Kutunun içinde Swarovski, Pandora, Victoria's secret, Calvin Klein ve Rolex marka kutular vardı. "Oha." Dedi Sevda. Bende gördüklerime şaşırdım. Babamın parasıyla bile bunların hepsini aynı anda alamıyordum. Kutuyu kucağıma aldım ve salondaki halının üzerine koydum. Sevda da karşıma oturdu. "Hadi açsana!" Dediğinde ilk küçük pembe Pandora kutusunu attım. İçinden pembe charmlarla dolu bileklik çıktık. Çok güzeldi. Bileğime taktım. Tam olmuştu. "Çok güzel." Dedi Sevda hayran hayran bakarak. Sonra Rolex kutusunu açtım. İçinden pırlantalarla kaplı altın ince bir saat çıktı. Hepsi bileğime uygun yapılmıştı. "Bakabilir miyim?" Saati kutusuyla ona verdim. İncelemeye başladı ve "Enişteme bak be!" Dedi. Swarovski kutusundan kuğu şeklinde kolye çıktı. Çok zarifti. Işıl ışıl parıldıyordu taşları. Kalan son iki paketi de açtım. Victoria's secretten pembe çizgili pijamalar çıktı. S bedendi. Calvin Kleinden ise beyaz mini bir elbise çıktı. Altında da bir not vardı.
'Siyah sana yakışmıyor güneşim. Seni beyazlar içinde görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.'
Kutunun en dibinde orta boylarda bir kutu ve yanında bir defter vardı.
Defter eski püsküydu Ve sarıydı.
Elimdeki takıları bıraktım ve kutuyu aldım.
Üzerine doğum tarihim yazıyordu.
kutuyu yavaşça açtığımda İçindekiler beni şoka uğrattı.
İçi annemin fotoğrafları ile doluydu.
Bazıları küçüklük bazıları gençlik çağından kalma.
Annem gençken daha alımlıymış. Tıpkı bana benziyormuş. Göz yaşlarım akmaya başladı. Mutululuktandı. Annemin bazı fotoğrafları elbette bende vardı ama bunları daha önce görmemiştim. Bora bunları nereden bulmuştu? Nerden bulduğu önemli değildi. Fotoğrafların hepsini tek tek inceledikten ve gülümsedikten sonra, defteri elime aldım. Defter baya ekiydi. Sayfaları sarı olmuş,kenarları yırtılmıştı. Üzerinde annemin doğum tarihi ve adı yazıyordu. Bir dakika, bu annemin günlüğü müydü? Hızlıca ilk sayfasını açtım.
'Sevgili günlük,bugün iş yerinde bir adamla tanıştım. Şirketin CEOsu olduğunu öğrenince ondan hoşlanmaya başladım. O da benim güzelliğimden etkilenmiş olacakki beni yemeğe davet etti. Şimdi onunla yemeğe gitmek için hazırlanıyorum. Hoşçakal günlük.'
Bu gerçekten onun günlüğüydü. El yazısı italikti. BU hayatımda aldığım en değerli hediye olmalıydı. Hızlıca telefonumu çıkarıp Borayı aradım. Beşinci çalışta açıldı.
"Bora?"
"Efendim bebeğim."
"Bu günlüğü nereden buldun?"
"Benim bulamayacağım hiç bir şey yok sarışınım."
Dediğinde gülümsedim. Onun bu hali benim çok hoşuma gidiyordu.
"Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum."
"Çok basit. Benimle yemeğe çık."
"Kabul."
"Şimdi çalışıyorum canım. İş çıkışı seni almaya geleceğim.Hoşçakal."
Telefon kapandı.
Zamanımı annemin fotoğraflarına bakarak harcadım. Gerçekten çok güzel bir kadındı. Günlüğünde ise babamla geçirdiği güzel anıları anlatmıştı. Öyle güzel anlatmıştı ki neredeyse babamın iyi bir adam olabileceğini düşünüyordum. Belki iyi bir adamdı ama iyi bir baba değildi.
-
Bir saat sonra hala Boradan mesaj gelmemişti. Ben de beni unuttuğunu düşündüm ve kendime yüz maskesi yaptım. Dalgalı olsunlar diye saçlarımı ördüm. Terliklerimle de tam bir ev kızı gibi duruyordum.
Sevda internetten buldu bir adamla buluşmaya gitmişti.
Nasıl buluyor bu kadar çabuk aklım almıyor.
Patlamış mısır yapıp televizyonun karşısına geçtim.
Tam film seçmek için kumandayı alacaktım ki kapı çaldı.Sevda erken gelmiş olmalıydı.
Mısırımı bir kenara koyup kapıya baktım. kapıyı açar açmaz karşımda Bora'yı gördüm. Elinde gül Buket'i üstünde smokini ile karşımda duruyordu. olamaz! tipim ne haldeydi ? beni böyle göremezdi! Kapıya direkt suratına kapattım. Banyoya koştum ve maskemi yıkadım. Saçlarımın örgüsünü çözüp serbest bıraktım. Beni bir saniyeliğine de olsa böyle görmesi utançtan yanaklarımı kızartmıştı.
Pijamamı çıkartmakla uğraşamıycaktım. Tekrar kapıya koştum. Kapıyı açtığımda bora hala karşımdaydı. Neler olduğunu anlamaz bir şekilde bana bakıyordu. "Az önce neler oldu?" Diye sordu.
"haber vermeden gelmekte ne?"
"Süpriz yapmak istemiştim." Dedi küçük masum bir çocuk edasıyla. Çiçekleri bana uzattı. Kucağıma aldım ve kokladım. Çok güzel kokuyorlardı. Teşekkür ettim. "İçeri gelmek istemez misin?" Diye sordum. Bana getirdiği hediyelerden sonra bu kadarını hak ediyordu. Kabul Edip içeri girdi. Önce etrafa uzun uzun baktı. Bu ev ona Küçük gelmiştir gelmiştir kesin. Ben de içeri gidip mahcup mahcup ona baktım. "Beni hazırlıksız yakaladın." Dedim. O da etrafa bakmayı bırakıp bana doğru gülümsedi. Gülümseyince çok tatlı oluyordu.
Annemle ilgili bana getirdiği şeyler inanılmazdı.
"Bora annemle ilgili...."
Yanağına bir Öpücük kondurdum. "teşekkür ederim minnettarım." Dediğimde "ne demek prenses."
Diye cevap verdi.
Hazırlanmak için odama gidecektim.
"Nehir bir fikrim var. Sen hiç hazırlanma bu gece oturup sadece film izleyelim." Mükemmel bir teklifti.
Ben de yemeğe çıkmaya çok üşeniyordum.
Ayrıca canım aşırı derecede çok patlamış mısır çekmişti.
Bu fikrini onayladım ve kanepeye geçtik.
Sevdaya haber verecektim.
Ona kısa bir mesaj attım.
'Bora geldi evde film izleyeceğiz. Senin için sorun olur mu?'
-olmaz canım. Bende geç geleceğim zaten.öptüm.
Telefonu kapattım esnada bora ceketini çıkardı.
Gömleğinin gene ilk üç düğmesi açıktı. Bu hali beni çok fena yapıyordu. Umarım film izlerken aramızda bir şey gelişmez...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş Kızım
RomanceKaranlık bir CEO'nun gecesine doğan güneş kız. Tümüyle sert olan adam, evinde uzun sarı saçlara sahip cıvıl cıvıl bir kadın dolaşınca, zamanla ona aşık olmaya başlar. Sıradan bir hayatı olan Nehir Arslan, şehrin mafyası tarafından kaçırılır,ve zam...