BÖLÜM ÜÇ

100K 0 0
                                    


"Seni nasıl yakaladılar?" diye sordu Cleo hücreme geri getirildiğimde. Bana nazik davranmış, temiz kıyafetler vermiş ve ben duş alırken bir an bile kapıdan ayrılmamıştı. Burada başka kızlar da vardı, birkaçı bana dik dik bakarken Cleo'nun onlara attığı ürkütücü bakışlar önlerine dönmelerine yetiyordu da artıyordu bile.

Ona güvenmemem için sebep göremiyordum. Yine de Kayla ben konuşmaya başlamadan hemen önce beni uyardı.

"Tedbiri elden bırakma."

Başımı salladım. Gözlerim Cleo'ya döndüğünde endişeli göründüğünü fark ettim.

"Bir şeyler gördüğümü düşünüyor olmalılar. Ortada ne haltlar dönüyor hiçbir fikrim yok ama öğrenmemiz gerektiği kesin."

"Pek akıllıca bir fikir olduğunu sanmıyorum. Tehlikeli adamlar. Ne istiyorlarsa itiraz etmeden uygula. Yoksa buradan pek hoş ayrılmazsın... Hoş derken neyi kastettiğimi anlayabilecek kadar zeki görünüyorsun."

Başımı onaylayan bir tavırla salladım. Yine de bu işin peşini bırakmaya hazır hissetmiyordum.

"Ne zaman bıraktın ki?"

Mırıldanarak duvar dibine sinen Kayla'ya kısa bir bakış attım.

Gözlerimi yeniden Cleo'ya çevirdiğimde "Kaçırılan tek yabancı uyruklu olmadığımı bilmek güzel." dedim normal davranmaya çalışarak. Burası hakkında olabildiğince bilgi edinmek istiyordum.

"Birkaç kişi daha var. Bazıları getirildiği gibi götürülüyor. Onlara ne yaptıkları hakkında en ufak bir fikrimiz yok. Burada Türkler çoğunluk oluşturmuş durumda. Bizlerden bazıları onlar sayesinde Türkçe'yi sökmek üzere." dedi yarım yamalak gülümseyerek.

"Hiç kaçmaya çalışmadınız mı?"

Merakıma engel olamayarak cevabını bildiğim bir sorunun dudaklarımın arasından kaçmasına izin vermiştim. Kaçabilecek olsalar neden burada kalsınlar ki?

"Burası çok büyük. Çok fazla kapı ve koridor var. Bizi dışarı çıkaracakları zaman gözlerimizi bağlıyorlar. Tek bildiğim şey yeraltında olduğumuz. Zaten pencere olmaması senin de dikkatini çekmiştir."

Çenesiyle boş gri duvarı işaret etti. Mantıklıydı. Bu benim de dikkatimi çekmişti.

"Emin misin peki?"

"Asansörle yeryüzüne çıkıyoruz."

İşler ilginçleşmeye başlıyordu. Parçaları birleştirerek bir şeyler çıkartmaya çalışıyordum fakat kafam iyice karışmıştı.

"Size ne yaptırıyorlar?"

Yüzü asıldı. Buradan iyi şeyler çıkmayacağını zaten biliyordum. Kaçırılmış genç kızlar, yeraltında bulunan hücreler. Bunca şeyin arkasından bir yardım derneği çıkmasını beklemek sadece katıksız bir aptalın işi olabilirdi. Haydi söyle. Hazırım. Zaten bildiğim şeyleri bana mırıldan. Bırak kelimeler dudaklarından dökülsün.

"İyi şeyler değil." dedi ve kısa bir duraklamadan sonra devam etti. "Bazılarımıza uyuşturucu sattırıyorlar. Barlarda, gece kulüplerinde... Bazen temiz insanlara alıştırmamızı istiyorlar. Bazen adam kaçırma ve suikast için bizleri kullanıyorlar. Adamların dikkatini dağıtıp sakin yerlere çekmek için anlarsın ya."

Sessizleşti.

"Bir şey daha var biliyorum. Sadece uyuşturucu satman için seni böyle giydirmiş olamazlar."

Gözlerim yarı çıplak bedeninde kısa bir süre oyalandı. Kısa deri şortu, topuklu çizmeleri ve derin dekolteli ince kazağıyla onu neye zorladıkları açıkça belli oluyordu. Benim sonum da mı böyle olacaktı?

KOREL (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin