august

170 24 27
                                    

Fifty fifty-cupid

say what you say, but I want it more

say what you say, but I want it more

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


beomgyu's pov;

Bay Byun'un iyi günler dileyerek sınıftan ayrılmasının ardından herkesin amfiden çıktığına emin olana dek eşyalarımı olabildiğince yavaş bir şekilde toparlayıp boş sınıftan ayrıldım.

koridorda ilerlerken dersin başında sessize aldığım telefonumun ekranında yanıp sönen bildirimdeki isimle gözlerimi kıstım.

mesaj Hyunjin'den gelmişti, dersten sonra fakültenin arkasındaki kafede bekleyeceği yazıyordu.gülümseyerek adımlarımı oraya yöneltirken cevap yazma gereksinimi hissetmemiştim. nasılsa mesajını görünce geleceğimi biliyordu.

şu Hwang Hyunjin gerçekten de sevimli çocuktu,
fakültelerimiz birbirine fazlasıyla uzak olmasına rağmen son iki haftadır neredeyse her gün yanıma uğrayıp günümün nasıl geçtiği hakkında sorular sorup, canım (?) arkadaşlarımın aksine derste öğrendiklerimi anlatırken sözlerimi can kulağıyla dinleyip yorum yapması gerçekten de bana fazlasıyla değer verdiğini hissetmemi sağlıyordu ve ben bir şekilde ona çekiliyordum.

hayır onunkisi gibi bir çekim değildi bu,daha çok ona alışıyor ve onu kabulleniyordum. sevgi konusunda cimri bir insandım; her şeyin az ve öz olması taraftarı olmuşumdur hep,arkadaşlığın bile. bu yüzden bölümüm her ne kadar insanlarla iç içe olmayı gerektirse bile yalnızca sınırlı sayıda kişiyi kabul edebiliyordum hayatıma çünkü bana göre sayılar ve samimiyet ters orantılı,ne kadar çok arkadaşın olursa o kadar çok yalnızsındır mesela. işte bu sebepten de sahte bir samimiyet kurmamak için insanlardan uzak durup, onların beni kendini beğenmiş, soğuk gibi sözlerle etiketlemesine izin verirdim. fakat işte mimarlık fakültesinin altın çocuğu Hwang Hyunjin , tüm bu kendi içimde oluşturduğum kırılmaz algoritmaya bir balyoz darbesi indirmiş, damdan düşer gibi girmişti hayatıma..

tüm bu düşünceler içerisinde son adımı da atarak nihayet kafeden içeriye girdiğimde onu, Jaeminle laflarken görünce gülümsedim. anında beni fark etti ve el salladı, kafamı sallayarak yanlarına ilerledim.

"selam!"
içten bir sevecenlikle sarılıp geri çekildi.

"sana da selam Hyunjin."

benim için bıraktıkları boş sandalyeye yerleşmeden hemen önce bir merhabayı bile çok gören arkadaşımın da kafasına yapıştırmayı ihmal etmedim tabii.

"oğlum gerizekalı mısın ya? rezil etmesene beni, bir havamız var bizimde öğrenci konsey başkanıyım ya hani??"

Hyunjin onun bu dediklerine gülerken omuzlarımı silktim. ne olmuştu yani konsey başkanıysa?

"havana başlatma şimdi de, Lix nerede onu söyle"

"Changbin'in antrenmanı varmış,onu izlemeye gitti."

𝙲𝙰𝚁𝙳𝙸𝙶𝙰𝙽 //𝚈𝙴𝙾𝙽𝙶𝚈𝚄Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin