6

1.5K 72 5
                                    



"Mustafa nereye atıyorsun Mustafa? Yön duygun mu şaşı?!" diye bağırıp benden uzaklaşan topa koştum. Mustafa'yla bu derse girmemiş okul bahçesinde voleybol oynuyorduk ve bilerek yaparmış gibi sürekli topu alasız yerlere atıyordu.

Ben sinirle adımlarımı yere sert bir şekilde basa basa topu almış geri dönerken elini havaya kaldırdı. "Sorry."

Göz devirerek topu ona attım ve tekrar oynamaya başladık. Top hızla bana gelirken kollarımı uzatıp manşet attım. Mustafa arkasına düşüp ters yöne ilerleyen topa uzun uzun baktı. "Onu benim mi almam gerekiyor?"

"Yok canım sen otur ben gideyim." diye dalga geçtiğimde göz devirerek yavaş adımlarla topa ilerledi. Aman sakın koşma, karizman çizilir.

"Ya Ada beni neden derste yalnız bırakıyorsun? Tuvalete gireceğim diye kendimi zor attım dersten!" Mine'nin bize doğru yaklaşan sesini duyunca arkamı döndüm. "Ben sana bu derse girmeyeceğimi söyledim. Ama sen o sırada sevgilinle konuştuğun için beni pek tınlamamış olabilirsin." dedim imayla.

Mine sevgilisi Buğra ile ne zaman konuşsa dış dünyayla ilişkisi kesiliyordu.

Mine'ye bakarken kafama gelen topla zar zor dengemi sağlayıp hızla Mustafa'ya döndüm. Sırıtıyordu, bilerek atmıştı. "Benim yön duygum gerçekten şaşı galiba."

Mine, "Ben de oynayacağım." deyip benden biraz ileriye gidince üçümüz yamukta olsa bir üçgen yapmış ve sert bir şekilde oynamaya başlamıştık. Bir zaman sonra amaç sanki oynamak değil topu birbirimizin kafasına atmak olmuştu.

Mustafa bu kez topu Mine'nin kafasına attığında Mine bağırdı. "Ya ne yapıyorsun? Saçım bozuldu. Okul çıkışı Buğra'yla buluşacağım." Bir yandan saçlarını düzeltiyordu.

"Siz hâlâ ayrılmadınız mı?" diye sordu Mustafa. Mine kaşlarını çattı. "Niye ayrılacakmışız?"

"Ne bileyim iki ay fazla değil mi bir ilişki için? Ben sıkılırdım." dediğinde derin bir nefes vererek dalgın bir şekilde konuştum. "Ha iki ay, ha altı ay, sonunda hepsi bitmiyor mu?"

Mustafa topu bilerek arkama doğru attı. "Çok konuşma da git topu al." Oflayarak arkama döndüm ve Mustafa yürüyüşüyle ilerlemeye başladım. Şurada iki dakika efkar yaşatmıyorlardı.

Topun olduğu yöne sakin adımlarla ilerlerken bir yandan da Tuğrul'un sınıfının olduğu cama bakınıyordum. Tuğrul tam cam kenarında otururdu ama şu an orada yoktu.

Ya yer değiştirmişti ya da,

Tam topu almak için eğilirken önümde duraksayan tanıdık ayakkabılarla yutkundum.

Ya da derse girmemişti ve şu an tam önümde duruyordu.

Deein bir nefes alıp doğrularak gözlerimi ona çıkarttım. Tuğrul'du. Konuşmadan bana bakıyordu. Ben de konuşmadım. Sadece doyasıya ona bakmak istiyordum. Onu o kadar çok özlemiştim ki... Yüzünü, yanaklarını sürekli sevip ısırmayı, onu dizlerime yatırıp saçlarını okşamayı, ona sarılmayı, onu öpmeyi o kadar çok özlemiştim ki bu kadar yakından görünce kalbimin üzerine çöken ağırlıkla gözlerimi kırpıştırdım.

Kalbimdeki ağırlık bir anda ağır gelmişti.

Tam dudaklarını araladığı sırada duyduğu sesle ikimizin de bakışları arkasındaki bedeni hedef almıştı. "Aşkım?"

Demet bir anda yanımızda belirirken ben o an yalnızca 'aşkım' lafına takılmıştım. Sadece bir buçuk hafta! Bir buçuk haftada beni gerçekten unutmuş muydu?

Demet beni gördüğünde yapmacık bir gülüş sundu. "Aa Adacığım nasılsın?"

Ona cevap vermeden Tuğrul'a döndüm. Bana bakıyordu. Demet elini Tuğrul'un koluna koyup tek kaşını kaldırdı. İkisi de sanki dalga geçer gibi önümde durmuş ne tepki vereceğimi izliyorlardı.

O an söyleyecek o kadar fazla lafım vardı ki, o an konuşsam ikisi de bir daha yüzüme bakamazlardı ama ben sustum. İçime attım ve ikisine de son bir bakış atıp onlara arkamı dönüp arkadaşlarımın yanına ilerledim.

Mustafa ve Mine durmuş endişeyle beni izlerken zorlukla gülümsedim. "İyiyim ya," Topu bir kere yerde sektirdim. "Valla iyiyim."

Gözlerim doldu o sırada, yüzümü gökyüzüne kaldırıp gözlerimi kapattım ve derin bir nefes alarak kendime gelmeye çalıştım. Hâlâ aynı yerlerinde duruyorlardı. Tuğrul'un varlığını hâlâ hissediyordum.

Gözlerimi açarak bakışlarımı onlara diktiğim sırada Mustafa'nın gözü arkama döndü. Mine'de o tarafa dönmüştü. Arkamda ne olup bittiğini bilmediğim için yavaşça arkamı dönerken Mustafa'nın sesini duydum.

"Hadi gidelim civcivim." Arkamı dönecekken kolumdan tutup engel oldu. "Hadi hadi zil çaldı."

Bir kolumdan Mustafa, diğer kolumdan Mine tutup beni okula sürüklediler. "Noluyor ya?" deyip onlardan uzaklaştım.

"Yok bir şey." dedi Mustafa. "Kantine ilk varana iki tane bitter çikolata al-" Daha sözünü bitirmeden ben ve Mine kantine doğru koşmaya başlarken Mustafa arkadan bağırdı. "Sözümü bitirseydim önce lan!"

Mine'yle beraber kahkaha atarken arkamızdan tekrar bağırdı. "Önce varan bana iki tane çikolata alır." İkimizde yerlerimizde durduğumuzda bu sefer kahkaha atan Mustafa olmuştu.

eski sevgiliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin