Evet arkadaşlar, yeni bölümle karşınızdayım. Artık sürekli yeni bölümler gelecek.Tabi bölümlerin gelmesinde okunma sayısı ve vote sayısı da çok önemli. Bunu belirtmem gerekiyor yorum yapmanız da tabiki benim için çok önemli. Neyse fazla uzatmadan yeni bölüme geçelim...
Boynumun ve sırtımın ağrısı yüzünden uyuyakaldığım yerden doğruldum ve etrafıma bakındım. Masanın üzeri boştu ve ben sandalyede oturuyordum. Uyumadan önce yaşadıklarım aklıma gelmeye başlayınca hızla yerimden kalktım ama heryerim tutulduğu için yerime oturmak zorunda kaldım. Isaac 'e bir şey olduğu düşüncesi beynimde dolaşıp dururken aklıma neden babama seslenmediğim geldi.
''Baba, Isaac nerdesinizz?''
Biraz sonra babam üst kattan uyumadığı belli eden bitkin haliyle aşağı indi. Ona endişeli bir şekilde bakarken aynı zamanda sandalyeden kalkmış ona doğru gidiyordum. Merdivenlerden indiğinde bana yönelip:
''Ally, Isaac çok yorgun ve yaralı olduğu için hala uyuyor. O yüzden sessiz olmaya çalış. Tamam mı? ''
Babamın bu dedikleriyle tuttuğum nefesi geri verirken benim de perişan halde olduğumu fark ettim. Bende yaralanmıştım ama hayati bir tehlikesi olmadığı için babam Isaac ile ilgilenmişti.
Babam ile bir koltuğa oturmuştuk elimdeki ve yüzümdeki yaralara pansuman yapıyordu. Babam pansuman yaparken canımı acıtmamaya dikkat ediyordu ama şuan yaralarımın acısı umrumda değildi.
Yorgunluktan uyuyakaldığım zaman bir rüya görmüştüm. Aslında buna rüya değil kabus denilmeliydi.
Karanlık bir ormanın içinde hızla koşuyor sürekli arkama bakıyordum. Ama işin asıl garip yanı ise kimden kaçtığımı ve neden kaçtığımı bilmiyordum.
Bir süre sonra artık yorulmuştum ama koşmaya devam ediyordum. Sanki bedenim benim kontrolüm dışında çalışıyordu. Birden ayağımın bir taşa takılmasıyla aşağıya, kan akan bir nehire doğru yuvarlanıyordum. Yuvarlanırken nefesim kesiliyordu.
Nehire düşeceğim sırada her şey kayboldu. Adeta etrafımdaki herşey eriyerek yok oldu ve karanlık beni yutarken duyduğum tek şey ''Bu sefer savaşı ben kazanacağım Thuban. Ne olursa olsun !!'' oldu.
Ben bunları düşünürken elimde hissettiğim keskin acı beni gerçek dünyaya getirdi. Yüzümü buruşturdum. Babam pansumanı bitirdiği zaman kalkıp merdivenlerden çıkmaya başladım. Isaac 'i görmek istiyordum. Odasına girmeden önce derin bir nefes alıp verdim ve yavaşça kapıyı açtım.
Hala uyuyordu. Yavaşça yatağın yanına oturup saçlarını okşamaya başladım. Onu çok özlemiştim ama doğru düzgün oturup konuşamamıştık bile. Bunu düşününce gözümden istemsizce bir damla süzülüvermişti. Elini tutmuştum Isaac 'in ve sessizce ağlamaya devam ediyordum.
Ben kafamı Isaac'in eline koyup ağlamaya devam ederken cılız bir ses ağlamamı kesmeme neden oldu. Kafamı kaldırdığımda o sesin Isaac 'e ait olduğunu anladım. Acı çekiyor olmasına rağmen gülümsüyor, bana güçlü gözükmeye çalışıyordu.
Ona kızarmış gözlerimle gülümsemeye çalıştım.
''Ağlama artık. Bak burdayım yanındayım.''
''Ağlamıyorum ki. Sadece senin için çok üzüldüm o kadar.''
Bunu dedikten sonra ondan gözlerimi kaçırmıştım.O da tuttuğum elini benim ellerimden kurtardı ve çenemden tutup yüzümü kendi yüzüne çevirdi.
''Başka bir şey olmadığına emin misin?''
''E-evet. B-ben babama haber vereyim?''
Odadan hızla çıkmıştım. Kekelediğim için kendime söylenirken bir yandan da merdivenlerden aşağıya iniyordum. Aşağıya indiğimde babam telefonla konuşuyordu.Benim geldiğimi görünce telefonu hemen kapatmıştı.
''Baba, Isaac uyandı. Ben onu haber vermeye gelmiştim.Kim ile konuşuyordun?''
''Yakında aramıza katılacak bir kişi var onunla konuşuyordum kızım.''
''Yakında aramıza katılacak kişi?''
''Biliyorsun, beş büyük ejder var ama siz sadece iki kişisiniz. İşte o yüzden diğer üç draconialıyı da bulmamız şart. Aramıza yeni katılacak kişinin içinde de Aldibah'ın ruhu var.''
Yani bu da demektir ki savaşa da bir adım yaklaşmış oluyoruz.
YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE...