Bugün ilk defa dışarı çıkma kararı aldık. Geldiğimiz yönün tersinde bir dere daha olduğunu söyledi. Evden dışarı adım atıp oksijeni ciğerlerime doldurdum. Tabii dışarı çıkmamda en büyük etken, Aren'in manevi anne ve babasıydı.
Birinin savcı birinin avukat olduğunu, onlara her şeyi anlattığını ve bana yardım edebileceklerini söylemişler. Ve bende tüm haklarımı avukat olan babasına vererek onlarla bir daha görüşmek istemediğimi belirtmiştim. Hak ettikleri buydu.Derin bir nefes daha alıp etrafa baktım. Çiçeklerin ve kuş seslerinin bol olduğu bir yerdi. Etraf yeşil, kahverengi ve mavi ile boyanmıştı. Aren'in burayı neden terk etmediğini anlayabiliyordum.
Aren önde ben arkasında etrafı inceleyerek ilerliyorduk. Bana yolda gördüğümüz çiçekleri gösteriyordu.Minik maviler, unutma beni çiçeğiymiş; hikayesini de anlatmıştı. Papatyalar, karanfil, gül , kasımpatı ve adını bildiği bir çok çiçek.
Ağacları geçip, derenin sesini duyduğumuz zamana gelmiştik. Aren etrafa bakıp kendine yer arıyordu. Ben de ona takip ediyordum. En sonunda derenin tam karşısında karar kıldı. Ben yaptığım olayın etkisiyle dereye bakamıyordum. Sırtımı dereye verip yere oturdum. Gözlerimi kapatıp kuşları dinledim. Uzun bir süre öylece durup sonra Aren'e döndüm. Açık pembe ve lila tonunu kullanıyordu. Bir süre daha onu izleyip sıkıldım. Hayır Aren'den değil tabii, oturduğum pozisyondan.
Hiç bir şey yapmadan oturmak canımı sıkmıştı. Sessiz olmaya çalışarak dereye döndüm bu sefer. Güneşin ışınlarının vurarak parlattığı mavi. Güzel görünüyordu. Az sonra gözüme derede olan bir nokta takıldı. Orada bir yaprak duruyordu. Kalkıp dereye ilerledim.
Yaklaştıkça fark ettim ki o nokta çamurluydu. Berraklığın aksine. İlerledikçe yüzlerce yaprak ve her yaprağın üzerinde bir çiçek kuruluydu. Hayranlıkla yere çömeldim. Başımı öne eğmemle aynı çiçekten önümde de olduğunu görmem bir oldu. Gülümseyerek yapraklara dokundum. Diğerlerine nazaran yalnız ve çamursuz büyümüştü." Lotus çiçeği."
Yanımda Aren'in sesini duymamla ona döndüm. Gözlerine merakla bakıyor, devam etmesini bekliyordum.
"Çamurun içinden yükselir,
Sudan çıkar,
Güneş ışığında çiçek açar. Suda yetişen bir bitki. Ben onu sana benzetiyorum Laren. Seni de sudan çıkardım." dedi gülümseyerek. Ona dönüp gözlerimle gülüşünü izledim."Senin yanında da çiçek açtım Aren." Bu onun gülümsemesini büyütüp yanına da benimkinin eklenmesini sağladı. Bir süre lotus ve beni izledi. Ben lotusu. Ne güzeldi sahi. Diğerlerinden ayrı temiz sudan çıkmıştı.
"Tablo bitti. İstersen dönelim."
"Olur." Lotus'a son bir kez dokunup kalktım.
"Yine buraya gelir miyiz?"
"Geliriz." Düşünceli görünüyordu.
Gözleri bir kez daha lotus ve benim çehremde dolanıp yürümeye başladı.Yol boyunca bu sefer fazla konuşmadı. Ne düşünüyordu acaba? Eve vardığımızda koşar adımlarla resim odasına çıktı. Noluyordu? Ben ellerimi yıkayıp yemek yaptım. Evet artık daha iyi öğrenmiştim. Onun sayesinde. Yemeğe çağırmak için yanına çıktım.
"Aren."
Odaya girdim. Sırtı pencere dönük bir tabloyu boyuyordu. Bitti dememiş miydi? Palete çaldı fırçayı hırçınca. Nefes alıp verdi. Bir daha batırdı fırçayı. Usta darbelerle tuvali boyamasını izlerken beni görüp irkildi."Olmuyor, yine yapamıyorum."
Yanına adımladım. Fırçayı tutan parmaklarını öptüm. Saçlarını sevdim usulca. Sonra tuvale döndürdüm başımı. Gözlerim mümkünmüş gibi daha çok açıldı."Bu, bu çok güzel."
Lotus'a sarılmış bir silüet vardı. Lila ve morun çeşitli tonlarını taşıyan tabloda. Dizine oturdum. Elleri tüm gerginliğine rağmen belimi buldu. Bu beni gülümsetirken, tabloda takılı kaldım. Keşke benim gözümden görebilsen, ellerin sanat için yaratılmışken onlardan bu kadar nefret etmesen.
Buraya görselleri yüklemeyi seviyorum. Biraz da olsa yazdıklarım hayat bulmuş gibi hissettiriyor.
Laren yavaş yavaş yaralarını sarıyor. Aren sayesinde. Aren'i anlamak benim için de zor oluyor bazen...
Bölüm hakkında aklınızda kalan bir yer?
Okuduğunuz için teşekkürler. 💮
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lotus çiçeği
Romance"Sanat sensin, sanat sende. Öyleyse çiz beni..." "Çamurun içinden yükselir, Sudan çıkar, Güneş ışığında çiçek açar..."