...

4 0 0
                                    


        Akşam ki işi hallettikten sonra eve geldim. Bu arada bahsettiğim ve deliler gibi sevdiğim çocuk beni güzel bir şekilde yaralamıştı. Doğum günümde babası ölmüştü ve bana " Sende mi gideceksin?" diye soru sormuştu bense ona gitmeyeceğime dair söz vermiştim. Fakat sabah kalktığımda hiçbir yerden ulaşamamıştım ona. On ay oluyordu onla tanışalı ve konuştuğu insanlardan çabuk sıkılırdı ama benle onca ay konuşmuştu. O zamanları anımsadım da saatlerimi boşa ve uykularımı değmeyecek şeylere harcamışım. Sevgi, aşk , güven ve inanç bunlar beni o zaman bitiren kavramlardı. Nefret ederdim sevgiden aşktan ben. Aşk kime yaramıştı ki benim gibi ne olduğu belli olmayan bir insana yarasın? Aşk insanı kör eder derler ya sahiden öyle oluyordu. Beni kullandığını bile bile , duygularımı hiçe saydığını bile bile sevmiştim ben onu. Hayat kısaydı onsuz devam etmem gerektiğini biliyordum ama bunu yapamıyordum. Yine ölüm döşeğinde tel döşek yatıyordum. Onla konuştuğum zamanlar o kadar mutluydum ki annem bile bana "Ne kadar mutlusun?" diyordu. Nerden bile bilirdim sevdiğim insanın beni bu denli yaralayacağını? Hayat benim için içinden çıkılmaz bir kördüğüm olmuştu. Yeme içmeden kesilmiştim ve kabuslar görüyordum devamlı. Tek yaptığım sigara ve çay içmekti. Evet en önemlisi de yataktan çıkmak hiç istemiyordum ve bu da işi aksatmama sebep oluyordu. Herkesle bağlantıyı kesmiştim. İş önceki gibi yoktu çünkü Mafya Annemiz sonunda Kobra'dan intikam almaktan vazgeçmişti. Bu olaylardan birkaç ay öncede arkadaşımızın sevdiği kızı kaçırmıştık. Şuan oldukça mutlulardı. En son iki çocuğu vardı dörtlemiş midir acaba?

Yine yalnız kalmıştım artık. Yapayalnız kalmıştım. İki yıl geçirdiğim bu zor zamanlarda beni ayakta tutan insan beni yıkmıştı. Ne kadar acı verici? Çok zaman oldu hala unutabilmiş değilim. Fotoğraflarda nasıl güldüğünü, sesini, bakışlarını ve daha nelerini unutabilmiş değilim.

Hayatın evrelerinin birinden daha geçiyordum. Kendimi salmıştım artık. Çevrem yok, ailemle sohbeti bile kesmiştim. Gerek duymuyordum artık birileriyle konuşmaya. Yalnızlık yeniden bana doğru geliyordu ve bende kapıyı sonuna kadar açıp içeri davet ediyordum o soyut şeyi. Uzun bir süre tam bir tarumar gibi dolandım. Saçım başım dağınıktı. Geceleri uyku uyuyamadığımdan göz altı torbalarım sanki onar kilo meyve koymuşum gibi aşağı sarkıyordu. Firiştegan olan ben şuan tam bir suçlu gibi hissediyordum kendimi.

Aslında o çocukla ilk aylarımız güzeldi. O beni bir hiç olarak görmüştü. Ben onun bakışlarından farklı anlamlar çıkarırken o bana herkese baktığı gibi ve herkese güldüğü gibiydi aslında. Yanılmak işte buydu. İlk aylarım ölü gibi geçti. Düşmüştüm ama doğrulamıyordum. Bu yükü kaldıramıyordum. Depresyona girmiştim. Evden hatta ve hatta odamdan dahi mümkün oldukça çıkmıyordum. Çünkü uyku bana iyi geliyordu. O zamanlar yatağım ve ben gayet mutluyduk ve ben bu mutluluğu illebet istiyordum.

Sahi bir adam için neden yapmıştım ki bunu kendime?

Aylar böyle geçti okul falan derken bir baktık Ramazan ayı kapıya dayanmış. Artık gölge değildim ama hala bana verilen her şeyim bir köşede duruyordu. Varlık içinde yoksulluk seçmeyi tercih etmiştim ama. İş yapmadığım sürece onlarında bende olmasına gerek yoktu. Yalnızlık içinde hayatım sürüyordu ve bende büyüttüğüm bütün umutların enkazında öylece duruyordum. Bir kere bile çıkmayı denemedim. Battıkça battım, üzerime yığıldıkça yığıldı. Sonra ne oldu? Dünya da kendime açtığım umut kapılarını kapattım ve sadece nemrut bir şekilde insanlardan soğumuş bir vaziyette okula devam ettim. Aslında bu durum benim çoğu kez okuldan kaçmama sebep olmuştu. Durduk yere ağlamalarım ve sinir nöbetleri geçirmem okuldan alıkoyuyordu beni.

Ramazan ayında sadece bir tane abi vardı onla konuşarak geçirmiştim o ayı. Şuan ona dair hiçbir şey yok. Bana hep nasihat ederdi. Kime bu nasihatler? Banaydı ve bu nasihatler beni gerçeğe döndürmüştü. Ona rağmen yarım kalan bir şeyler vardı hala. Uzun zaman sonra futbol takımıma geri dönmüştüm. Yeni takımımla idman yapalı hemen hemen altı ila yedi ay arası bir şey oluyordu. Yani daha iyi bir durumdaydım artık. Hayatım tamamen iki şeyin üstüne kuruluydu: Okul ve futbol. Çok sayıda insan vardı takımda. Hepsi birbirinden farklı. Hepsinin kişiliğini hala hatırlarım ama bunlarla ilgilenmeyeceğiz. Sadece idmanda iki kız vardı. Biri esmerdi ve çirkefdi diyebilirim. Lazdı bu kızlar. Esmer olan kız sevgilisiyle ağız yapa yapa konuşuyordu ama çok iyi yapıyordu ağızı. Küfürler havada uçardı ve tabi ki sigara dumanları. Bizi ilgilendiren kısım ise beyaz tenli ve kırmızı yanaklı kızdı. Bu kızla sadece bir kere baş başa koşmuştuk ve bir kerede birlikte otobüsün arkasında cigara içmiştik. Kısa boylu, kırmızı yanaklı ve genelde konuşmayan bir insandı bu. Konuşmak isterdim onla ama bir türlü konuşamazdık.

Bazen idmanlara keyfi gitmezdim. Yorulmuştum bu işten artık. Derken günler hatta aylar böyle geçti. Robot gibiydim hala. Değişmek hayata dönmek, insanlarla yeniden samimi olmak içimden gelmiyordu ki zaten tüm insanlığa olan inancım onla birlikte tükenmişti. Eski takımımda oynuyordum yine. Mahalleye yakındı kulübümüz. Hep hırslı bir insandım. Yenilmeyi asla kabul etmezdim. Özür dahi dilemezdim insanlardan. Herkesi kırar döker, sonrada öyle bırakırdım.

Yaklaşık iki ay olmuştu eski takıma döneli ve doğum günüme yakın bir zaman kalmıştı. Doğum günümde de beni hayata döndüren kişi gelmişti. Samimiydik. Devamlı konuşurduk ama bir yıl sonra oda cıvıtmıştı, diğer insanlar gibi olmuştu. Bana kendi için güvence vermişti ama. Güveniyordum fakat söylememeyi tercih etmiştim. Sonra da konuşmadık zaten. Yeniden hayata dönmüştüm onla. Tamam belki eskisi gibi mutlu değildim ama yedi yirmi dörtte somurtmuyordum en azından.

Bana gelen fırsatı geri tepmiştim. Bu da bana pahalıya patladı tabi sonradan. O çocuk beni sevmişti ama ben onu sevmemiştim. İnsan sevmediği biriyle nasıl mutlu olurdu ki? Bu çocuktan bir yıl sonra hayatıma zaten ummadığım biri girmişti. 

Son Gecenin Veda MektubuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin