Mustafa mıstık arabaya kıstık :Kolumu yasladığım kapıya sıkıntılı bir bakış atarak tekrar çekici gülümsememi taktım ve zalimin kızına döndüm. Beni görmüyordu.
Hoşlandığım kızın sınıfının kapısında durmuş yarım saattir ona çekici bakışlarımdan atıyordum ama yok, görmüyordu.
Bütün kızlar hayran hayran beni izlerken o başını telefonuna gömmüş kulaklığı da kulağına geçirmiş dış dünyayla da tüm bağlantısını kopartmıştı.
Normalde onun yanına gitmek istiyordum ama şu an kolumu kapının pervazına yaslanarak ona attığım gülümsemeyi görmesi gerekiyordu. Ufaktan etkileyip öyle gitmem lazımdı yanına.
Ulan sırıta sırıta sırtlan oldum! İnsan bir kafasını kaldırır etrafına falan bakar ne oluyor ne bitiyor diye.
Sırıtmaktan ağrıyan suratımı düzelterek sınıftakilere göz gezdirdim. Erkekler düz bir ifadeyle 'bu salak ne yapıyor' bakışları atarlarken, kızlar hayran hayran şu anki durumumu izliyorlardı.
Kendime yanlış kızı aşık etmiştim, pardon kızları.
Arkamdan birisi dürtünce mecbur oraya döndüm. Etrafta gözlerimi çevirdim ama kimseyi görememiştim. Tam önüme dönecekken gözümün önüme bir el düştü.
Elin geri kalanını gözlerimle takip ettim. Kol, dirsek, omuz derken elin sahibini bulabilmiştim. Gözlerimi kısıp yüksekten önümdeki şeye baktım. İnsandı galiba.
"Çekilsene kapıdan yarım saattir dikiliyorsun." Sese bakacak olursakta erkek sanırım.
"Sana ne? Sana mı soracağım bücür?"
Kaşlarını çatarak ellerini sinirle yumruk yaptığında bu komik görüntüsüne kahkaha attım. "Sensin bücür. Benimle düzgün konuş!"
"Bak buraya hayırlı bir iş için geldim durduk yere dayak yeme benden." diyerek önüme döndüğümde koluma dokundu. Göz devirerek tekrar ona döndüm. Bir anda karnıma yumruk attı.
Bir acıdı ki sormayın!
Gülmemeye çalıştığımda bunu fark etti ve yine vurdu. Etkilenmediğimi bildiği için sinirle vuruyordu. Artık sıkılmaya başlarken gözlerim tekrar kıza takıldı.
Beni fark etmişti!
Hızla çocuğun alnına işaret parmağımı koyarak ittirdim. Çocuk dengesini sağlayamadan düşerken kolumu tekrar kapının pervazına yaslayıp kıza doğru çapkın bir gülüş attım.
Kaşlarını çattı.
Bu kıza nezaket kuralları öğretilmemiş. Sana gülümseyen bir Mustafa'ya nasıl kaş çatarsın sen?
Kapıyı kapatmak için hamle yaptığımda hâlâ yerde yatan çocuğun sinirle bana baktığını fark ettim. Umursamadan kapıyı kapatmaya çalıştım ama çocuğun ayakları oraya geldiği için kapatamıyordum.
"Ayaklarını topla küçük şey." diyerek ayaklarımla ittirdim ve yüzüne kapıyı kapattım.
Geriye dönerek derin bir nefes aldım ve salak salak gülerek onun cam kenarındaki sırasına ilerlemeye başladım. Herkes bizi izliyordu ama umrumda değildi. Aslında umrumdaydı ama heyecanlı olduğum için onlara bakarak daha da heyecanlanmak istemiyordum.
Kız şaşırmış bir şekilde kulaklıklarını çıkarttı. Bir öndeki sıraya oturarak ona döndüm. Gülümsemem yavaş yavaş solarken gözlerim onun yüzünü taramaya başlamıştı. Kahretsin çok güzel!
Boğazımı temizledim ve kendime gelmeye çalıştım. İlk defa onu bu kadar yakından görüyordum. Nasıl konuya gireceğimi bilmeden dudaklarımı araladım. "Selam, beni hatırladın mı?"
Gözlerini kıstığında gözlerimi kısa bir an kapatarak kendime küfür ettim. Sanki çok bir geçmişimiz vardı da sorduğum soruya bak. Kız 'tanıyamadım kimsin' derse ne diyecektim? 'Sınıfından çıkarken sana göz kırpmıştım, o kadar yaşamışlığımız var' mı?
"Nasılsın iyi misin?" diye sorduğumda cevap vermeden öylece yüzüme bakıyordu. Bozulmamak için kendimi tutuyordum. İlk defa bir kız üzerime atlamamıştı beni de anlayım. "Teşekkür ederim ben de iyiyim."
Cevap gelmeyeceğini bildiğimden kafamı sıraya indirdim ve sıkıntıyla kıvırcık saçlarımı karıştırdım. Çetin cevize denk gelmiştim. Gerçi onu da fark etme sebebim bu tavrı değil miydi?
Aniden gelen bir cesaretle kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Söyleyip hemen gidecektim. Kızda akıl varsa beni kaçırmazdı zaten. "Senden hoşlanıyorum."
Gözleri bir anda büyüdü ve şaşkınlıkla dudakları aralandı. Korku dolu gözlerimle onu izlerken dondu. Nefes dahi izlemeden donarak kaldı.
Huysuz bir halde onu süzdüm. Neden cevap vermiyordu bu kız bana? Acaba konuşamıyor muydu ki?
Cevap vermeyeceğini anladığımda kalktım. Gözleri en azından beni takip ediyordu. Ellerimi pantalonumun ceplerine soktum. "Ben gidiyorum. İsmimi de söylemeyeceğim, sınıfımı da. Çok merak edersen beni arayıpta bulabilirsin. Çünkü ben seni bekliyor olacağım."
Bir süre yüzünü izledikten sonra arkamı döndüm. Kafam yerdeyken tam bir adım atmıştım ki birisiyle çarpışmam bir oldu. Yere düşmekten son anda kurtuldum.
Bir ses omzuma dokunarak, "İyi misin kardeşim?" diye sorduğunda kafamı kaldırıp kim olduğuna baktım. Bizim dönemden ismini bilmediğim bir çocuktu. "İyiyim."
"Kusura bakma." diyerek geldiğim yöne ilerledi. İçimdeki korkuyla gitmeden yerimde öylece karşıma baktım. Az önce bana vuran çocuk kapının dışında eliyle boğazını kesermiş gibi yapıp 'seni keseceğim, biçeceğim, anana kayacağım' diye değişik hareketler yaparken ben boş boş ona bakıyordum.
Aklım arka taraftaki çocuktaydı.
"Sevgilim, ne oldu, iyi misin?" Sesini duyduğumda gözlerimi sımsıkı kapatarak kendime küfür ettim. Resmen sevgilisi olan bir kıza hoşlandığımı itiraf etmiştim. Tüm sınıfta buna şahit olmuştu.
Kendimi daha ne kadar küçük düşürebilirdim acaba? Kendimden nefret ediyordum.
"İ-iyiyim, bir şeyim yok." Kızın sesiyle kendime gelerek hızla sınıftan çıktım.
Bir daha kızın ismini anmamak üzere.
•
Yaa kıvırcık kaplan kıyamam sana
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eski sevgili
Short Story|tamamlandı| her gün farklı kızları parmağında oynatan sen, bir kızın oyununa geldin tuğrul akdem. texting düzyazı