Gözlerimi açtığımda karanlık bir mahzendeydim...Tanımadığım bir mahzen...Etrafıma bakındım ama her yer bana yabancıydı...Tıpkı az önce ki gibi hiçbir şey değişmedi.Etrafı kolaçan ederken elimdeki soğuk metalin farkına yeni varmıştım.Dur biraz!Bu nereden geldi şimdi!? Elimde SFx Rival marka siyah mat bir tabanca tutuyordum. Silahın görünüşü beni büyülemişti. Heyecan ve şaşkınlığın harmanlandığı bir duyguyla başımı aşağı yukarı sallarken bütün bedenim önümde birden bire beliren görüntüye kilitlenmişti. Büyük bir büstten aşağıya sarkıtılan bir ipin ucunda bir beden vardı. Nefes almayan bir insan...Bir cesed..Şaşırmıştım. Fazlasıyla. Benim burada ne işim vardı? Sonra yavaş adımlarla önümde ki cesede yaklaştım...Elimi uzatsam dokunabilecek kadar yakındım. Uzattım da...Önümde ki o cansız beden birden nefes aldı...Derin bir nefes...Ve gözlerimin içine baktı...Koyu yeşil gözleri insanın dilinin tutulmasına yetecek kadar mucizevi gözüküyordu. Sonra dudakları yavaşça aralandı..."Poseidon...Yardım et bana...Lütfen yardım et..."
Zoraki bir güçle kaldırmayı başardığı elini bana uzatıyordu.Ve ben bilmediğim bir arzu ile onun elini tutmak için yeltendim. Parmaklarımızın birbirine değmesine ramak kalmıştı. "Ayaz!Kalksana koçum bu ne uyku?Saat akşamın 5'i sen hala uyuyorsun.Tabii sende haklısın kim bilir nerede söndürdün feneri"
Bu ses aynı mahzenden gelmiyordu sanki. Sonra tekrar karşımda ki bedene baktım yarı canlı yarı ölü bir şekilde konuşmasına devam ediyordu fakat konuştukça değişen sesi beni ürpertmişti;
"Poseidon...Tısss... Yardım et...Tssss..."
Sesindeki o ürpertici ton sanki ondan değilde konuşabilen bir yılandan geliyor gibiydi...Sonra mahzen birden kayboldu...Gözlerimi yavaşça araladığımda odamın açık penceresinden içeriye hücum eden akşam rüzgarı beni bir kez daha ürpertmişti. "Ayaz!Oğlum kalksana buluşma var akşama. Kalk da hazırlan!Hadisene oğlum"Fırat'ın sinir ve sitem dolu sesi beni kendime getirmişti. İçimdeki öfkeyi gizlemeye tenezzül dahi etmeyerek;
"Ne bağırıyorsun lan?Babanın evindesin sanki? Kes sesinide uyuyalım di'mi?"
"Ne uyuması lan, biraz daha uyursan ikinci günede elveda deriz.Gün doğumunu bir kez kaçırdın zaten.Akşam mekana gideceğiz."
Uykulu gözlerimi ellerimin tersiyle ovaladıktan sonra üzerimde ki çarşaflardan bir çırpıda kurtulup ayağa kalktım. Odanın solundaki kapıdan içeriye girip takım elbiselerinin asılı bir şekilde durduğu büyük rafa yaklaştım. Giyinme odamda ki tüm kıyafetlerimi severdim fakat bu rafın benim için önemi başkaydı. Booralro marka takım elbiselerin bulunduğu rafta parmaklarımı yavaşça gezdirirken krem, düz bir takımı üzerime geçirip son dokunuşları yaptıktan sonra odanın diğer ucunda ki vitrine gidip deniz mızrağı şeklinde ki klipsli gömlek yaka iğnemi büyük bir özenle yakamdaki yerine yerleştirdim. Odamdan çıkıp aşağı kata doğru ilerlerken ceketin kol düğmelerini değiştiriyordum. Onlarıda birer deniz mızrağıyla değiştirdikten birkaç adım sonra merdivenlerin sonuna gelmiştim. Salondan içeriye girdiğimde Fırat'ın tüm siniri gözlerimin en dibine işliyordu. Onu görmezden gelerek deniz mavisi gözlerimi son hızla ondan uzaklaştırdım.Bunu neden yaptığımı ben bile bilmiyordum. Normalde olsa tüm öfkemi boşaltır onu korkutan yada vazgeçirene kadar gözlerinin içine bakardım fakat bu defa tam tersi olmuştu. Sanırım tüm uyukumun içine eden rüyanın etkisinden hala kurtulamamıştım. Fırat'da bunu fark etmişti fakat o da ağzını açmamıştı. Siyah ve mavinin her türlü tonunun süslediği uzun holden geçip mermer merdivenlerin başında beklemeye başladım. Az sonra önümde duraksayan siyah Range Rover'ın içinden inen siyah takım elbiseli adam bana anahtarları uzatırken ;
"Abi, Güney abi birkaç gün yok ortalıkta istersen ben eşlik edeyim?"Çekinerek sormuştu ama yinede sormuştu. Yorgunluğumu tamamen dışa kusan bir of çektikten sonra;
"Nerelerde yine?"
"Dün gece Kıbrıs'a geçmiş abi"
"Ne halt yiyormuş orda?"
"Ne halt yiyecek? Kıbrıs'a gittiyse casinodadır kesin.Başka yiyeceği halt mı var?"Fırat'ın sesi konuşmayı bölmüş ve yine kendine has bir şekilde son noktayı koymuştu.
"İyi. Bin hadi gidelim. Çabuk bitsin."sesim yine yorgun çıkmıştı ve sebebini yine anlayamamıştım. Fazla düşünmemeye karar vererek bütün suçu gördüğüm o rüyaya yormuştum.Arabaya bindiğimde gazı kökleyip Poseidon heykelinin etrafında dolaşarak villanın bahçesinden çıktık. Biraz sonra Ortaköy'de lüks bir kulüpteydik. Anahtarları kapıda ki korumalardan birine bıraktıktan sonra koridorda yürümeye başladık.Beni görünce selam veren korumaların sözde saygısı zaten sıkkın olan canımı iyice sıkmıştı.Merdivenlerden çıkıp üst kata çıktığımda karşımda tanıdık ve tiksinti uyandıran birçok yüz vardı.
Y
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POSEİDON
ActionGözlerimi açtığımda karanlık bir mahzendeydim...Tanımadığım bir mahzen...Etrafıma bakındım ama her yer bana yabancıydı...Tıpkı az önce ki gibi hiçbir şey değişmedi.Etrafı kolaçan ederken elimdeki soğuk metalin farkına yeni varmıştım.Dur biraz!Bu ner...