Yalan

50 4 6
                                    


          Arkadaşlar hak ettiğim değeri alamamak beni hem üzüyor hemde yazma hevesimi kırıyor hikayeyi paylaşıp yayarsanız çok sevinirim oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn!!

     Keyifli okumalarr🎶




       Tuana'dan
Tartışmamızdan sonra eve gittiğini düşünürken o bir tanıdığının yanına gitmişti. Garip bir şekilde yokluğunu hissediyordum. Halbuki o bir yabancıydı, öyle kalmalıydı. Kendime verdiğim sözleri hiçe saymaya başlamış olmam beni bir hayli sinirlendirsede onu merak ediyordum. Dün Atakan onu aramıştı, dediklerini duymuştum benim bir odun olduğumu düşünüyordu. Yalan mı Tuana? Keşke yalan olsa ama değil.

Bende duygularımı yaşamak isterdim çocuk, bende isterdim sevgimi gösterebilmek, bende yüzümün hep mutlu ve sıcak olmasını isterdim, bende... isterdim işte isterdim.

"Tuana?" ellerini önümde sallayan Atakanla birlikte karşımdaki boş duvarda olan dalgın bakışlarımdan sıyrılarak ona yöneldim. "Daldın yine, telefonun çalıyor." bakışlarıyla telefonu işaret ettiğinde gerçekten çalıyordu. Arayan kişi Yağız'dı.
      Aramayı yanıtlayıp telefonu kulağıma götürdüm. "Çağan sizde mi kalıyordu?" bir şey dememe fırsat vermeden konuştuğunda sıkıntıyla nefesimi verdim. "Evet." diye yanıtladığımda ofladı. "Neden söylemedin?" bir şey mi olmuştu? "Önemsiz bir şeydi çünkü," gülme sesi geldi. "Ayrıca bende kaldığını nerden öğrendin, O mu söyledi?" kendi kendine bir şeyler söyledi ağzının içinde "Takıldığın bu mu cidden Tuana? Çağan'dan haber alamıyoruz dünden beri telefonu kapalı." dedikleriyle beraber başımdan kaynar sular döküldüğünü hissettim. "Belki şarjı bit-" lafımı bitirmeden araya girdi. "Çağan'ın şarjı genelde hep olur, ayrıca tüm tanıdıkları aradık hiçbir yerde yok." dedikleriyle beraber ayağa kalktığımda Atakan bir şey olduğunu anlamıştı.

     "Belki biraz kafa dinlemek istiyordur?" sorarcasına söylediğim ihtimalle kısa bir süre düşündü. "Bilmiyorum," ben biliyorum Yağız ben biliyorum...

                                        🎼
         Telefonu kapattıktan sonra montumu giyip bisikletimle sahile gelmiştim. Atakan ısrarla sorsada yarım yamalak bir cevap verip evden çıkmıştım. Neden bu kadar endişeleniyordum ki? Hani o herhangi biriydi?

     Kandırma kendini sen ne zaman herhangi biri için böyle endişelendin?

     Doğru ben sadece dostlarım için endişelenirdim. Halbuki o benim arkadaşım bile değildi. Neydi o zaman Tuana?

          Arkamda çalan ısrarlı kornayla kendimi silkeleyip yavaşlattığım bisikletimi hızlandırdım. Kayalıklara geldiğimde gözlerim arkası dönük olan onu gördü. Yanına ilerlemeye başladığımda bir yandan tereddütteydim ancak ilerlemeye devam ettim. Fakat nasıl daldıysa gölgemi bile fark etmedi. Ona tutmasam düşüyordun tarzı bir şey yapmaya çalıştığımda tepki bile vermemesi işlerin ne kadar ciddi olduğunu bir kez daha anlamamı sağladı. Yavaşça yanına oturduğumda tepkisizce denize bakıyordu. Bıkmışlık vardı üzerinde. Halbuki normalde ben böyle olurdum o değil ki..

"Bazen kimsenin yapamadığını bu hırçın dalgalar yapar." bu sefer sessizliği bozan ben olduğumda yüzüme bile bakmadan "Ya da yapmak istemediğini.." dediğinde sesindeki ima açıkça ortadaydı. "İstememesinin bir nedeni vardır.." dediğimde burukça gülümsedi yüzüne bakıyor olduğum için her hareketini takip ediyordum. "Zaten insan hep nedenlerin arkasına sığınır değil mi?" verecek bir cevap bulamadığımdan önüme döndüm.

Bir süre sonra tekrar konuşmaya başladım "Yağız'lar seni arıyorlar telefonun kapalı olduğu için endişelenmişlerdi çünkü-" lafımı bitirmeden araya girdi "Çünkü Çağan'ın telefonu hiçbir zaman kapalı olmaz." burukça gülümsedi ve devam etti. "Seni de onlar gönderdi değil mi? Malum beni bulamazlarsa babama ne derler sonra," kimsenin onu merak edebileceği ihtimaline varamıyordu. "Neden böyle düşünüyorsun?" yönelttiğim soru karşısında alayla güldü. "Çok açık değil mi nedeni? Şu bir kaç günde tekrar anladım biliyor musun? Herkes sahte aslında ben hep kendimi kandımışım bu zamana kadar."

KulüpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin