Dizlerimde yatan Mustafa'nın her zamanki gibi saçlarını okşarken bazen hızımı alamayıp yanaklarını mıncırıyordum. Ellerini bağıra kıza benden uzaklaştırdığında sakinleşsem de dakikalar sonra yine aynısı oluyordu.Mine'yi dinlerken yine bakışlarım kucağıma yatan ve üzgünce alt dudağını büzen Mustafa'ya kaydı. Dünden sonra düzelen morali tekrar bozulmuştu ve ben onun bozulan moralini düzeltmek için yine yanındaydım.
Dilan ve Mine sohbet ederlerken, Fatih'te telefonuyla ilgileniyordu. Bu sırada eğildim ve ellerimi Mustafa'nın yanaklarına koyup sıkıştırdım, onu mıncıra mıncıra severken aynı zamanda ağzımdan 'ovo' diye saçma bebek nidaları çıkıyordu.
"Ya sen bebek misin gerizekalı, bu ne tatlılık? Kankam olmasan üzerine atlardım ama benim kuralımda kankama yan gözle bakmak yazmıyor. Beni kaçırdığın için oturup ağlayabilirsin, gözyaşlarını silmek için yanındayım."
Ellerini, yanaklarının üzerindeki ellerimin üzerine koyup acıtmadan vurdu. "Çek elini, ısırırım." Elimi homurdanarak çektim ve tekrar saçlarına getirdim. "Ben sana boşuna kaplan demiyorum."
"Siz çıkıyor musunuz?" dedi Dilan bizi kısık gözlerle izlerken. Dalga geçtiği belli olduğu için ben de Mustafa'ya doğru eğilip hınzır bir şekilde güldüm. "Ne dersin Mustafa?"
"Tipim değilsin derim civciv."
Her zaman söylediği cümleyi söylemesine göz devirip alnına vurdum. "Defol git Mine'nin kucağına yat o zaman. Hayırsız." Homurdanarak yere bıraktığım ağzı açılmamış jelibonuma uzandım. Jelibonu açıp ağzıma bir tane atınca Mustafa'nın alttan beni izlediğini görüp ağzına bir tane tıkıştırdım.
Keşke yapmasaydım çünkü sanırım şu an boğuluyordu.
Alelacele kucağımdan kafasını kaldırıp bir elini çimlerle dolu zemine birisini de ağzına yasladı ve içi çıkarmış gibi öksürmeye başladı. Telaşla gözlerim açıldığında dizlerimin üzerinde yükseldim ve bir elimi sırtına koyup hızla vurdum. "Katil oluyorum dostlar help!"
Hepsi bizi izlerken Fatih ayaklandı ve Mustafa'nın yanında durup elini yumruk yaptı. Sırtına vuracağını anladığımda hızla elini tutup ittirdim. "Saçmalama Fatih, çocuğu öldürmeye mi çalışıyorsun? En azından şu an yaşama şansı var!"
Mustafa bana kötü kötü bakmaya çalışırken yaşlanan gözlerini gördüm, daha sonra önümüze uzatılan suyu.
Ah, pardon iki suyu...
Aynı anda iki farklı yönlerden uzatılan suyla getiren kişilere baktım. Bir tanesi kısa boylu hiç görmediğim bir çocuktu, diğeri ise o kızdı.
Ne yapacağımı şaşırdığımda Fatih ikisini de alıp rastgele bir tanesini açıp Mustafa'nın ağzına dayadı ve birkaç yudum içirdi. Daha sonra diğerini açtı onu da Mustafa'nın ağzına dayayıp ondan da birkaç yudum içirince dudaklarımı büzdüm.
Gayet mantıklı bir hareket.
Fatih, Mustafa'nın iyi olduğunu görünce ayaklanıp eski yerine ilerledi. Bu sırada ona tuhaf tuhaf bakan Mine ve Dilan'a sırıttı. "İki tarafın da gönlü olsun." Söylediğiyle elimi dudaklarıma yaslayıp güldüm, onlar da öyle.
Mustafa derin bir nefes alıp kendine geldiğinde gülerek sırtını sıvazladım, bana kısa bir bakış atıp sağ tarafına döndü. Orada kısa boylu bir çocuk vardı. İtiraf etmeliyim ki, Mustafa'dan daha tatlıydı.
Mustafa çocuğa gülüp elini ensesine attığında çocuk ona doğru yaklaşmıştı ama kaşları çatılıydı. "Vaay küçük şey! En son hayatımı karartıyordun diye hatırlıyorum, simdi gelip hayatımı kurtardın. Sen de beni sevdin itiraf et?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eski sevgili
Short Story|tamamlandı| her gün farklı kızları parmağında oynatan sen, bir kızın oyununa geldin tuğrul akdem. texting düzyazı