-Benim hayatım da böyle işte. Abi bazen gerçekten anlayamıyorum. Zaten bana bakmıyorsunuz neden bir tane daha çocuk yaptılar? Gerçi burada babam değil annem suçlu. Bilmiyorsundur sen büyük ihtimalle. Fıstık benim öz kardeşim değil. Her ne kadar benim öz kardeşim olmasa da benim kardeşim o. Ezdirmem ben onu. Zor zamanlar geçirdim gerçekten. Benim için çok zordu. O günleri anımsıyorum da gerçekten fiziksel bir şiddet olsaydı bunlara katlanamazdım ama biliyor musun benim komple ruhumu sömürdüler. Her ne kadar mutlu görseniz de beni değilim. Benim kafamdan geçenleri bir kere sorgulamadılar. Bana bir kere " Nasılsın?" diye sormadılar. Neden? Bende bir hataydım. Hep yük gibi hissettim. Galiba da öyleydim. Ben annemi ve babamı bırakmama rağmen onlar hala ensemdeler. Özelliklede annem. Beni hiçbir zaman düşünmedi. Bir ara parkt...
Durdu derin derin düşüncelere daldı o an. Kafasında anlatsam mı anlatmasam diye düşündüğü çok belli oluyordu aslında. Bense sadece onun anlatacaklarına odaklıydım. Belki de içini dökmek için bu günü seçmişti. O gözlerin arkasında başka biri vardı. Bu çok bariz belli oluyordu. Olayları anlatırken de titremeye çoktan başlamıştı aslında. Meraklar içerisindeydim. Evet Fıstık'ın onun öz kardeşi olmaması benim için bir şok sebebiydi ama bunun ne önemi var ki? Biz o kızı seviyorduk sonuçta ve tabi ki o suçsuzdu.
Efkar en sonunda bir sigara daha yaktı ve sanki hiç durmamış gibi bir eda ile kaldığı yerden devam etti. Daha bir bitkin görünüyordu.
- Annemle parka gitmiştik. Ben o zamanlar altı, yedi yaşlarındaydım. Bende istiyordum salıncağa binmek, oyunlar oynamak ama biz o zamanlar elit bir ailedeydik. Benim o kirli salıncaklarda kirlenmeye hakkım yoktu. Çocuktum. Gördüm tüm çocuklar birlikte oyunlar oynuyordu. Bende heveslenmiştim. Sadece beş dakika... hayat bana sadece beş dakika o mutluluğu verdi. O beş dakika yine de yaşamak isterdim ama. Eve gittiğimiz de annem beni dövmüştü. Ama öyle böyle değil. O kadar vurmuştu ki kafama bilincimi kaybetmişim. Zaten kalktığımda da her yerim sargı içindeydi. Bunları burada anlatmak çok kolay olsa da o günler çok zordu. Bunları yaşadım ama hepsi geçmişte kaldı. Fakat ben bunları atlatırken yeni yeni değişik abidik gubidik şeyler geliyor başıma. Anlamıyorum ya. Gerçi artık anlamakta istemiyorum. Te istediğim kardeşimle huzurlu huzurlu yaşamak.
- O adam eve geldi annemle birlikte olmak için ama ne yaptı biliyor musun?
Yeniden sessizliğe gömülmüştü şimdi. Belliydi şuan diyeceği daha da zordu. Sanki kelimeler çıkmak istiyordu da Efkar inatla içeri tıkıyordu kelimeleri. Her türlü söyleyecekti ama bana. Başladığı sözü ve işi bitirmeden bırakmazdı o. Öylede oldu yeni bir sigara yaktı. Söze kaldığı yerden devam etti:
- O adam benim kız kardeşimi taciz ediyordu. Bense buna şahit oldum. Bunu görmek o kadar acı verici ki... Adamın ağzını yüzünü dağıtıyordum nerdeyse ama Fıstık ağlamaya başladı ve arkadan annemin sesini duydum. Ya senin kızın o ya. Bir anne nasıl der ki " Bu kadar büyütme. Hafif bir dokunuş sadece." Bu cümleyi nasıl kurabilir ya? İnan aklım almıyor. Öyle işte bizde de böyle işler. Bazen keşke hiç olmasaydım diyorum. O zaman daha mutlu ve huzurlu olurdum.
Şoklar içindeydim küçük bir çocuğa bu yapılıyordu ve bense sadece burda olayı dinliyordum.
- Efkar Fıstık'ı ne yaptın? Annenler hala evde mi?
- Fıstık Hemşire'de. Onlarda evde. En son biz çıkarken onlar içki içiyordu.
- Bak sen şu işe be!
- Hangi işe. Yav abi ne diyorsun sen? Kanka her zaman bu kadar deli miydin?
- Diyorum ki Bak sen şu işe. Allah'ın takdiri işte. Adam benim gibi bir manyağa rastlayacağını düşünememiş. Neyse sen bir çay at üstüne ben de geliyorum. Azcık işim var. Şu adamla tanışalım.
Efkar arkamdan bir şeyler dedi ama ben son sözlerimi söylerken zaten çıkmak üzereydim. O yüzden pek bir sallamadım Efkar'ın dediklerini. Söz konusu çocuk olunca akan dereler bende duruyordu artık. Her şeye göz yumarım ama bu birkaç şeye asla. Arabaya bindim. Efkarlar'ın evine geldiğimde adamla Efkar'ın annesini evin camından gördüm.
Bu ev bir harikaydı. Kocaman bir bahçe kapısı. Dört yanı bahçeyle çevrili ve tür tür çiçekleri olan bir bahçe, İçerde beyaz ama hiç kirlenmemiş evin o müthiş parlak beyaz boyası ve tabi ki o çatı kattaki tek odalı yer. Harika bir evdi. Geniş olduğu oldukça bariz bir şekilde belli oluyordu.
Evi inceleye inceleye kapının oraya gelmiştim. Kapıyı çaldım. Adam kapıyı açtı:
- Kimsin sen? Niye geldin?
- Bir bu nasıl karşılama tarzı, iki canım ablam nerde?
- G*****, bir kız geldi bak.
- Ben içeri girmek istemiştim ama olur o gelsin.
- Kim gelmiş hayatım?
Adam söze dahil oldu ve beni içeri davet etti. Belalı birine benziyordu ki zaten öyleydi. Sakince içeri girdim. Adam elinde bıçakla beni bekliyordu. Masanın üstünde duran içkiyi aldım ve bir yudum içtikten sonra belimdeki tabancayla adamı bacağından vurdum. Buraya gelmekteki amacımda buydu zaten. Nsan bir kere katil olunca rahatlıkla vuruyordu artık. Tehditlerimi de savurdum ve G*****'e dönüp Efkar'ı rahat bırakmasını ve bir daha aynı şey yaşanırsa bu sefer ona da yanacağını bildirdikten sonra çıktım. Efkar'ı bırakmıyordu çünkü onun için para büyük bir nimetti.
Eve geldiğimde çok da iyi bir görüntüyle karşılanmamıştım. Çünkü annem eve gelmiş ve Efkar'la muhabbet ediyordu. Benim için dikkat sirenleri çalmaya başlamıştı. Annem beni kapıdan içeri girdikten sonra kocaman bir gülümsemeyle karşıladı. Acaba ne oldu diye düşünürken annem bana " Arkadaşın tam kafa dengi. İyi yapmışsın. Aferin sana." Dedi. Acaba diyorum ne dedi anneme. Bu sırada Efkar akşama iş olduğunu hatırlatarak evden ayrıldı. Bu çocuğu hiç anlamıyordum. Tek bildiğim kesinlikle kafadan kırık olduğu idi. İnsan bir ruh hali içinde kalır. Ne bu oyuncak gibi dakika başı değişiyor. Belki bir gün anlardım onu. Kim nerden bile bilir geleceği?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Gecenin Veda Mektubu
De TodoBu hikayede bir kadının hayatını dinleyeceğiz. son gecesinin veda mektubunu yazacak bizlere. Belkide hiç olmadığını bildiğimiz kişilikte bir insan olarak çıkacak karşımıza. Aileden ayrılmış ve çokça kayıp vermiş bir kadın, üstüne üstün birde onu dah...