there's things I wanna say to you

172 29 47
                                    

lana del rey - cinnamon girl

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

lana del rey - cinnamon girl

♫ 

eğer canımı yakmadan sarılırsan bana, bunu yapan ilk kişi sen olacaksın

gecenin birinde sokakları koşarak geçti yoongi.

parkın girişine geldiğinde nefeslendi. salıncakta oturan hoseok'u gördüğünde yavaşlattı adımlarını. göğsü hızla inip kalkarken hoseok'a yaklaştı. "cüzdanını anlarım," dedi nefeslerinin arasında. "ama insan üzerine bir mont bir hırka alır."

gözleri yere kilitlenmiş, başı eğik şekilde bir ileri bir geri yavaşça sallanan hoseok işittiği azarla ayaklarını yere sabitleyerek kendini durdurdu. kadrajına giren siyah spor ayakkabılar ile kafasını yukarı doğru kaldırdı.

gelmişti.

bakışları birbirini buldu. kahverengi gözler siyahlara dokundu ardından bir rüzgar esti geçti yanlarından. soğuk rüzgar hoseok'un saçlarının aralarına daldı yoongi'nin kirpiklerini sızlattı.

rüzgarın dağıttığı saçlarını düzeltirken bakışlarını kaçırdı hoseok. "aklıma gelmedi o an," diye yanıtladı genci. "hem ben soğuğu seviyorum. bana işlemiyor," diyerek ekledi.

yoongi, hoseok'a bir adım daha yaklaştı. ayakkabısının ucu hoseok'un ayakkabısına değiyordu artık. ona yaklaştığını fark edebilmişti hoseok ama gene de bakışlarının gence çevirmedi. yüzünden tüm olay okunacak tüm gerçekler görülecekmiş gibi bir tedirginlik ile bakmıyordu karşısında duran gence. kızarmış gözlerinin konuşur da anlatır diye korkuyordu. başını hafifçe eğdi bu yüzden. birbirine değen ayakkabı uçlarıyla bakışıyordu şimdi.

yoongi birkaç saniye hoseok'un ona bakmasını bekledi ama esmerin kafasını tekrardan kaldırmayı düşünmediğini de biliyordu. parkı sadece iki tane sokak lambası aydınlatsa da yoongi o kızarmış gözleri, bakışları birbirine değdiğinde fark etmişti.

"bunu daha önce de söyledim. sen soğuğu seviyorsun diye vücudun ona göre işlemiyor."

yoongi elini hoseok'un saçlarına çıkardı. usulca okşadı başını. sorun yok der gibi okşadı. anlıyorum der gibi dokundu. parmakları saç tellerinin arasından geçerken kendini zorlama diye de uyarıyordu, söylemesen de anlarım diyordu.

hoseok ellerini dizinde birleştirdi. bu sefer yoongi onun saçına dokunduğunda geri çekilmemişti. öylece izin verdi saçının okşamasına. kendine bile itiraf etmek istemezdi ama başının en son ne zaman okşandığını hatırlamıyordu bu yüzden bu şefkatli dokunuş gözlerini doldurdu. içindeki bir yerin eksikliğini çok net hissettirirken sıcacık da hissettirmişti aynı zamanda.

üzerinde incecik kazak olmasına rağmen hoseok, rüzgarın eskisi kadar etki etmediğini hissetti. artık üşümüyor gibiydi. evde on kat giyinse bile üşüdüğü zamanlar gibi değildi. oysa sokaktaydı oysa üzerinde doğru dürüst bir şey yoktu oysa kış vaktiydi hava esiyordu...

yoongi elini gencin başından çektiğinde kendi montunun fermuarına götürdü. fermuarını açarak montu üzerinden çıkardı ve hoseok'un omuzlarına örttü.

hoseok omuzlarına inen montla kaçırdığı bakışlarını yoongi'ye çevirdi. "saçmalama," dedi. montu çıkarmak için hamlede bulundu ancak yoongi onu bilediğinden tutarak durdurdu. 'ciddi misin' der gibi bakıyordu yoongi'ye. sakladığı bakışlarını gösterdiğini fark edememişti. "sen benim gibi dayanıklı değilsin."

yoongi, kızarmış gözlerin şiştiğini gördüğü gibi dolu dolu oluşunu da fark etmişti. dizlerini kırarak hoseok'un önünde eğildi. şimdi üsten bakan hoseok olmuştu. "ben evden geldim senin gibi saatlerdir dışarıda değilim."

"saatlerdir dışarıda olduğumu nereden çıkardın? belki geleli yarım saat oldu."

yoongi esmerin soğuktan kızarmış burnuna bir fiske attı. "şu halinle bana kafa tutma bari." hoseok'un ellerini avuçlarının arasına aldı. hem kollarını hareket ettirmeye kalkmasın da üzerindeki montu çıkarmasın diye hem de buz gibi olmuş elleri biraz olsun ısınsın diye.

"eve gitmeyi düşünüyor musun?"

hoseok başını yana doğru çevirdi. "bilmiyorum."

"burada mı oturmayı planlıyorsun?"

titrek bir nefes verdi hoseok.

"inanır mısın, soğuktan kemik sızlatan bu park evden daha iyi geliyor."

yoongi, sakladığı ve kendisinin görmezden geldiği hislerini hoseok'un da hissettiğini düşündü. aynı hayatlar yaşamasalar da aynı durumlardan geçmeseler de bir yerlerde kalplerinin aynı duygularla dolduğunu aynı acılar yüzünden yandığını düşündü.

benzer hisleri vardı ve benzer düşünceleri. 

"inanırım."

evi olması gereken yerin hapishaneye dönüştüğüne kaç insan şahit olmuştur? kaç çocuk ailesinden korunmak zorunda kalmıştır? kaç kişinin gidebileceği evi vardır?

hoseok bir yerlerde sorunun gerçekten kendisinde mi olduğunu düşündü. ya böyle olmasaydım? o zaman böyle kimsesiz kalır mıydım?

tekrardan titrek bir nefes bıraktı.

"hadi kalk." avuçlarının içindeki elleri serbest bıraktı yoongi. hemen ardından yerinden doğruldu. "gidelim."

"nereye?"

"kalk." yoongi esmeri elinden tutarak kaldırmaya çalıştı. "soğuğa karşı dayanıksız olduğumu biliyorsun, hadi."

hoseok salıncaktan kalktığında elini kendisine doğru çekti ama yoongi tutuşunu sertleştirerek karşılık verdi. "elimi bırakma. her an kaçabilirmişsin gibi hissettiriyorsun."

"çocuk muyum ben?"

"cevabı ikimiz de biliyoruz bence. hem karma yaşıyorsun şu an."

"ne karması?"

"beni zorla denize götürdüğün günün karması." gözlerini devirdi esmer. bu anı beklermişçesine onu arkasından keyifle sürükleyen yoongi'ye diyebilecek hiçbir şeyi yoktu. ona göre yoongi deliliğe en yakın kişiydi. ama bununla da bir sorunu yoktu işte. asıl sorun da bu olabilirdi.

"nereye gidiyoruz diye sordum cevap vermedin."

"eve gidiyoruz."

"eve mi?"

"evet."

yürüdüğü yola baktı esmer. "benim evime buradan gidilmiyor."

"senin evine gidiyoruz demedim."

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
biz ölmek için doğduk ➸ sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin