2-Kurt Avı

138 16 5
                                    

Hızla giderken. İki kişiyi ve eşyaları taşıyan yaşlı atım uzun yolun ve hızın etkisiyle yığıldığında Molly'le yere fırladık.

"Ah."

"Has-"

Düşerken kolumu yerdeki sivri taşa sürttüğümden fena halde kanıyordu.

"Thomas. İyi misin?"

"Evet." Düştüğüm yerden kalkınca kanayan kolumu gördü.

"Yaralanmışsın."

"Çok derin değil ama biraz acıtıyor."

"Artık durmamız lazım." Yere yığılan atımıza baktı. "Zaten pek bir seçeneğimiz de yok."

"Evet. Buraya bir kamp kursak fena olmaz."

Ateş yakıp çadır kurduktan sonra Molly yaramla güzelce ilgilendi. Yanımıza aldığımız çöreklerden yedikten sonra çadırımıza uyumak için girdik. Onun kokusunu hissetmek o kadar rahatlatıcıydı ki. O pis herif yüzünden bu kokudan mahrum kalabilirdim. Çetesine aldığı kadınlara neler yaptıklarını ve sonlarının nasıl olduğu zavallı alkolik erkeklerin dillerine şarkı olmuştu. Sonunun bir balıkçı parçasından olmasını beklememiştir herhalde. Şimdi düşününce silahları olsa beni nasıl delik deşik ederlerdi kim bilir?

Sabah silah sesiyle uyandığımızda neredeyse altıma yapacaktım. Hemen yanıma baktım. Molly yoktu.

"Molly!" Çadırdan silahımla fırladığımda çadırın biraz ötesinde yerde yatan kurdu gördüm. Kafasından vurulmuştu. Ağaçların arasında hareketlilik görünce silahımı doğrulttum.

"Sakin ol kovboy." Otuzlu yaşlarının ortasında olan bir kadın elinde silahla bana doğru geldi.

"Silahını bırak."

"Görmüyor musun? Az önce hayatını kurtardım." Yerde yatan kurdu gösterdi.

"Karım nerede?"

"Karın?"

"Thomas." Bana doğru koşan karımla silahımı indirdim.

"Anlaşıldı." Molly koşup sarıldığında kadın kurda doğru ilerledi. "Sizi bölmeyeyim." Molly kollarımdan ayrıldı ve kadına döndü.

"Teşekkürler."

"Sorun değil. Sadece... kamp yaparken yemekleri dışarda bırakmayın."

"Tamam. Öyle yaparız." Dedim silahımı belime koyarken. Kurdu sırtına aldı. Ardından ilerledi.

"Bekle." Durdu bize döndü. "Atın var mı?"

"Elbette, tüm yolu kurt sırtımdayken gidecek halim yok."

"Atımız öldü." İkimize baktı.

"Durup dururken mi?"

"Hayır." Islık çaldı. "Çok yükü vardı." Bir süre sonra iri bir at ona koştu. Sırtındaki kurdu ata yükledi. Ardından ciddi bir şekilde bana baktı.

"Ata iyi bakmadın yani."

"Kaçmak zorundaydık."

"Neyden?" Anlatmak doğru muydu bilmiyordum ama çok da bir seçeneğim yoktu.

"Büyük Bill." Kaşlarını kaldırdı. "Karıma tecavüz etmeye kalktılar." Molly'e kısa bir bakış attı ardından yine bana döndü.

"Sonra?"

"Onları öldürdüm. İki adamı ve Büyük Bill'i." Kafa salladı.

"Hikayelerini çocuklara anlat arkadaş. Benim karnım tok."

"Yemin ederim onu öldürdüm. Ama silahsızlardı." Güldü.

"Dinle. At mı arıyorsun? Sana yardımcı olurum. Ama bana ödersin."

"Tabi ki ben balıkçıyım. Yani balıkçıydım. Büyük etli balıklar tutup satarım ve sana borcumu öderim."

"Gidecek bir yeriniz var mı?" Molly'e baktım.

"Aslında kuzenim var ama kocası çok aksi biridir. Ondan otuz yaş büyük ve huysuz."

"Yani yok."

"Evet yok."

"Harika(!)"

"Bak eğer yardım etmek istemezsen-"

"Ne olur? Acınası haldesiniz. Horozlanmayı bırak çocuk. Benim elimde silah var. Ve emin ol iyi kullanırım." Yutkundum. "Size yardım edeceğim." Alt dudağını ısırarak düşünüyordu. "Evet, şöyle yapacağız. Bu kurdu kasabaya gidip satacağım ardından size at alacağım. Atla buraya gelip sizi alırım."

"Çok teşekkürler hanımefendi." Molly teşekkür ederken ben minnettar bir şekilde baktım. Atına bağladığı tavşanı bana attı.

"Bunu pişirin. Ben gelene kadar da bir yere gitmeyin sakın."

"Tamam. Sağ ol." Ata bindi ve kafa selamı verdi. Atı dehleyip hızlanarak ağaçların arasından ayrıldı.

"Sen nereye kaybolmuştun?"

"Ateş için odun toplamak istedim ama silah sesini duyunca da koştum."

"İyiyim. Kurt çadırımızın dibine kadar gelmiş. Eğer o kadın olmasaydı ölüyordum."

"Ne kadın ama değil mi?" Dedi Molly etkilenmiş bir şekilde. Ona baktığımda omuzlarını kaldırdı. "Yalan mı?"

"Çok erkeksi."

"Evet. Senin bile o kurdu taşıyacağından şüpheliyim."

"Hadi ama."

"Biz balıkçıyız avcı değil. Kabul et avcılar hep daha yapılıydı."

"Evet, kabul."

Ateşi yaktıktan sonra tavşanın derisini güzelce yüzdüm.

"Al bundan güzel çanta olur."

"Çok naziksin." Derisini aldı. "Ama belki de bebeğimiz için güzel bir örtü olur."

"O kadar küçük mü?"

"Bebekler ne kadar oluyor sanıyorsun? Kuzenim bir buçuk kilo doğmuştu."

"Vay be. Daha önce hiç bebek görmedim. Yani o kadar küçüğünü..."

"Bebeğimizi görürsün." Birbirimize gülümsedik. Üç yıldır evliydik ve bir çocuğumuzun olmasını hep istedik. O da ben de yetimdik. Benim annem doğumda onunki ise hastalıktan ölmüştü. Babalarımız, aslında o kendi babasını hiç tanımadı. Dediğine göre babası annesinin kaybına dayanamayıp kendini öldürmüştü. Benim babamsa sevgili Molly'm ile evlenmeden birkaç ay önce ölmüştü. Güçlü bir adamdı. Tanıdığım en güçlüsü hatta. İri, güçlü, konuşkan. Bense ona göre biraz sıskaydım ve konuşmasını beceremezdim. Onu hep örnek aldım ama bir türlü uygulayamadım. Ondan tek iyi olduğum konu kadınlardı. Annemle kaçarak evlenmesine rağmen dediğine göre onu hiç sevmemiş ve onu hep dövmüş. Sırf bunun yüzünden hem idolüm hem de en büyük düşmanım oldu. Genç bir oğlanken onunla hep çalıştım. Dayak yedim ama yine kavga ettim. Garip bir ilişkimiz vardı yani. Hep uçlardaydım babamla.

"Thomas?" Düşüncelere dalmışken Molly beni geri döndürdü.

"Efendim."

"Tavşan."

"Ha, evet." Bir süredir derisini yüzdüğüm tavşana baktığım için endişelenmiş olmalıydı.

"Merak etme. Yeniden başlarız." En büyük destekçim ve ortağımdı karım işte bu yüzden onsuz yapamıyordum. İşim ve evimdi. O kulübeyi sevsem de ondan ayrılmanın beni üzmemesi bu yüzdendi. Evim Molly'di her şeyim...

Tavşanı ateşin üstünde içine çubuk yerleştirerek koydum. Güzel bir çevirme olacaktı. Sevgilimle güzelce doyarsak işe çabuk koyulurduk. 

KELLE: Efsanenin Doğuşu (GXG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin