mother issues

35 2 0
                                    

Jaehyun donup kalmış şekildeydi. Benim gözlerimse bir Jaehyun'un şaşkın yüzünde bir de karşımızdaki kadındaydı. Kadın tekrardan konuştu. "Bir şey demeyecek misin?"

"Ne işin var burada?" Jaehyun'un beklediğim sert çıkan sesi ürkmeme sebep olmuştu. "Seni görmek istedim. Lütfen biraz dinle beni."

"Ne dinlemesi ya, ne görmesi? Çıldırmış olmasın. Git buradan." Jaehyun sesini sabit tutmaya çalışıyor fakat yükseldikçe yükseliyordu. Kolunu tutup onu biraz daha içeri çektim. "Jae, sakin."

"Lütfen beş dakika da olsa dinle beni. Sonra gideceğim." Jaehyun burnundan soluyordu. "Ne anlatacaksın? Yalanlarını mı? Neden defolup gittiğini mi? Bunca yıldır arayıp sormamanı mı? Hangisini ha?"

"Oğlum, yapma böyle." Jaehyun bir anda işaret parmağını sallayarak bağırdı. "Sakın, bana sakın oğlum deme. Ben senin hiçbir şeyin değilim."

"Jaehyun, yapma böyle lütfen." Kadın içeri doğru bir adım attı Jaehyun ise sakinleşmeye çalışıyordu. "Hangi yüzle geldin bilmiyorum ama hemen çık git evimden. Hemen, şimdi. Bir daha da sakın karşıma çıkma. Sakın."

Kadın bir adım gerileyip eski yerine döndü. Gözleri dolmuştu. "Sadece biraz konuşsak." Jaehyun'un öfkesi dinmiyordu. "Git, git ve gelme." Bir kaç adım daha gerilemesiyle Jaehyun kapıyı sertçe kapattı.

Gözlerim üzerinde gezinirken Jaehyun'un adımları boşa gidip sendeledi ve yere kapaklandı. Dizlerinin üstünde yerdeyken bende yanına çöktüm. Kıpkırmızı kesilmişti. Elleri titriyordu ve farkında değildi ama gözlerinden yaşlar akıyordu. "Jaehyun, kalk hadi."

"Nasıl buldu beni?" Jaehyun aslında bana değil kendi kendine sormuştu bu soruyu. En çok korktuğu şey başına gelmişti aslında. Annesini yeniden görmüştü. "Madem böyle kolaydı gelmek. Niye daha erken yapmadı?"

Ağlaması şiddetlenirken kollarımı bedenine sarıp kendime doğru çektim. Elleriyle üzerimdeki sweatshirt'ü sıkı sıkı tutuyordu. "Neden gitti o zaman?" Başını okşayıp saçlarının arasına bir kaç öpücük kondurdum. Bir anda omzumdan kalktı. "O benim annem değil. Benim annem babamla birlikte öldü."

Yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Gözyaşlarını baş parmaklarımla sildim. Ardından alnına düşen saç tutamlarını geriye ittirdim. "Biraz uyumak ister misin? Dinlenmiş olursun."

Jaehyun'a destek olarak oturduğu yerden kaldırdım. Merdivenleri yavaş şekilde çıktıktan sonra odasına yöneldik. Işığı açıp geçmesini bekledim.

Bedenini un çuvalı yatağa atmıştı. Başını yastığa doğru kaydırıp bacaklarının kendine çekerek cenin pozisyonuna geçti. Bende altta kalan yorganı çekerek üzerini örttüm. Bir kaç adım gerilediğimde konuşmuştu. "Gitme."

"Gitmiyorum." Soğuk elini benimkiyle buluşturup parmaklarını benimkilere geçirdi. "Benimle kal." Yatakta kaymasıyla açılan yere uzandım. Hızlı hızlı aldığı nefesler enseme çarpıyordu. "O benim annem değil."

"Biliyorum, değil." Baş parmağımla yanağını okşadım. "Gitti. Artık bir daha görmeyeceksin onu."

"Görmeyeceğim, görmeyeceğim." Gözlerinden akan damlalar elimi ıslatmıştı. Saçlarını önünden atıp arkaya yatırdım. "Geçti." Kollarını bedenime sarmış sanki her an kaçacakmışım gibi tutuyordu beni. "Gelmeyecek değil mi?"

Küçük bir çocuk edasıyla sorduğu soruyla gözlerim dolmuştu. Resmen annesinin tekrar gelmemesi için yalvarıyordu. Kalbi kırıktı onun, paramparçaydı. "Gelmeyecek." Boğuk çıkan sesim onu rahatlatmışa benziyordu. Gözlerini kapatıp açtı. "Ama sen gitme."

Gözlerini kapatıyor fakat benim gidip gitmediğimi kontrol etmek için tekrar açıyordu. "Kapat hadi gözlerini. Burdayım ben." Gözlerini kapattı fakat son kez açtı. "Buradasın."

unknown number, jung jaehyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin