Ertesi gün silah sesleriyle uyandım. Yastığımın altına koyduğum silahı aldım. Molly odada yoktu.
"Molly!" Salona girdiğimde orası da bomboştu.
"Molly!" Dışarı fırladığımda Avcıyı ve Molly'i gördüm.
"Niye bağırıyorsun?"
"Ne yapıyorsunuz burada?"
"Avcı bana birkaç silah numarası gösteriyordu. Sen niye bağırıyorsun?"
"Ben sandım ki..."
"Ne sandın?" Dedi Avcı silahlarını kemerindeki kılıflara koyarken.
"Molly'i aldılar sandım."
"Ve seni de öylece bıraktılar... Bağırarak uyanmayı bırakman lazım. Burası güvenli. En azından insanlar gelmez. Hayvanlar konusunda garanti veremem. Nadir de olsa ayı gelebilir."
"Ne?" Molly korkuyla Avcı'ya baktı.
"Nadir. Ayrıca iyi bir silahım var bunun için."
"Yine de..."
"Korkma Molly. Kocan seni her zaman korur. Değil mi Thomas?" Silahımı belime koydum.
"Elbette. Her zaman ve herkesten korumak için yanında olacağım." Meydan okur gibi söylediğim sözleri Molly'e bakarak değil Avcı'ya bakarak söylemiştim. Avcı'yla bakışırken Molly sarıldı. Kollarımı karıma sararken hala onunla bakışıyordum. Soğuk bakışları iç ürperticiydi.
Geç kalkmıştım. Böyle günlerde hiçbir şey yapasım gelmiyordu. Ama Avcı akşam yemeği için ceylan avlamamız gerektiğini söylediğinde tembellik yapma planım suya düştü.
"Üç kişi koca ceylan mı yiyeceğiz?" At sırtında konuşa konuşa gidiyorduk.
"Hayır. Kalanını satarız. Ya da kuruturuz. Malum, yolda çok vakit geçireceksin. Yersin kurutulmuş etleri."
"Hazırda kurutulmuş etin yok mu?"
"Tarzım değil. Taze etler elimin altında çok istersem kasaba giderim ki kendisi arkadaşım ve ortağım olur."
"Buralarda çok seviliyorsun galiba."
"Pek sayılmaz. Gereksiz muhabbet sevmem ama sarhoşken konuşacak biri iyi gidiyor."
"Çok içer misin?" Cevabını bildiğim soruyu sordum.
"Bu göbeği ceylan peşinde koşarken yapmadım herhalde."
"Bira göbeği."
"Hm."
"Çok mu derdin var?"
"Hayır. Genelde sıkıldığım için içerim."
"Evlenmeyi düşünmüyor musun?" Bana baktı. Güldü.
"Ben mi? Ahaha. Komikti bu. Gerçekten komikti."
"Niye? Olamaz mı?"
"İstemem."
"Neden?"
"Kim uğraşacak? Ben daha kendime bakamıyorum."
"Gayet de bakıyorsun. Gördüğüm kadarıyla."
"Geldik. Atları burada bırakalım." Atlardan indik. Sırtına astığı tüfeği uzattı.
"Al bakalım."
"Sen vurmayacak mısın?"
"Denemeden nasıl öğreneceksin? Ayrıca, öyle çok kolay olur."
"Tamam, dediğin gibi olsun."
Avcı'yla etrafa baka baka ilerlerken gelen sesle ağaçların arasına yöneldik. Tam konuşacakken beni susturdu ve parmağıyla ileriyi işaret etti. Karşımızda duran ceylanı gösteriyordu. Elimdeki silahı gösterdi. Silahı kaldırıp nişan aldı. Yavaş işareti yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELLE: Efsanenin Doğuşu (GXG)
ActionSerinin 1. kitabıdır. Amerika'nın en vahşi zamanları. Yaşamanın şans olduğu dönemlerde bir haydudun hikayesi. Peşindeki adamlardan kaçmaya çalışan bir aile. Hayatta kalmaya çalışacaklar. Peki başaracaklar mı?