Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şeyin floresan lambalar olması benim hastanede olduğumu teker hatırlatıyordu. Yataktan doğrulup karşı duvardaki saate baktım. Bayılmamın üzerinden yaklaşık sekiz saat geçmişti.Hemen ayaklanarak ameliyathaneye doğru koştum. Kimse yoktu ortalarda. İlk karşıma çıkan hemşireyi soru yağmuruna tuttuktan sonra ameliyatın hala devam ettiğini öğrendim. Ayaz ameliyathaneden hiç çıkmamış ama saat başı bana not bırakmıştı.
-Daha yeni başladık ama iyi gidiyor merak etme.
-Neredeyse bitti ve teyzenin tüm tepkileri olumlu. Fazlasıyla...
-Ameliyat uzarsa kendini harab etme, tamam mı? Nede olsa anlaşma gereği sen BENİMSİN.
Benimsin kelimesinin altını öyle bir karalamıştı ki gülümsemeden edemedim. Diğer notları okumaya fırsat bulaşmıştım çünkü ameliyathaneden çıkan bir hemdire hızla yanıma gelip konuşmaya başlamıştı. Teyzemin durumu beklenmedik şekilde iyiydi ve ameliyatın bitmesine de çok az bir zaman kalmıştı. Açılan kesimlerin tekrar kapatılması gerekiyordu ve bu işlem bir ihtimalde olsa uzayabilirdi. Yani kısaca endişelenmemem gerektiğini söylemeye çalışıyordu. Hemşire tam tekrar ameliyata girerken diğer hemşireden ödünç aldığım kalemle bir kağıda birşeyler karalayıp eline tutuşturdum. Ne olduğunu anlamak için bana bakıyordu. Hızlıca"Bunu Ayaz'a verebilir misin?" dedim. Hemşire tamam anlamında başını salladıktan sonra geldiği kapıdan tekrar içeriye girdi. O hemşireden sonrada o kapıdan çıkan olmadı. Saatler geçmesine rağmen. Yüzümü avuçlarımın arasına alıp ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre daha bekledim. Belki bir , belki birkaç saat. Bir süre daha bu şekilde bekledikten sonra sensörlü kapının sesiyle irkildim. Birkaç hemşirenin eşlik ettiği sedyede teyzem yatıyordu. Hala narkozun etkisindeydi. Hemşireler, ameliyata katılan diğer doktorlar, hepsi çıktı ama Ayaz yoktu. Kapanmak üzere olan kapının önüne gelip içeriye baktım. Ayaz koridorun diğer ucundaydı. Yorgun ve fazlasıyla bitkin gözüküyordu. Gözleri kızarmış, göz altları ise morarmıştı. Hemşirelerden biriyle konuşuyordu. Bir an bana doğru döndüğünde göz göze geldik ama çok kısa sürdü çünkü görüntüm koca bir "ameliyathane" yazısıyla bölündü. Birkaç saniye içerisinde kapı tekrar açıldığında ise karşımda Ayaz duruyordu. Koridoru koşarak geçmişti. Nefes nefeseydi ve terlemişti.Normal Sıla. Adam on dört saattir senin teyzen için uğraşıyordu. Sanırım bir doktor ancak bu kadar havalı olabilirdi. Üzerindeki ameliyathane önlüğü, kafasındaki mavi bandanası ve ellerindeki eldivenleriyle tam bir aktördü. "İyi geçti. Ameliyat yani. Yaşa-" daha o sözünü tamamlayamadan kollarımı boynuna dolamıştım. "Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim Ayaz" kendimi tutamamış, yine ağlamıştım. "Ağlama. Ağlaman için yapmadım. Ayrıca karşılıksız da değildi. Teşekkür etmene gerek yok." hatırlatmasa olmaz sanki. Egoist! Ben ona sarılmıştım ama o hala kolları iki yana açık bekliyordu. Eldivenli ellerini iki yana uzatmış robot gibi kaskatı kesilmişti. Ama maskesinin altından sırıttığını hissedebiliyordum. Aptal mısın kızım sen!? Adamın elinde ameliyattan çıktığı eldivenler var. Doğru ya. Eldivenler, önlük, maske. Kısacası baştan aşağıya o. O bu durumda hareket edemezdi ve ben onu tamamen etkisiz hale getirmiştim. "Bugün yoğun bakımda kalcak. Kontrol amaçlı. Yarın özel odaya alırlar."hala sırıtıyordu."Ben gidip üzerimi değiştireyim artık. Ameliyattan yeni çıktım sonuçta."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POSEİDON
AzioneGözlerimi açtığımda karanlık bir mahzendeydim...Tanımadığım bir mahzen...Etrafıma bakındım ama her yer bana yabancıydı...Tıpkı az önce ki gibi hiçbir şey değişmedi.Etrafı kolaçan ederken elimdeki soğuk metalin farkına yeni varmıştım.Dur biraz!Bu ner...