7.Bölüm

261 33 19
                                    

Hava öyle bunaltıcıydı ki o cumartesi Melike evdeki tüm camları açmıştı. Hep beraber kahvaltı masasına oturmuşlar kahvaltı yapıyorlardı. Çatak bardak sesleri dışında arada bir babalarının homurdanmaları duyuluyordu. Alışkın olduklarından mıdır nedendir bilinmez kimse bu homurdanmara cevap vermiyor, babaları bir şey isterse ya Melike ya da Aslı kalkıp hemen istenileni babalarının önüne koyuyordu.

"İş bakıyor musun?" diye bir soru yöneltildi babası tarafından kendisine Melike'nin. Melike yutkunup babasına baktı.

"Daha yeni sınavım açıklandı. Pratikte mezunum, mezuniyet belgesi temmuzda veriliyor. Belki biraz daha beklemem gerekebilir."

"Iyi. Sonunda bir halta yarıyacaksın." dedi Aslı. Melike şaşırarak ablasına baktı. Neden şaşırıyordu ki? Şaşırmaması gerekiyordu ama yine de kalbi kırıldı.

"Tabi, kazandığımın bir kısmını ev için ayıracağım."

"Bir kısmı?" diye sordu annesi.

"Yani, hepsini mi harcamam gerek?"

"Zamanı gelmedi mi? Yıllardır kimse senin parana dokunmadı. Kendin çalışıp kendin yedin."

"Abla benimle bir sıkıntın mı var? Kazandığım parayı okumak için harcadım. Normalde aileler destek olur ya, destek olunan bir durum hiçbir zaman söz konusu olmadı. Bırak da bu ev için ne kadar harcayacağıma ben karar vereyim." dedi. Kaçıp gidecekti, o kazandığı paranın bir kuruşu bile yıllarca ailesinin boğazından geçmeyecekti. Bu da onun intikamıydı onlardan alacağı. Feride Hanım'ın kendisine bıraktığı mirasa dokunmayı düşünmüyordu bir süre. Bu mirasa nasıl dokunabilirdi zaten bilmiyordu? Hakkı değildi neticede. Feride Hanım'ın çocukları ve torunları varken... Bunu sindirebilmesi uzun zaman alacaktı. Sonuçta illegal yollardan kendisine verilen bir miras değildi bu. Kadın kendi isteği ile vermişti. En tabi hakkıydı bu mirasa dokunabilmek ama onda bu mirasa dokunabilecek cesaret var mıydı emin olamadı.

"Melike Hanım her zamanki gibi istediğini yapabilir."

"Kim istediğini yapıyormuş? Susuyorum diye onayladığımı mı sanıyor bu durumu? Doğur, yedir, içir, büyüt sonra gelsin sana nankörlük yapsın. Hayırdır kızım, bunca emeğin karşılığı bu mu olacak?" diye sordu babası. Melike kaşlarını kaldırdı hayretle. Nasıl bir emekten bahsediliyordu, tam olarak anlamamıştı bu durumu. Zaten bu evde barınmanın, yemenin içmenin bedelini yediği dayaklarla ödememiş miydi? Misliyle ödemişti hem de.

"Daha çalışmaya başlamadım. Biraz sakin mi olsanız?" diye sordu. Bu soruyla yüzüne doğru babasının çayı fırlatması bir oldu. Melike bir an durdu. Çay sıcak değildi ama sıcaklığı değildi canını yakan. Canını şu ailede bir türlü yer edinememek yakıyordu. Dişlerini sıktı, masadaki peçetelikten bir peçete alıp yüzünü sildi. Bir an Aslı'nın yüzündeki gülümsemeyi fark etti.

Alışkın olduğu kahvaltılardı bunlar lakin ablasının o gülümsemesi gün boyu aklından gitmedi. Ablası resmen bu durumdan mutluluk duymuştu. Gözlerindeki o şeytani bakış bir an Melike'ye şöyle düşündürdü; Aslı, babasının ondan nefret ettiğinden daha fazla nefret ediyordu Melike'den. Melike bunu anlayamıyordu işte. Neden kendisinden nefret ediyordu ailesi? Bir sebebi olmalıydı mutlaka. Sonuçta o da onların kanından canından değil miydi? Öyleydi tabi. Öyleydi de madem neden abisi ve Aslı her zaman ayrıcalıklı olmuştu? Bu belki de sonsuza kadar alamayacağı bir cevaptı. Derin düşünceler onu boğmak üzereyken telefonuna bir mesaj geldi. Yerde oturuyordu, uzanıp ayak uçlarında duran telefonunu alarak gelen mesaja baktı.

"Merhaba Melike Hanım. Ben Asaf, Feride Yılmaz'ın torunuyum. Müsaitseniz bugün sizinle biraz konuşabilir miyiz? Size attığım konumdaki yere gelebilirsenuz sevinirim." yazılan mesajından ardından bir de konum geldi. Melike birden bire ayağa fırladı birden. Öğrenmiş miydi yoksa? Bu miras hakkında ne yapacağını bilmiyordu, diğer hak sahiplerine ne cevap vereceği, ne açıklama yapacağı konusunda bir fikri yoktu ve bu ani gelen mesaj eteklerini tutuşturmuştu. Derin bir nefes alıp verdi, eninde sonunda olacak şeyi ertelemenin bir manası yoktu açıkçası.

KAPALI KAPILAR ARKASINDAKİLERİ KİMSE BİLMEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin