12

349 55 11
                                    

Sunoo'dan

Tekrardan okulda sıkıcı bir fizik dersindeydik. Hoca sıkıcı anlatınca ders daha sıkıcı oluyordu. Arada göz ucu ile Riki'ye bakıyordum. Heeseung Hyung'un evinde oyun oynarken Jay'in ona ne sorduğunu o kadar çok merak ediyordum ki. 

Beni sürekli izlediğini de itiraf etmişti, aramızın tuhaflaşmasından korkmuştum ama hala aynıydık, hala aynı şekilde sohbet edip gülüşüyorduk. Ama o soruyu hala çok merak ediyordum, bir şekilde sorunun ucunun bana dokunduğunu hissediyordum. Yine de ne Jay Hyung'a ne de Riki'ye sorma cesaretim vardı. Jungwon'dan Jay Hyung'un ağzını araması için yalvarmıştım ama Jay Hyung hiçbir şey söylememişti, Riki'nin gizli tutmak isteyeceği bir şey olduğunu söylemişti.

Ama hissediyordum işte, o sorunun benimle ilgili olduğu konusunda her şey üstüne iddiaya girebilirdim.

Ben bunları düşünürken hoca uyuyan sınıfı uyandırmak için el çırpmıştı. Saate baktığımda dersin bitmesine son 10 dakika vardı. Sonunda bitiyordu. "Evet gençler, size bir proje vereceğim ve ikişerli gruplar halinde yapacaksınız." Jungwonla birbirimize baktık, muhtemelen ikimiz birlikte yapardık. Artık hayatımda Riki'de olduğu için o gelmişti aklıma, o kimle eşleşebilirdi ki sınıftan? 

"Grupları ben yapacağım. Size kalınca biriniz dışarda kalıyor biriniz tek kalıyor bu gibi şeylerle uğraşmak istemiyorum." İlk sıradan başlayarak birileriyle eşleştirmeye başladı bütün sınıfı. Bazıları mutlu bazıları mutsuz sesler çıkartıyordu. Yine de hocaya karşı çıkamamışlardı. Jungwon'da başkasıyla eşleşince yüzümü buruşturmuştum. Kim bilir kimle eşleşecektim. Sıra bana gelince hocayı dinledim. "Sunoo, sen Riki ile eşleş. Bu sıralar yakın gibi gözüküyorsunuz. Anlaşırsınız." Duyduklarımla biraz kızardığımı hissetmiştim. Riki ile arkadaş olmamız ne zamandan itibaren hocaların bile gözüne çarpmıştı?

Hoca ikimizin ismini söylediğinde Riki ile göz göze gelmiştik hiç şaşırılmayacak şekilde olduğu gibi. Birbirimize gülümseyip önümüze döndük. Neyse ki bize maket falan gelmemişti, bir dosya hazırlamamız gerekiyordu. İkimiz birlikte küçük şekilde araştırır kağıda dökerdik. Kolay olurdu.

Zil çaldıktan sonra Riki kendisi yanıma gelmişti. "Sunoo-san." Elini ağzına götürdü. Arada yanlışlıkla Japonya'da alıştığı gibi sesleniyordu bana. O bundan utansa da benim hoşuma gidiyordu, tatlıydı. Elimi sorun değil şeklinde salladıktan sonra konuşmaya devam etti. "Proje için bizim eve gelmek ister misin? Bilgisayarım büyük ve annemlerin çok fazla kitabı var."

Duyduklarım ile kaskatı kesildim, Riki'nin evine gitme fikri güzeldi ama bir yandan da gergin bir şeydi benim için. Jungwon gülümseyip omzuma vurmuştu. Anlamıştı o da benim Riki'ye karşı bir şeyler hissettiğimi, uzun süredir arkadaşımdı ve hep yanımdaydı, anlamasa şaşırırdım zaten. Jungwon'un omzuma vurması ile kendime geldim ve tekrar gülümsedim. "Tabii ki gelirim! Ne zaman müsait olursun?" Riki durup günleri aklından geçirdi. "İki gün sonra annem arkadaşlarına gidecek, babamda işte olur zaten. Kardeşlerimi de evden kovarım, rahat rahat çalışırız." Riki ile birlikte onun evinde yalnız kalmak mı? Biraz heyecanlanmıştım.

"Tamam o zaman, iki gün sonra öğlen 3'te gelirim sana. Bende kendim bir şeyler getiririm çalışmak için." Riki ile planladıktan sonra teneffüsün kalanını da üçümüz birlikte geçirmiştik. Jungwon arada ikimiz için gönderme yapıyordu, göndermeleri ben anlıyordum ama Riki'nin anlamadığını umuyordum.

-

2 Gün Sonra, Buluşma Günü

Sunoo'dan

Buluşma günü gelmişti, biraz gergindim, daha önce Riki ile benim evimde de tek kalmıştık ama nedense bu farklı hissettiriyordu, özellikle o oyundan sonra. Çantamı açıp içine projemiz için gerekebilecek şeyleri doldurdum. Her ihtimale karşı birkaç boş kağıtta almıştım çünkü Riki'nin evinde neler olup olmadığını bilmiyordum. Her şeyi doldurduktan sonra son bir kez kontrol yapıp kulaklıklarımı da alarak evden çıktım.

Telefonumdan şarkıları açıp rastgele oynatma tuşuna bastığımda ilk gelen şarkı ile iç çekmiştim, bu kadar denk gelebilirdi gerçekten. 'I know I love you' çalmaya başlamıştı çünkü, normalde çalsaydı sırıtmazdı ama Riki'nin yanına giderken sırıtıyordu işte, hayat ondan daha çok hoşlanmam için bilerek yapıyordu değil mi?

15 dakikalık bir yürüme mesafesinden sonra attığı konuma göre evine ulaşmıştım. Evinin karşısında durup biraz bakışmıştım evi ile. Sonra kulaklıklarımı tekrardan çantama atıp zillerine bastım. Ellerimi cebime koyup tırnaklarımı batırmaya başlamıştım. Sakin ol Sunoo, sadece proje yapacaksınız. 

Kapı çok geçmeden açıldığında karşımda ev kıyafetleriyle duran bir Riki vardı. Her şeyi bol giyilmişti, bu hali daha çok hoşuma gitmişti. "Hoş geldin. Hava esiyor, geç içeri çabuk." İçeri girip üstümde ki ceketi ona verdim. O asınca elini sırtıma koyup odasına yönlendirdi beni. İçeriye girince oldukça sade ve klasik bir oda ile karşılaşmıştım. Bilgisayarda oyun açık kalmıştı, muhtemelen ben gelmeden önce oynuyordu. Bilgisayara baktığımı fark edince oyundan çıkıp kapatmıştı.

"Yerde oturarak yapsak daha rahat ederiz sanırım. Nasıl istersin?" Eşyalarımı yere koyup oturmuştum bile yere. "Tabii ki olur. Sorun değil." Yüzüme garip bir şekilde bakmıştı, bunun nedenini anlıyordum çünkü gergin olduğum için yüzümde her zaman olan ifade yoktu. Gülümsemiyordum. 

Eşyalarımı çantadan çıkartıp yere yaydım. O da kendi eşyalarını çıkartıp karşıma oturdum. "Pekala o zaman bize düşen konunun alt başlıklarını bölüşelim yarı yarıya, kitaptan bakabiliriz." Kitabımı açıp 4 alt başlığa baktım, ilk ikisini Riki'ye kalanları da kendime almıştım. "Tamam o zaman, benim korece yazmam biraz yavaş muhtemelen gerinden geleceğim ama haberin olsun." Kafamı aşağı yukarı salladım. "Zorlandığın yerlerde bana danış lütfen, sana yardım etmek istiyorum."

Kendi konuma baktım, kitaptan bir şeyler kopyaladım kağıda, kitapta ki cümleleri kendi tarzımla yazmıştım ama çok rahatlıkla fark edilebilirdi ve bilgi azlığı vardı. Her şeyin kitapla aynı olmasını istemediğim için sessizliği bozdum. "Bilgisayarını kullanabilir miyim?" 

"Tabii kullan dilediğin gibi." Kafamı sallayıp kağıtlarımı bilgisayarın yanına masaya koydum ve sandalyeye oturdum. İnternette daha fazla bilgi bulmuştum ve bu bizim hocanın gözünü doyurmaya yeterliydi. 

Yarım saat gibi bir süre geçmişti. İlk konumu bitirmiştim çoktan. Ellerimi havaya kaldırıp esnedim. Riki'ye döndüğümde yavaş ve dikkatli şekilde kağıda yazmaya çalışıyordu, zorlandığı çok belliydi, alışık olmadığı bir alfabeye alışmak zor olmalıydı. Sandalyeden kalkıp yanına çömeldim, tam oturmamıştım sadece bacaklarımı bükmüştüm, dengede durmak biraz zordu.

Riki'nin yazısını incelemeye başladım, çok güzel bir el yazısı yoktu ama hocamızın bunu anlayışla karşılayacağını düşünüyordum çünkü Riki'nin Japon olduğunu bütün hocalar biliyordu. Ben onun kağıdına bakarken o da bana bakıyordu. Yan gözle görmüştüm. Yanlış yazdığı bir yeri fark ettiğimde elimi kağıda götürdüm, yüzümü ona çevirmiyordum inatla, çevirirsem yüzlerimiz çok yakın olacaktı. Sanki o da bana inat ediyormuş gibi yüzünü benim yüzümden çevirmiyordu. "Burada yanlış yazmışsın Riki. Düzeltelim istersen-" Elimi yerden çekip kağıda götürünce dengem bozulmuştu, en sonunda bacaklarım daha fazla dayanamayıp yere tamamen oturmuştum. Refleks olarak Riki'nin bacağından tutunmuştum ve yüzüm ona dönmüştü. 

Şimdi doğrudan gözlerime bakıyordu, bakışları aynı benim hasta olduğum gün beni yatağa ittirdiği zaman ki gibiydi. Hastaydım ama aptal değildim o gün, o bakışları kim görse farklı olduğunu anlardı. Şimdi ise aynı bakışlarla bana bakıyordu. "Düzeltirim." dedi. İlk başta ne olduğunu anlamadım, sonra kağıttan bahsettiğini anlamıştım. Düzeltecekse de şuan düzeltecek gibi durmuyordu. Şuanda tüm ilgi ve odağı benim üstümdeydi. Bakışlarını çevirmiyordu başka yere. Sanki emin olamıyormuş gibiydi, öyle bir durumda kim olursa olsun herkesin aklına gelen öpüşmeyi yapmak için emin olamıyor gibiydi. Korkuyordu beni incitmekten sanki.

Ama bakıştıkça ben geriliyordum, nereye kadar sürecekti? O korkuyorsa, ben yapsam ne olurdu?

Anlık gelen fikri düşünmeden yapmıştım. Kafamı kaldırıp ona uzandığımda onu öpmüştüm, dudağından hem de. 

Sonra ne yaptığımı fark edince ayrılmıştım, yüzüne bakamamıştım. "B-ben özür dilerim. Gideceğim, hemen şimdi." Hızlıca yerimden kalkıp eşyalarımı umursamadan girişe koştum ve ceketimi astığı yerden alıp evinden çıkarak koşmaya başladım.

Dünyanın en aptal insan unvanı bana yakışırdı.

-

NOLUYOR BU FICE

That Feeling When | SunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin