Dövme işini iyice kafama takmıştım. Uygun bir an kollayıp gittiği yere gitmeliydim. Yol ezberimdeydi. Aradan geçen bir kaç haftanın ardından bu istek azalmak yerine daha çok artıyordu. Önce heves sandım ama hayır. Bu kadar istiyorsam, yapmalıydım.Ne olacağını düşünmeme bile gerek kalmamıştı, beni boyadığı günden sonra. Odamda kara kara bunu düşünürken kapı çaldı.
"Dereye gidiyorum. Gelmek ister misin? "
İşte fırsat tam da beklemediğim anda buldu beni.
"Yok, hayır. Bugün biraz fazla sıcak sanki." dedim ellerimle yüzüme yelpaze yaparken. "Evde kalsam daha iyi olur."
Şaşırmış bir ifade ile yüzüme baktı.
"Emin misin? Orayı çok seviyorsun. İstersen seninle evde kalabilirim."
"Eminim Aren. Git sen."
Gözleri üzerimde birkaç saniye dolaştı. Ardından, "peki madem," diyerek odadan çıktı. Dış kapının kapanma sesi de geldikten sonra 15 dakika bekleyip acele bir şeyler giyip durağa ilerledim. Çok beklemeden otobüs geldi. Adımımı atıp, ineceğim yeri söyleyip parayı ödedim.
Heyecanlı mıydım? Evet. Korkuyor muydum? Hayır. Aren'in dovmesi benim istediğimden daha büyüktü. Onun ki 4 saat sürmüştü. Ben daha küçük bir şey yaptıracağım için yol ile birlikte 3 saat sürer diye hesaplıyordum. Uç uca eve girmiş olacaktık. İneceğim yere gelmiştik. Beraber yürüdüğümüz yolları geçip, binaları dolanıp varmak istediğim yerdeydim. Gözümü tabelaya diktim. "Ay Işığı Dövme".
Kapıdan geçip, Aren'le girdiğimiz odaya girdim. Daha önceden tanıştığımız ve Aren'in tüm dövmelerini yapan Erva beni yüzünden eksik olmayan gülümsemesiyle beni karşıladı.
"Laren. Hoş geldin. Aren yok mu?"
"Hoş buldum. Hayır yalnız geldim."Kısa sohbetin ardından ona dövmeyi ve nereye olacağını söyledim. Canımın çok az yanacağını söyleyip işleme koyulduk. İğnenin ilk girişi ile canım biraz acısa da, sürekli olan bir şey olduğu için artık acıyı hissetmiyordum. 2 saatin ardından Erva bir ayna ile önüme geldi. Dövmenin harika göründüğünü, bana da çok yakıştığını ekledi. Ardından bir kaç gün acıyacağını bunun normal olduğunu , nemli kalması gerektiğini ve bakım kremini bana özel olarak verdi. Parayı ödeyip, minnettar bir şekilde koşarak durağa geldim.
Aynı anda otobüsün gelmesi ile içim rahatladı. Tam tahmin ettiğim sürede eve vardım. Odamın kapısı kapandıktan sonra eş zamanlı olarak dış kapının kapanma sesi geldi. Elimdeki kremi yastığın altına koyup, kapıya döndüm. Kapıyı açıp koridora, sonra mutfağa ilerledim. Aren buradaydı.
"Napıyorsun?"
"Acıktım. Naptın tüm gün sıkıldın mı?"Evdeyim diyemezdim, yalan hoşlanmadığım bir durumdu.Y anaklarımı şişirip bir süre bekledim.
"Yoo, sıkılmadım. Sen naptın? Tablo nasıldı?"
"İyiydi." Tezgaha yaslanıp yüzümü izledi gözlerini kısarak."Ne?"
"Hiiç." Gözlerini biraz daha kısıp bakmaya devam etti.
"Ne?"
"Ne, ne?"
"Neden öyle bakıyorsun? Yüzümde bir şey mi var?"
"Sen bir şey mi saklıyorsun?" Eyvah!
"Ne?"
"Ne, ne? Bir şey mi saklıyorsun Laren?"
"Yoo, saklamıyorum. Acıktım bende. Yemek yiyelim mi?"
Bir kuşkulu bakış daha. Gergin olduğunu düşündüğüm bir gülüş, pardon sırıtma ile tezgaha yaklaşıp ne yaptığına baktım.
"Hadi acıktım."dedim karnını dürterken.Duyabileceğim yükseklikte bir nefes alıp devam etti. Yemek yapma ardından yeme faslı bitene kadar diken üstündeydim. Sonra sessizce odama süzüldüm. Kapıya yaslanıp yere çöktüm. Dövmenin acısı ve gerginlik üst üste gelince karnım kasılmıştı iyice.
Yalan söylemek ne zor işti sahi. Gerçi yalan sayılıyor muydu? Hiç bir şey söylemiyordum ya. Streçi açıp Erva'nın dediği şekilde bakımı yaptım. Bir süre dövmeyi izledikten sonra, bedenim günün yorgunluğuna daha fazla dayanamadan günü sonlandırdım .
1 hafta Erva'nın dediği gibi geçti. O kadar da acımıyordu. Aren'in dövmesini yaptırdığımız zamanı düşündüm. Onun bakımını yaparken izlemiştim. Çabuk iyileşmışti Aren.
Aren demişken. Dövmemin iyileşme sürecinde ondan olabildiğince kaçıyor, olası bir yakalanmayı önlüyordum. Bir şeyler sakladığımı seziyor, merakta ediyor ancak üstelemiyordu. Bu beni rahatlatsa da güzel bir zamanda göstermek istediğim için, bu şekilde uzak kalmak üzüyordu.
2.haftanın sonlarına doğru dereye gitmeyi teklif etti. Ben bir şeyler hazırlayıp sonra geleceğimi söyledim. Mutfağa geçip, sevdiği meyveleri sepete koydum. Bir kaç el yapımı kek ve atıştırmalık daha hazırlayıp yemek işini tamamladım.
Üzerime omuz askısı olan bir elbise giyip yola koyuldum. Çiçeklerin süslediği yolda hoplaya zıplaya giderken sonunda yolum ona uzanmıştı. Sessizce arkasından yaklaşıp gözlerini kapattım. Kulağına eğilip;
" Bir süre kapalı kalsınlar, olur mu? Sana bir sürprizim var."
Fırçayı yere indirip başıyla onayladı. Getirdiğim bezi gözlerine bağlayıp, sepettekileri yere dizdim. Kısa bir sürenin ardından karşıma gelecek şekilde onu oturtup,
"Açabilirsin."Elleri pekte sıkı olmayan beze gidip çıkarttı. Gözleri bir süre yüzümde dolandı. Ellerimi birleştirip gözlerini takip ettim. Saçlarıma, elbiseme, ellerime , omzuma sonra tekrar omzuma elbiseme derken gözleri kocaman olmuş bir şekilde omzuma döndü.
"Sen?" Duraksatarak "sen naptın Laren?" dedi.
Yaptığım şeyden gram pişman değildim. Gözlerine bakarakta bunu göstermek istedim. Önce şaşırsa da omuz bölgemden çekip mavilerimi buldu.
"Bu... Bunu ne zaman yaptırdın?"
"Seni yalnız buraya gönderdiğim gün."Şaşkınlığını atmış gibiydi.
"Canın acımıştır. Neden? Neden yaptırdın?" dedi bana yaklaşırken. Ondan sakladım diye kızacak sanarken onun canım acıdı mı diye düşünmesi içimdeki kelebekleri oynattı."Acımadı çok."
Tebessümü ile elini uzattı. Parmak uçlarını çizgiler boyunca gezdirdi. Çiçeklere bir bir öpücük kondurdu. Bu dövmeyi daha çok öpsün diye yaptırmıştım sanki, hoş sorsaydı da inkar etmezdim ya. Seviyordu bunu. Sonra eli gezegende durdu.
"Venüs."" Venüs." diyerek tekrarladı. Daha fazla onun hakkında soru sormadı. Bir öpücük daha. Kıkırtımla gözleri bana döndü.
"Gülüşünde kaç çiçek saklıyorsun bir bilsen." dedi dizlerime uzanırken. Bende lotusa bakarak donakaldım.
Okuduğunuz için teşekkürler.💮
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lotus çiçeği
Romance"Sanat sensin, sanat sende. Öyleyse çiz beni..." "Çamurun içinden yükselir, Sudan çıkar, Güneş ışığında çiçek açar..."