Bölüm 3

1.7K 121 21
                                    

Jungkook elindeki konuma bakarak yürümeye devam ederken heyecanını da bastırmaya çalışıyordu. Dün gece Jimin ile yürürken etrafına hiç bakmadığı için kendisine kızdı. Bu yüzden şu an bu konuma ihtiyacı vardı. Zaten bu heyecanla dün etrafına baksa da yolunu bulamazdı büyük ihtimalle. Bugün ilk kez Jimin'in evine gidecekti. Tamam dün evinin önüne kadar gelmiş olsada bugün ilk kez içine girecekti. Onun evini görecekti. Yaşam alanı nasılmış, dekorasyon zevki, mutfak düzeni-tabi varsa- bunları görecekti. Bu konuda fazlaca heyecanlıydı. Aralarındaki ilişkiyi bir adım ileri taşıyordu bu durum. En azından Jungkook böyle düşünüyordu. İçinden abartıyorsun diyen sesi görmezden geldi. Jungkook'a göre her ilk abartılmalıydı.

Jimin'in apartmanına geldiğinde derin bir nefes aldı. Şimdi hayatta en sevmediği şeylerden biri yapacaktı MERDİVEN ÇIKMAK. Cidden bunun kadar berbat bir şey yoktu. Hatta Jimin'in evi olmasaydı hiçbir güç onu bu apartmana getiremezdi. Asansörün bozulduğunu dün gece Tae'den öğrenmişti. Jimin'in evi de 19. kattaydı bu da demek oluyor ki 19 kat çıkacaktı. Çalışmayan asansöre tekrar lanet okuyarak merdivenlerden ağır ağır çıkmaya başladı.

Evin kapısına geldiğinde nefes nefeseydi. Yorgunluktan bayılabileceğini hissediyordu. Son dokuz katı nasıl çıktığını hatırlamıyordu bile. Neden minik minik apartmanlar yapmak yerine bu işkenceyi yapmışlardı ki? Son kez derince nefes alıp kapının ziline zorla basıp kafasını eğdi. Kapının kilit sesini duyduğunda kafasını kaldıracak hali bile yoktu. Kapının yanına yaslandığı yerde dikilmeye devam etti. Ya da ayaklarının iflas etmemesi için direnmeye de denebilir.

Kapı açılırken "Nerde kaldın sen ya? Tüm işten kaçtın resmen." Jimin'in hayıflanan sesini duydu ilk başta sonra devamında hemen gelen "AMAN TANRIM JUNGKOOK İYİ MİSİN?" endişeli sesi bir nebze de olsa Jungkook'u kendine getirmişti.

"İyi değilim hyung. Bu merdivenler ne böyle. Ruhumu bıraktım." dedi fısıltı gibi çıkan yorgun bir sesle. Kolunu tutan Jimin'e yaslanmıştı şimdi. Jimin onu içeri çekmeye çalışıyordu. "Hemen oturtalım seni hadi." diyerek biraz daha çekti Jungkook'u. Jungkook yıkılmamaya çalışarak ayakkabılarını tekmeleyerek çıkarttı.

"Ne yapıyorsunuz kapıda içeri geçsenize." diyerek yaklaşan ayak seslerini duyduğunda ayakkabıları ayaklarını terk etti. "Ayy Jungkook bu ne hal oğlum. Dayak mı yedin?" dedi en büyük olan. Hızla diğer kolunu tutarak destek oldu.

Jungkook telefonuna ulaşamadığı için isimlere bakamıyordu şu an. İkisinin desteği ile kendini koltuğa bıraktığında gözleri kapalıydı. Nefesini düzene sokabildiğinde gözlerini açtı. Karşılaştığı manzarayı beklemiyordu. Kendisine korku ile bakan altı kafa önünde dizilmişti. Tae elinde pembe köpüklü bulaşık eldiveniyle beklerken, yanında kolları sıvalı ve önü ıslanmış önlükle bekleyen Yoongi vardı. Tahminince ikisi bulaşıkları yıkıyordu. En büyükleri yanında oturuyordu ve gamzeli mühendisin elindeki sarı bez ile başındaydı. Hoseok'un elinde de mop vardı. Son olarak Jimin de bir bardak su tutuyordu. Onu koltuğa bırakınca su almaya gitmiş olmalıydı. Hepsi yarım ay şeklinde dizilmiş endişeli bir şekilde Jungkook'a bakıyordu. Komik bir görüntü olmuştu Jungkook için. Hafifçe gülümseyince Jungkook'un biraz daha iyi olduğunu anlayan Tae konuşmaya başladı.

"Ben size ne dedim Jungkook'un merdiven fobisi var gelmese daha iyi dedim. Neden dinlemediniz. Bakın ölmüş zavallı arkadaşım." Jimin'in elindeki suyu alıp Jungkook'un yanına oturdu.

"Hadi biraz su iç kendine gel." dedi ardından. Jungkook sadece "İyiyim" diyebildi. Ona bakan endişeli gözler için biraz vicdan azabı duymuştu. Suyu içip yayılmış halinden çıkardı kendisini.

Koltukta dik oturarak "Siz çoktan başlamışsınız. Bana ne kaldı? Ne yapıyorum?" dedi Jungkook çalışmaya hazır bir şekilde. Dediklerinden pek etkilenmiş gibi durmuyorlardı. Hepsi hala daha endişe ile bakıyordu kendisine. Gerçi kendi yerinde başka biri olsa o da öyle bakardı. Göremese de yüzünün bembeyaz olduğunu ve terlemiş alnının parladığını biliyordu. Bir de bunlara uyuyamadığı için -tamamen yatağının suçuydu, oyun oynaması ile bir ilgisi yoktu asla- kararan gözlerinin altı da eklenince muhtemelen zombi gibi duruyordu. Ama olmadığını biliyordu.

SO GOOD| jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin