BÖLÜM ON ÜÇ

1.7K 0 0
                                    

"Aynı otel ve aynı oda. Gerçekten anılarım depreşti Erdinç."

Omuz silkti.

"Tesadüf sadece. Yeniden kaçma yeter."

Birazdan içeride olacakları zihnimden çekip çıkardım ve alaycı bir gülüşle Erdinç'in yeşil gözlerine odaklandım.

"Bakarız."

Buruk bir gülümsemeyle karşılık verdi ve kapıya elini uzatmadan önce çenesini sıvazladı.

"Hazır mısın?"

"Hayır, değilim. Tıkla hadi."

Ben üç derin nefes alıp sakinliğimi korumaya çabalarken o çoktan kapıyı tıklatmıştı. Saniyeler saatler gibi geçerken kapı açıldı ve genç sarışın bir adam gülümseyerek bana baktı. Açık kahverengi gözleri beğeniyle beni süzerken elini uzattı ve hissettiğim dejavuyla derinden sarsıldım.

"Bu kadar güzel bir bayanın bana eşlik edeceğini bilseydim daha şık giyinirdim." dedi kendi üzerindeki siyah kotu ve tişörtü incelerken. Zoraki bir gülümseme yapıştırdım dudaklarıma.

"Bence gayet iyi görünüyorsunuz."

Gülümsemesi genişledi.

"Öyleyse içeride devam edelim."

Yüzümdeki gülümsemenin yapışkanını az sürmüş olmalıyım ki, odadan içeri girince yere düştü. Mide bulantım ve korkularım da yerdeki gülümsemeye katılarak benden uzaklaşınca dehşete düştüm. Odada adamın kafasına geçirecek bir şey aradım ve bu yakışıklının uyandığında yalnız olacak olmasının şaşkınlığını beni de sardı. Bunu yapabilirdim bence. Kaya'nın taktiği işe yaramamıştı ve yeniden burada bulmuştum kendimi. Yalnız başıma olduğumu kabul etmeliydim. Zaten başından beri yanımda olsa beni onlara ikinci kez bırakmazdı.

"Şarap?"

Aceleyle başımı salladım ve o arkasını dönünce odada göz gezdirdim. Başına vuracak bir şey...

"Nerelisin?"

"Hı...? Efendim?" dedim gözlerimi bir vazodan ayırıp yakışıklı sarışına dönerek.

"Dedim ki, nerelisin? Sanırım şu tablo dikkatini benden daha çok dağıtmış."

Vazonun bulunduğu sehpanın dayatıldığı duvara baktım. Oldukça pahalı görünen bir tablo olduğu doğruydu. Ama vazo kadar ilgimi çekmemişti. Kayla omzuma dokundu.

"Yalan söyle."

"Evet, çok güzel."

Omuzumdaki elinin ağırlığı arttı. Dişlerimi sıktım ve konuşmaya başladığımda daha inandırıcıydım.

"Babam da buna benzer bir tane satın almıştı."

Elindeki kadehlerle yanıma gelerek birini bana uzattı ve kendine doldurduğu viskiyi yudumlarken bir elini çıplak sırtıma yerleştirdi. Ensemdeki saçlar diken diken oldu.

"Öyle mi? Oldukça pahalı bir tablo aslında. Baban ne iş yapıyor?"

Soruların gidişatı canımı sıkmaya başlamıştı. Gerilerek yanıtladım.

"İş adamı. Şuradaki tablo da çok güzelmiş." diyerek arkamızda bulunan yatağın üzerine monte edilmiş tabloyu işaret ettim. Gayet samimi bir şekilde gülümsedi ve işaret ettiğim tabloya bakmak için arkasını döndü.

"Çok güzel bir tablo haklısın. İstersen bunu yatağa yakın bir şekilde konuşalım."

Bana hala sırtı dönük vaziyetteydi ve belimi bırakarak yatağa ilerlemeye başlamıştı. Elimdeki şarabı kafama diktim ve boş bardağı cesaretlenerek vazoyla değiştirdim.

KOREL (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin