"Behlül'ü çok özledim." sessizliği cümlesiyle bölen Baran'a baktım. Aras burnundan güldükten sonra "İnanır mısın, bende çok özledim." dedi. İkisi birbiriyle gülüşürken ben arkalarından geliyordum. Çünkü yavaş yürüyüp etrafa bakınmanın tadını çıkarıyordum. Evlerine yaklaştığımız sırada kuşların ötüşleri artıyordu."Kilometre'den bile az yolumuz kaldı." diyerek telefonuyla ilgileniyordu Aras. Koca geniş sırtından başını eğdiğini görüyordum.
"Durduğum yerde eriyeceğim şu an da," diye kendi kendine söylenen Baran, iki elleriyle saçlarını tutuyordu. Sonra Aras'a dönerek "Aras, sen nasıl şu uzun kollunla terlemiyorsun" diye sordu.
Aras başını telefonundan ayırıp sağında duran Baran'a baktıp başını iki yana salladı. "Neden terliyeyim?"
"Hava 19 derece olduğu için olabilir mi?" diye alayla sorduğunda Baran, gözleri Aras'ın üzerindeki lacivert rengindeki boğazlı kazaktaydı. Birden gözlerini irileştirip;
"Lan, birde boğazlı giymiş! Aras, sen sabah uyku sersemiyle ne giydiğini mi bilmiyorsun?"
Aras Baran'a donuk gözlerle bakıyordu.
"Bunu giymemi sen istedin." dediğinde kendimi tutamayıp güldüm.
"İnkâr ediyorum," dedi Baran işaret parmağını havada sallayarak. "Bunu ben istemiş olamam, imkânı yok."
"Bence uyku sersemi sensin gibime geliyor." dediğinde Aras, Baran'dan gözlerini ayırıp gülerek telefona bakmaya devam etti.
Yorgun argın yolda yürürken yere baktığım sırada Aras'ın "Geldik." kelimesi kulaklarıma erişince başımı olduğu yerden hemen kaldırdım.
O kadar yorulmuşum ki çömelsem bile dinlenmiş kadar olacaktım.
Gözüme ilk çarpan, o prefabrik olan eve baktım. Oldukça büyük ve iki katlıydı. Giriş kapısının üstünde olan, iki yandan asılı olan ufak lambalar, kapının yanındaki camda ise yan şekilde duran 3 kişilik büyük salıncak vardı. Salıncağın biraz uzağında duran küçük masanın üzerinde içi dolu kül tabağı vardı. Hiç oyalanmadan direkt üst katta gezindi gözlerim. Üst katı ise ayrı bir güzeldi. İki büyük camı; ilk katın çatısının üzerine dayalı bir balkonu vardı. Balkonun ortasında iki sandalye ve gördüğüm kadarıyla kilim de vardı. Diğer yanda ise balkona müthiş görüntü veren yukarı doğru dolanan sarmaşık vardı. Dikkatleri üzerine çekiyordu.
Aras'ın bana 'kal' demesinin nedenini şimdi daha kolay anlayabiliyordum. Çünkü ev daha dıştan büyüktü ki içerisini tahmin bile edemiyordum. Rahat 4-5 kişi yaşardı.
Evin rengi oldukça hoştu. Bahçesi de öyle. Sağ'da ise araba park edilmişti. Evin bende bıraktığı etki ile gözüm bahçeyi saran çitlere takılmışken küçük bir köpek kulübesi gördüm. Köpekleri de vardı..
Bu ev gerçekten inanılması zordu.
Gözümü ayırıp tekrar eve bakarken köpek havlamasıyla irkildim. Gözlerim köpeği arıyordu ve buldu. Çitlerin arkasında, hemen hemen kediden büyük boyuyla, incecik sesiyle tüm gücüyle havlıyordu. Yüzümde oluşan gülümsemeyle ona bakıyordum. O kadar sevimli görünüyordu ki beni yabancı olarak görmesine aldanmayıp kucağıma alabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIN İNCE ÇİZGİSİ
Dla nastolatków"Peşpeşe geliyor belalar," diye söylendi ayakta duran iri çocuk ellerini masaya koymuş eğilerek diğerlerine bakıyordu. Yapısı sert ve otoriterdi ama sakin görünüyordu. "Bu süreçte hata değil çare bulacağız." "Anlaştık, peki bu nasıl olacak?" diye c...