Yaşamakta ölmekte kolay değil, zaten terazi hiçbir zaman adil olmadı.
Boğazımda hissettiğim soğuk metal resmen aldığım nefesi kesiyordu. Ben durumu algılamaya çalışırken karşımda gördüğüm yüzlerin bir kısmı şaşırmış ve korkmuş bir kısmı ise öfke ile doluydu fakat ben önümden ziyade arkamdaki yüzü merak ediyordum.
Ben konuşmaya fırsat bulamadan soğuk ve keskin bir ses geldi ‘ses tam olarak arkamdan geliyordu’ oydu bıçağı boynuma dayayan kişi kendini bana belli etmeye karar vermişti.“Korktun mu?”
Sadece iki kelimelik bir soru yöneltti. Şu an içinde bulunduğumuz durum ele alındığında muhtemelen bir çok sorudan daha tehlikeli bir soru sormuştu. Diğerleri de anlamış olacak ki Miraç gür bir ses ile bağırdı.
“Aklını başına topla Fatih!”
Neşe ve Baran şoktan bembeyaz kesilse de Koray’da Miraç kadar öfkeliydi öyle ki bir ses de ondan yükseldi.
“Yapacağın şeyin cehennem misali bir bedeli olur yerinde olsam o bıçağı bırakırdım.”
Tüm bunlar yaşanırken diğer guruptakiler korkudan ne yapacaklarını kestiremiyorlardı. Fakat bir şey oldukça garipti diğerinin gerçekten şaşırdığına şüphe olamasa da Eylül bu olanlardan çokta etkilenmemişti hatta bunların olacağını biliyordu desek yeriydi.
Ufak analizim Fatih’in cümlesi ile sona erdi.
“Çok kibirlisiniz tüm bu tehditler içi boş birer vaatten ibaret.”
Karşıdakilerin tehditlerine cevap verdikten sonra odağı tekrar bana döndü yavaşça kulağıma doğru eğilip oldukça rahatsız edici bir tonda fısıldadı.
“Canını önemsiyorsan bu işi başka yollar ile de halledebiliriz.”
İğrenç imalar içeren cümlesini bitirirken gözlerini baştan sona doğru gezdirmeyi unutmadı. Ne dediğini karşıdakiler duymasa da bakışlarından anlamış olacaklar ki kendilerini kontrol edemez hala gelmişlerdi. Gözlerinin ışığının bir an siyaha döndüğünü bile gördüm diyebilirim.
Fakat bu duruma onlardan daha çok sinirlenen biri vardı.
“Sapla!”
Yalnızca tek kelime ile salon inledi. Öfke ve hayal kırıklığı içeren bir tonda söylenen bu kelime tüm herkesi taş kesmeye yetti. Kelimenin söylenen tonundan ziyade kimin söylediği şaşırtmıştı herkesi çünkü kelimenin sahibi şu an boynunda bıçak olan kişiydi.
“Mahpeyker delirdin mi sen!?”
Bağıran Koray’dı. Belli ki şaşırmış ve korkmuştu fakat benim asıl cevap beklediğim kişi arkamdakiydi.
“Ne bakıyorsun öyle saplasana elindeki süs değil ya.”
Fatih’de diğerleri gibi biraz afallamıştı hafif sarsılıp konuştu.
“Emin ol iki dakikamı almaz seni şuracıkta gebertmem o yüzden sana sunduğum seçeneği değerlendirsen iyi olur.”
Pekala buraya kadar sabrım hızla tükeniyordu anı bir hamle ile bir, iki saniye geçmeden bende bıçağın üzerine ellerimi attım artık bıçağın kabzasında üç el vardı biri Fatih’in ikisi ise benimdi. Diğerinin içi biraz olsun rahatlamıştı bıçağı iki eli ile tutan ben olduğum için bıçağı ondan ayırmam daha kolay olurdu ‘ama bıçak boğazımdan uzaklaşacağına daha da yakınlaşıyordu.'
Artık diğerleri de müdahale etmek için daha fazla bekleyemeyip yaklaşırken Fatih bıçağı hızla kenara fırlattı. Diğerleri hızla başımıza toplanmaya başladı Koray hızla Fatih’e doğru atılıp kafasını kollarının arasında kilit altına aldı. Bu sırada diğerleri iyi olup olmadığıma bakıyordu.
Yaşadığım duygulara daha fazla dayanamıyordum içim içime sığmıyor göğüsüm adeta patlarcasına sıkışıyordu.
“Korkak, alçak korkak!”
Son sözlerimi söyleyip salonun kapısına doğru ilerledim. Diğerleri de hızla peşimden gelmeye başladı. Koray salonu terk etmeden önce Fatih’in gözlerinin içine bakıp son sözlerini söyledi.
“Bir daha karşıma çıktığında bırak canlı çıkmayı ölmek için dua edeceksin.”
Artık koca salonda sadece karşı takım kalmıştı. Yenal Çağın ve Ferah da hızla arkamızdan salonu terk etti. Sadece Eylül ve Fatih içerideydi. Eylül Fatih’e doğru eğilip fısıldadı “ Madem bir şova başladın ne diye geri çekilip bıçağı fırlatıyorsun daha da yaklaştırıp devam etmeliydin.”
Bu sırada Fatih Eylül’e beklemediği bir cevap verdi.
“Bıçağı yaklaştıran ben değildim bıçağı boğazına götüren o manyaktı eğer bırakmasaydım kendini öldürecekti.”
Eylül duydukları ile hafif şaşırdı ve çok kısık bir ses ile kendi kendine fısıldadı.
"İyi ama neden?"
20.Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAKLİT
Beletrieİyi birisi olmak istiyordum; pamuk kadar yumuşak, kar kadar beyaz ve yön gösteren bir pusula kadar doğru olmak istiyordum. İşte inancım bu kadar saf ve masumdu eğer iyi insan ben olursam kötü asla var olmayacak sandım çünkü pusulanın da arada yönün...