i love you

53 4 5
                                    

"İşte acı, adeta zift gibi, geceden daha karanlık kahven." Yujin kahve bardağını önüme koyup karşıma oturdu. Kahveden bir yudum alıp yüzümü buruşturdum. Cidden acıydı.

Jaehyun ile çadırda yaptığımız konuşmanın üzerinden üç gün geçmişti. Koca üç gün doğru düzgün konuşmadan ve uzak durarak geçip gitmişti. Belki de hata etmiştim bilmiyorum. Çünkü ona dokunmadan geçen her dakika ızdırap gibiydi. Ben yılanın başını küçükken ezmek istemiştim ama sanırım çok o büyümüştü. İkimizde fırtınanın ortasında bilmediği yere sürüklenen gemide kalan son yolcular gibiydik. Boş güvertede köşe kapmaca oynuyorduk.

"Sen varya aptalsın. İkinizde birbirinizi seviyorsunuz işte. Niye acı çekiyorsunuz boş yere?" Yujin'in sözleri üstüne kahveyi masaya bıraktım. "Bilmiyormuşsun gibi konuşma Yujin."

"Gayeon, bir tanem. Tamam anlıyorum seni. Ten ile yaşadıkların zordu ve benzer şeyler yaşamak istemiyorsun. Ama bunca zaman yanında duran, senin için çabalayan biri var. Akışına bıraksan? İkiniz içinde güzel şeyler olacağı bariz ortada. Sen onu seviyorsun o da seni seviyor. Bu yeterli değil mi?"

"Ama y-" Yujin aniden sözümü kesip lafı ağzıma tıkmama sebep oldu. "Ama o şöyle, o böyle. Evet Gayeon adı çıkmış bir kere anladık. Kötü bir ünü var. Fakat bu size bir engel olmamalı. Birbirinizi siz olduğunuz için sevdiniz. İleride neler olacağınıda beraber öğrenmek dururken neden kesin yargılar veriyorsun? Farkında değilsin ama Jaehyun sana o kadar iyi geldi ki. Çiçek gibi açtın Gayeon. Bunu kaybetme."

Yujin lafını bitirdikten sonra önündeki kitapla ilgilenirken kahveden bir kaç yudum daha aldım. Acı tat ağzımın içinde dolanırken kafam oldukça doluydu. Ondan uzak durarken iyilik ettiğimi düşünüyordum. Ama Jaehyundan uzak kalmak önümdeki kahveden bile daha acıydı. Onsuz kendimi daha da yalnız hissediyordum. Daha da sahipsiz.

"Sen antremana gelmiyorsun değil mi?" Yujin çoktan ayaklanmıştı. "Hayır. Bileğim tam iyileşmedi."

"Görüşürüz." Yujin hafif tebessüm edip antreman için spor salonuna yöneldi. Bense önümdeki kahveyi çöpe atıp ayağa kalktım. Ani kalkışımla bileğim sızlasa da aldırış etmeden dışarı çıkmak için çıkışa yürüdüm. Bu esnada titreyen telefonu elime almamla gelen mesajla karşılaştım. "Bir sen eksiktin."

Bilinmeyen numara 3
Büyük buluşmaya hazır mısın Gayeon?
Kavuşacağımız anı iple çekiyorum.

Sinirle telefonu kapatıp bir ara yeniden emniyete gitmem gerektiğini kafama yazdım. Daha sonra bahçeye çıkıp temiz havayı içime çektim.

Gözlerim istemsiz Jaehyun'u ararken ilerdeki bankta oturduğunu gördüm. Ve yanında bir kızla?

"Neye bakıyorsun sen?" İrkilerek yanıma dönmüş ve kolunu omzuma atan Haewoo ile göz göze gelmiştim. "Jaehyun'u mu dikizliyorsun?"

"Ne münasebet?" İçime kaçmış sesimle öylesine mırıldanıp tekrar bakışlarımı Jaehyun'un oturduğu banka çevirdim. Kızla samimi şekilde sohbet ediyorlardı. İlk kez görmüştüm bu kızı. "Edebiyat bölümünden. Yanılmıyorsam adı Hikaru. Japonya'dan geldi geçen yıl."

"Bana ne bundan?" Haewoo'nun verdiği bilgiler üzerine tekrar kızı inceledim. Uzaktandan da yabancı olduğu belli oluyordu. Ayrıca oldukça güzel bir yüzü olduğu kesindi. "Gayeon, neden küs olduğunuzu bir türlü anlayamamış olsam da şuan kıskançlığın çatlayacağını görebiliyorum. Kafanın içinde kurmaktansa git ve Jaehyun ile konuş."

Son kez gözlerimi ikilide gezdiriyordum ki Jaehyun'un bana bakıyor olması ile başımı çevirdim. "Benim işe gitmem gerek. Sonra konuşuruz Haewoo."

unknown number, jung jaehyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin