları için savaşan miniği.
Aynanın önünden kalkıp yanına gittim sessizce. Göz göze geldik. Utanarak,
" Kabul ediyorum."
Kaşları çatıldı önce. Anlamaya
çalışıyordu. Ayağa kalktı birden. .
"Gerçekten mi?"
"Kendim için değil. Yıllar önce içimde sakladığım minik kız için. Biliyorum onun dönmesi zor. Ama yardım eder misin? Onun için yaşamama yardım eder misin?"Yavaşça yaklaştı. Sarılmak istiyor ancak çekiniyor gibiydi. Hafifçe başımı oynatıp izin verdim. Elleri gözyaşlarımı sildi önce. Sırtıma ordan da belime sarıldı. Ben gözlerine bakamadım. Baksaydım ayakta kalamazdım. Yüzümü göğsüne gömdüm.
"Saçlarımı sever misin?"
Omzuma bir öpücük kondurup, elleri saçıma yöneldi. Sesim fısıltıdan farksız çıkmıştı ama duymuştu işte. Saçlarıma tek tek dokundu. Her bir teline. Yaşayacaktım. Yaşayacak ve o kızın hayallerini gerçekleştirecektim.
Ve ben ilk defa bir yabancının kollarında sıcaklığı hissettim o gün. Hoş, hiç bir zaman yabancı değildi ki. Herkese susan dilim, ona gelince çözülüveriyordu. Konuşmak için çırpınırcasına....
Laren'in de yaşantısına ufaktan bir dokunuş yaptık böylelikle....
Laren ile ilgili düşünceleriniz ve şimdiye kadar sizde bıraktığı izlenim nedir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lotus çiçeği
Romance"Sanat sensin, sanat sende. Öyleyse çiz beni..." "Çamurun içinden yükselir, Sudan çıkar, Güneş ışığında çiçek açar..."