Herkesin bir sonu, bir başlangıcının olduğu düşündüğü an elbette vardır. Ama aslında son, son olmaz, başlangıcın kendisi olur. Başlangıçta ilerleyemezsek sonumuzu da erken getiririz.
Cansu'nun çığlıkları kulağımda hala çınlıyorken ağrıyan gözler ile arabanın arka camından dışarıya bakıyordum. Arabada çıt çıkmıyordu, üçümüzde perişan haldeydik.
Araba giderek yavaşladığında daldığım yerden kendime geldim ve etrafıma bakındım. Gördüğüm yerlere daha önceden göz aşinalığım olduğunu farkettim ama nereye nerden gidilir, onu hatırlayamamıştım.
Ve araba tamamen durduğunda Aras'ın arabayı park ettiğini anladım. Kapıyı açıp ineceğim sırada Aras'ın "inmeyin." dediğini duydum. Kapıyı kapatıp dönüp baktığımda sürücü koltuğunun eğilmiş altında birşeyler arıyor gibiydi. Çok geçmeden elindeki üç silahı çıkarıp kucağına koydu. Birisini Baran'a verdi. Baran silahı aldığı gibi kapıyı açıp çıktı. Arabada sadece Aras ile ben kalmıştım.
"Kullanmayı biliyor musun?" Aras'ın sürücü koltuğundan uzattığı silaha baktım.
Hayatımda ilk defa silahı bana babam kullanmayı öğretmişti, kötü bir hedefi olmadan.15 yaşımdaydım. "Olur da kendini korursun diye," demişti bana. Öz babam olup olmadığını dahi bilmediğim 'babam'a bakarken ilk defa gözlerindeki o duyguyu gördüm. Koruma duygusu.
Bunu bana kendi çıkarı için mi yaptığını kestirememiştim. Bana bakmayı sürdürürken "Annenden koru kendini," demişti. "Hicbir zaman onun kurbanı olma, asla." Ela gözleri yüzümün her yerini incelerken "Neden?" diye sordum yanaklarımdan yaşlar süzülürken. "Neden bunlara mecbur kaldık, baba?" Kendisine soru sorulmasını sevmezdi, bu yüzden hep "Soru sorma Sara." derdi. Bu sefer o cümleyi demek yerine bana yaklaşarak saçlarımı öptü ve arkasına bakmadan çekip gitti.
Onu durdurmak istedim, öz olup olmadığını bilmediğim o babamı, hatta o adamı geri getirmek istedim. Aramızdan insanlar yürürken hiç umursamadan haykırdım, bağırdım, çağırdım, kendimi bana verdiği silahla öldürmekle tehtid ettim. Ama o, ama o insanların arasına karışıp gözden kayboldu. Bense pes edip arkasından hıçkırarak bakakaldım. "Neden?" dedim hıçkırıklarımın arasından. "Neden ben, tanrım?" İnsanların tuhaf bakışlarını üzerimde hissetsemde umursamadan ağlamaya devam ettim.
Titreyen ellerim o zaman boynuma gitti Batırdığım tırnaklarımın canımı yakmasını umursamadan düşündüğüm şey açıktı: Bu son değildi, bu bir başlangıçtı."Biliyorum," dedim elinden silahı alırken. Keşke erken yaşta elime geçmeme sebep olmasaydı.
İkimizde arabadan çıktığımızda elimde tuttuğum silahı kemerimle pantolonun arasına sokuşturdum ve ceketi üzerinde saldım. Başımı kaldırıp hastaneye baktığımda Cansu'nun dediği gibi, bütün camlar ya kurşunlanmış ya da patlamıştı.
"Aras," dedim birden
Ciddi bir şekilde yürürken bana baktı.
"Sara?" bu onun kısaca 'efendim' diyişiydi.
"Neden üç tane silahınız var?" diye sorduğumda "Birşey olursa yedek olsun diye." dedi kısaca, sonra önüne döndü.
Konuyu gereksiz uzatmadan hızlı adımlarla hastaneye giriş yaptık. Etrafta ölüm sessizliği vardı ve bu sana gericiydi. İçeride heryerde kırılmış cam parçaları, hastane dosyaları, büyük süs bitkileri ve daha çok şey devrilmişti ve atılmıştı. Heryer heryerdeydi resmen.
Bu hastaneye önceden belki yüzlerce kez geldiğim için yerleri ezbere biliyordum fakat neden daha önce Baran ve Aras'ı görememiştim, orası ayru bir konuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIN İNCE ÇİZGİSİ
Ficção Adolescente"Peşpeşe geliyor belalar," diye söylendi ayakta duran iri çocuk ellerini masaya koymuş eğilerek diğerlerine bakıyordu. Yapısı sert ve otoriterdi ama sakin görünüyordu. "Bu süreçte hata değil çare bulacağız." "Anlaştık, peki bu nasıl olacak?" diye c...