BEDEL: RUH

59 12 8
                                    

--1 buçuk ay sonra--

Alışabilmemin zor olacagını düşündüğüm evde şu an da mutfakta Baran ile en güzelinden roman havası oynuyordum. Yemek yapmaktan sıkılmış, biraz eğlence katalım demiştik. Aras'ı ise Baran eksik malzeme için markete yollamıştı.

"Allah Allah!" diye bağırdı oynamasının arasından Baran. "Hayatımda bu kadar çok kurtlarımı dökmemiştim." sonra bir kahkaha patlattı.

Şarkı o kadar oynak, o kadar oynattırıyordu ki insan yerinde zor durabiliyordu.

Oynamamın arasından bir kahkaha bende attım. "Acayip eğleniyorum."

Çok geçmeden zilin çalmasıyla beraber yarı oynar bir biçimde kapıya gittim. Açtığımda ise, Aras elinde tuttuğu içi dolu poşet ile karşımda dikiliyordu. Suratıma birkaç dakika bakıp açtığımız roman havasının bizden geldiğini anlayınca kalçasıyla beraber vücudunu sağa sola sallamaya başladı. Dayanamayıp kıkırdadım ve geçmesi için kenara çekildim. O da benle beraber kendi haline gülüp ayakkabılarını bir çırpıda çıkardı ve içeri girdi. Ceketini bile çıkarmadan direkt mutfağa gidip elindeki poşeti masaya koydu ve Baran'ı gördü.

"İyi eğlenceler şefim, bugünkü menüde ne var?" diyerek ceketinim düğmelerini açmaya başladı.

"Kurtlu Lazanya beyefendi," diye cevap verdi Baran, bir yandan naneleri kesme tahtasında doğrarken. "En sevdiğin." Bir yandan da şarkının ritmine göre kıvrak hareketler yapıyordu.

Aras yüzünü buruşturdu ve ceketini asmak için ayaklı askıya yöneldi.

"Eğer bu bir espiriyse, hayatımda duyduğum en berbat ötesi bir espiridir. Ama yine de merak ediyorum, neden kurtlu?"

Aras sorusunu sordu, ardından bar sandalyelerinden birine oturdu. Ben ise eski yerimi almış Lazanya'nın yanına ayran yapmaya hazırlanıyordum.

Ona bakmasam bile Baran'ın yüzünde hınzırca bir gülümseme olduğunu hissettim.

"Çünkü oynarken kurtlarımızı döktükte ondan.."

Baran insanı son derece gıcık eden gülme sesiyle gülerken arkamda kalan manzaraya baktım. Aras dirseğini masanın üzerine dayamış, eliyle alnını tutuyordu. Dışarıdan görenler; ya hasta olduğunu, ya da yakınını kaybettiğini sanardı. Halbuki konu sadece yapılmış bir espriydi.

Arkama dönmüşken telefona uzandım ve son ses çalan roman havasını kapattım. Etraf sessizliğe gömülmüşken;

"Espriyi bir kenara bırakın, gününüz nasıl geçti?" diye sordum ikisine de. Çünkü bu aralar birbirimizi işten unutmuştuk. Ev tıpki bir otel gibiydi.

"Kavga çıkaran mı ararsın, kusan mı bayılan mı," diye yanıtladı Baran. "Bazıları var, insan yerine saymıyorlar."

"Stresli ve yorucu," Aras'tan çıkan boğuk sese baktığımda elleriyle yüzünü kapatmıştı. Bildiğim kadarıyla bu onun konudan dolayı sıkkın olduğunu gösteriyordu. Ellerini yüzünden çektiğinde gözleri kesme tahtasına daldı. Bu ise onun hastanede yaşanılan sıkıntılı günleri düşündüğünü gösteriyordu.

Aslında hangimiz yorgunluğumuzu, acılarımızı, bitkinliğimizi ve hatta bazı düşüncelerimizi bir kenara atmadı ki. Onları unutmak yahut umursamamak için üstünü örtmedi ki. Sadece o gizlenen duygular birgün gün yüzüne çıkınca yada üstü açılınca farkına varıyoruz; tabi onlarda gerçek duyguysa.

"Bir gün güzel geçse diğer günde mutlaka kötü birşey olması zorunluymuş gibi hissediyoruz." dedi Baran yanımda lavaboda ellerini durularken.

HAYATIN İNCE ÇİZGİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin