Tuğrul :Affedilmek...
Yaptığım tüm hatalar için kırdığım her kalp için af dilemek...
Ne kadar kolay gelse de bu aslında oldukça zor bir karardı. Kırdığın kalp için af dileyince o kalp düzelmezdi.
Fakat boş oturmak yerine bir şeyler yapmayı tercih etmiş, kalplerini onaramasam bile pişmanlığımı dile getirmek için bilinmeyenin şartını kabul etmiştim.
Aslında bir yanım da bana güvenmesi için yapmak istiyordu.
Beni sevdiği gibi bana güvensin de istiyordum. Ben de onu mutlu etmek istiyordum.
Ona aşık değildim, sevmiyordum, onu görmemiştim dış görünüşü hakkında tek bir fikrim bile yoktu ama ondan etkilendiğimi inkâr edemeyecek bir durumdaydım.
Yanardönerdi, ne zaman ne söyleyeceği belli olmuyordu. İki farklı kişiliği vardı, kendisini dışarıya karşı ağzı bozuk, serseri biri gibi lanse etse de aslında ayağına pembe ayıcıklı bir panduf giyip bununla mutlu olacak kadar çocuk ruhluydu.
Ve ben o çocuk ruhlu hâlini daha fazla görmek istiyordum. Bu yüzden bana güvenmesi gerekiyordu.
Dakikalar boyunca zihnimdeki derin düşüncelerle beraber izlediğim Ada'dan bakışlarımı kaçırıp kendime geldim. Daha önce birarada görmediğim arkadaşlarıyla beraber gülüp eğleniyordu. Anlaşılan eski hâlini çabuk atlatmıştı.
Oturduğum banktan ayaklanarak küçük adımlarla ona doğru ilerlemeye başladım. İlk önce özür dilemem gereken kişi oydu, en çok onu üzmüştüm.
Ona yaklaştıkça arkadaşlarının beni fark ettiğini görsem de Ada hâlâ gülerek konuşuyor beni fark etmemekte ısrar ediyordu, ya da artık beni pek umursamıyordu.
Yanlarına vardığımda hepsinin yüzleri kaşları çatık bir şekilde bana döndü. Ada ise uzaklara bakıp derince üflemişti. Boğazımı temizledim hızlıca, "Ada konuşabilir miyiz, yalnız?"diye sorduğumda bakışları bana dönmüştü. O da arkadaşları gibi çatık kaşlıydı. "Bu sefer neyini kaybettin? Bir şeyin yok bende, gidip başka yerlere bak."
O hep böyleydi işte, asabiydi. Sanırım o yüzden onu bir türlü sevememiştim. Çocuk ruhlu insanların dikkatimi çektiğini o an anladım.
"Hayır başka bir şey söyleyeceğim, önemli." Hiçbiri sesini çıkarmadan beni izlerken bunu söylemek beni zorlamıştı. Ama sanırım Ada ikna olmamakta ısrarlıydı. "Ne bu kadar önemli olabilir Tuğrul? Söyle burada, kaldırma beni."
Sinirlenmemek için gözlerimi yavaşça kapattım ve derin bir nefes aldım. Sinirlenip her şeyi daha da mahvetmemeliydim. Sabırlı bir şekilde soludum. "Ada iki dakika şuraya gel, uzun sürmeyecek."
"Seninle konuşmak falan istemiyo-"
"Özür dilerim!" diye sesimi yükselttim anlık gelen bir sinirle. Herkesin gözleri büyürken Ada az önce düzelttiği kaşlarını tekrar çatmıştı. Kısık sesle devam ettim. "Yaşattıklarım için özür dilerim, kalbini kırdığım için, seni üzdüğüm için, altı ayın için, her şey için özür dilerim Ada. Bunu tüm samimiyetimle söylüyorum. Beni affet lütfen."
Herkes şok olduğunda Ada yavaşça ayaklandı ve sinirle soludu. "Dalga geçiyorsan komik değil!"
Kafamı iki yana salladım. "Hayır dalga geçmiyorum, sadece senden af diliyorum. Amacım tekrar birliktelik yaşamak değil yanlış anlama sadece pişman oldum ve bunu sana söylemem gerektiğini anladım."
"Bunun kafasına hanginiz taşla vurdu?" Mustafa'nın şaşkınlık mırıltısıyla gözlerimi Ada'nın gözlerinden çekmeden onu izledim.
Ada gerçekten güzel bir kızdı, zaten onda dikkatimi çeken tek şey bu olmuştu. Okuldaki tüm kızlarda dikkatimi çeken şey buydu. Sevgili olduğum, takıldığım tüm kızlar güzeldi. Acaba bilinmeyen nasıl bir görünüşe sahipti?
"Abla," Yanımdaki kız sesiyle gözlerimi Ada'dan çevirip ona baktım. Daha önce hiç görmediğim kızla göz göze gelirken bana bakıyor olmasına şaşırmıştım. Birkaç saniye sonra gözlerini ağır ağır Ada'ya çevirdi. Tek kaşı havalandığında alay edeceğini hissetmiştim. "Neden bu kadar gürültü yapıyorsunuz, kavga mı ediyorsunuz yoksa?"
Ada bendeki bakışlarını ona çevirip sinirle soludu. "Sana ne? Hesap mı vereceğiz?"
Boğazımı temizleyerek tekrar Ada'nın bakışlarının odağı olurken ondan bir cevap bekliyordum. Bu sırada kız sadece alayla gülüp tekrar ablasına dönmüştü. "Neyse paramı kaybettim, para var!"
"Yalan söyleme az önce kantinden bir şeyler alırken gördüm. Her gün aynı bahaneyi kullanıp benden para aşırıyorsun bak döverim seni!" Ada'nın yeni arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim kız bunu söyledikten sonra yanlarındaki diğer erkekse sırıttı. "Oo Davut abiciğim sen bana gel ya ben vereyim, aramızda paranın lafı mı olur?"
Ortamın sohbete daldığını hissederken Ada'ya baktım tekrardan. "Kenara geçebilir miyiz?" Beni ikiletmeden onaylarken onlardan biraz daha uzağa gelmiştik. Bu sırada Ada ellerini birbirine bağladı. "Sen şimdi benden ciddi ciddi özür mü diyorsun yani?"
Sinirini attığını fark edip yavaşça yutkundum ve cevapladım. "İnanıp inanmamak sana kalmış Ada, ben güzel bir şekilde gelip barış imzalamak istedim sadece."
"O dediğin olmaz da," diyerek geçiştirdi ve devam etti. "Gerçekten kafana kim taşla vurdu senin? Ne bu hâlin?"
Bakışlarımı ondan kaçırırken etrafa odaklandım. Bilinmeyenin şu an bizi izlediğini biliyordum. "Taşla falan vurmadılar, sadece değiştim." Bir anda kahkaha atmaya başladığında bakışlarım tekrar onu bulmuştu. "Neden gülüyorsun? Değişmem bu kadar komik mi?"
"Komik ve imkansız," dedi gülüşlerini keserken. "Sen gelmiş benden özür diliyorsun nedenini sorduğumda da değiştim cevabını alıyorum. Hangi kamera söyle, el sallayıp kanmadığımı belli edeyim."
Sohbet uzadıkça uzuyordu ve bu beni sinirlendirmekten başka hiçbir işe yaramıyordu. Geriye adım attım. "Gelip söyledim söyleyeceğimi Ada, dediğim gibi inan ya da inanma kendi bileceğin şey. Sadece vicdanım rahat etmedi o kadar. Tekrardan özür dilerim."
Oradan uzaklaştığımda bakışlarım bu sefer Demet'i hedef almıştı. O da iki arkadaşıyla sohbet ediyordu. Onlara yaklaştığımda ilk Demet'in dikkatini çekmiştim. Konuştuğu şeyi yarım bırakıp benim yanına gelişimi izledi. Tam karşısında durduğumda da hızlıca konuştum. "Demet iki dakika konuşabilir miyiz?"
Sesini çıkarmadan usulca banktan ayaklanırken bu tavrına şaşırmıştım. Normalde böyle uysal olduğunu hiç görmemiştim. Kenara geçtiğimizde bakışlarımı ayakkabılarıma düşürdüm. "Demet, kalbini kırdığım için özür dilerim, sana o şekilde davranmamalıydım. Affet beni."
Saniyeler boyunca sesini bekledim fakat cevap vermeyince kafamı kaldırıp ona baktım. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. Birkaç kere dudakları aralandı ve geri kapandı. Dakikalar su gibi akarken sadece bir şey demesini bekliyordum, verdiği tek cevapta, "Sen ciddi misin şu an?" oldu.
"Evet Demet, seninle dalga falan geçmiyorum, hiçbir yerde kamera yok, tüm samimiyetimle geldim karşına. Sadece vicdanımı susturmaya çalışıyorum. Sana çok haksızlık ettim, olur olmadık konuşup kalbini kırdım. Bunlar için özür dilerim."
Ellerini göğsüne bağladığında ters bir cevap vereceğini anlamış gibiydim. Şaşkınlığından kurtuldu ve alayla güldü. "Ne yani sen şimdi durup benden özür mü diliyorsun sahiden?" Kafamla onayladığımda ellerini indirip bakışlarını kaçırdı ve geçiştirir gibi konuştu. "İyi affediyorum seni."
Gözlerim yavaşça büyüdü. "Gerçekten mi?"
Tepkime tekrar gülüp bana yaklaştı ve gözlerini kıstı. "Biliyor musun karmaya inanan bir insanım. Sana ne oldu da geldin bilmiyorum ama yaşattıklarını yaşayacağına adım kadar eminim. İşte seni o yüzden seni affediyorum."
Geri arkadaşlarının yanına döndüğünde yavaşça yutkunup okul binasına döndüm.
Sırada çok fazla uğramam gereken kişi vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eski sevgili
Short Story|tamamlandı| her gün farklı kızları parmağında oynatan sen, bir kızın oyununa geldin tuğrul akdem. texting düzyazı