Bölüm üç.
Keyifli okumalar.
*
Eylül evden hızla çıkıp babasıyla konuşmak amacıyla askeriyeye geldi. Kapıda kimlik gösterirken çıkışta yine sorun yaşamamak için kimliğini çantasına koyduğundan emin oldu.
Babasının odasına çıktığı sırada Alp'le göz göze geldiler fakat yüzbaşı yüzündeki sert ifadeyi bozmadan komutanına döndü. Babasıyla konuşuyordu. Basamakları bitirdiği esnada Paşa da kızını fark etmişti. "Kızım, hoş geldin."
Alp'in yanında tartışmak istemediği için "Hoş buldum." dedi sadece. "Siz konuşmamıza devam edin ben birazdan geleyim istersen." Babasına yönelik konuşsa da gözü Alp'e kayıyordu. Genç adamı görünce dün konuştukları geldi aklına, bugün hastaneye gelip dikişlerini aldıracaktı kendisine. O sırada babası "Bizim konuşmamız da bitmişti zaten, gel bakayım sen." diyerek Alp'e dönmüş, "Sen gidebilirsin Kaan." demişti. Yüzbaşı asker selamı vererek "Emredersiniz komutanım!" dedi ve gitmeden Eylül'le bir kez daha göz göze geldiler.
Genç kadın dudaklarında beliren tebessümün farkında değildi. Babasının odaya girmesiyle peşinden giderken aklına gelenle tebessümünü yok etti ve "Birden bire nereden çıktı beraber yaşama fikri baba!?" diye sordu.
"Benle yaşama fikri o kadar kötü mü kızım? Niye bu kadar karşısın?"
"İşte buna cevap veremeyeceğim baba çünkü seninle yaşamak nasıl bir duygu bilmiyorum."
Kurduğu cümlenin altında çok anlam yatıyordu. Babası da anlamıştı zaten fakat verebileceği bir cevabı yoktu. "Her neyse. Ben düzenimi kurdum ve halimden memnunum. Bunu bozmak gibi bir amacım yok, sen de kabullen lütfen."
Babası "Biliyorsun senin hayatına bu zamana kadar hiç müdahale etmedim. Senden ilk defa bir şey rica ediyorum." dedi fakat Eylül "Sorun da orada ya zaten." diye mırıldandı. Bugüne kadar müdahale etmediyse bundan sonra da etmemeliydi.
"Her neyse, seni daha fazla tutmayayım. Bunları akşam yemekte daha detaylı konuşuruz. Bizim çocuklar bıraksın seni."
"Ne münasebet benim ayağım yok mu?"
Babası "Ah senin bu asabi hallerin." derken Eylül çoktan odadan çıkmıştı bile. Telefonunu çıkaran paşa ise yüzbaşı Kaan Alp'i aramıştı. "Evladım benim kız şimdi çıkıyor, ona gideceği yere kadar eşlik et."
"Emredersiniz komutanım."
Alp telefonu kapatırken zaten bahçede olduğu için kapı önünde kadını bekledi. Biraz sonra kapıdan çıkan Eylül ise karşısında Alp'i görünce şaşırmıştı. "Merhaba."
"Merhaba Eylül hanım."
"Beni beklemiyordunuz herhalde?"
"Aslında sizi bekliyordum denebilir, gideceğiniz yere kadar size eşlik etmem emredildi."
Genç kadın elini alnına vurarak "Ah baba!" diye söylendi. En azından görevlendirdiği kişi yüzbaşıydı diye düşündü. "Dikişleri aldırmak için hastaneye gelecektim ben de, istikametimiz aynı zaten."
"Doğru. Bu seferlik sorun çıkarmayacağım ama babamın artık böyle bir şeye ihtiyacım olmadığını öğrenmesi lazım."
Beraber arabaya geçtiler ve Alp hastaneye doğru sürmeye başladı. Alp karışmak istemese de "Babanıza çok kızmayın, ne yapıyorsa sizin için yapıyor eminim." demesine engel olamadı.
"O kadar emin olmayın bence."
Alp kaşlarını çatsa da sorgulamadı bu dediğini. Omuz silkti, babası çok saygın birisiydi. Geçmişi gurur duyulacak bir çok ana sahiplik ediyordu ve bu durum iyi bir aile babası olduğunu da düşündürüyordu. Zaten kız hemen ardından başka bir soru sormuştu. "Dünkü askeri gördünüz mü, çocuğu nasıl oldu acaba?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAL KOVAN
Teen Fiction"Yaralar senin bedeninde açılmış, peki neden benim canım yanıyor?" 07|08|23 oyee,