19

280 40 2
                                    

Riki'den

Dönme günümüz gelmişti, annem ve babam artık tamamen boşanmış ve mahkemeleri bitmişti. Annem o kadar çok yıpranmıştı ki, göz altlarında ki morluk geçmiyordu ve zayıflamıştı. Bizim zorumuzla, ona elimizle yemek yedirmeye çalışıyorduk adeta. Uyuması için başında bekliyorduk korkmaması için. Babam çok çektirmişti, detaylı bilmiyorum ama neler olduğunu tahmin edebiliyordum. Babamın yeni sevgilisi annemle dalga geçmiştir, her mahkemeye birlikte gitmişlerdir ve annemin gözü önünce durmuşlardır. Annem hiçbir şey yapmamasına rağmen üstelik, çok yormuştu. Ama kurtulmuştu sonunda o adamdan. Bitmişti artık. Bugün ise bir daha ne zaman göreceğimden emin olmadığım Japonya'dan ayrılıyordum. Burada doğup büyüdüğüm için elbette birazcık üzülüyordum ama annem kurtulmuştu. Üstelik sonunda ona ve arkadaşlarıma geri dönüyordum.

Telefonda birlikte ağladığımız günden beri her ağladığımda onu aramıştım. Hiçbir şey demeden ağlamamı dinlemişti sadece. Sonra güzel güzel birlikte yapacağımız şeyleri anlatmıştı ve kafamı dağıtmıştı. Uyuyamadığım her gece uyandırmak istemediğim için bir sürü mesaj yazmıştım ona. Sabah uyandığında arayıp uyandırmadığım için ilk fırça çekip sonra yazdığım her mesaja tek tek cevap vermişti. O kadar değerli hissettiriyordu ki.

Şimdi ise havaalanındaydık. Uçak saatini beklerken Heeseung Hyung grup mesajlaşmalarından Sunoo'nun çok heyecanlı olduğunu sürekli onlara benden bahsettiğini sıkıldıklarını ve onu başlarından hemen almam gerektiğini söylemişti. Tahmin edebiliyordum, 3 haftadır dilinden düşmemiştim.

Uçağımızın geldiği anons edilince hep birlikte yerimizden kalktık. Valizleri teslim etmiştik. Annem artık daha rahattı çünkü Japonya onun için korkulu bir rüya olmuştu artık. Kore'ye döndüğü için mutluydu. "Riki, yarın akşam yemeğinde bütün arkadaşlarını bize çağır. Onlar çok eğlenceliler, benimde neşemi yerine getiriyorlar. Üstelik neydi en büyüğünüzün ismi? Heeseung mu? Bana biraz şarkı söylesin de sesiyle rahatlayayım. İyi hissettiriyor." Annem benim arkadaşlarımı öğrendikten sonra sürekli Heeseung'tan bahsediyordu.

"Anne ya, Heeseung Hyung'u benden daha çok seviyorsun değil mi?" Kafasını salladı benle eğlenir şekilde. "Evet canım çok mu belli ettim?" deyip gülmüştü. Eğer bu kadar gülecekse Heeseung Hyung'u benden daha çok sevebilirdi. Sorun değildi. Bende gülerken ona katılmıştım. "Bana da Sunoo'nun ablasını getir Riki! O benim tek arkadaşım." Ablama döndüğümde sende mi? der gibi baktım ona. "Tamam ya, alın hepsi sizin olsun. Sunoo bana yeterince sevgi gösterir." 

Bu şekilde sohbet ederken uçağa bineceğimiz yere gelip koltuklarımıza yerleştik. Annemi cam kenarına dışarıyı izlesin diye yerleştirdim. Biz de ablamla yanında ki iki koltuğa yerleştik. Hemen bitsin de Sunoo'ya kavuşayım diye geçiriyordum içimden.

-

Varmıştık sonunda. Hep birlikte uçaktan inip valizleri alma geçişlerden geçme gibi bir sürü baş ağrıtıcı iş yaptıktan sonra havaalanından çıkmıştık. Annem bir taksi çevirdiğinde hep birlikte bindik. Annem Japonya'dan ayrıldığı için çok rahatlamış gözüküyordu. Yorgundu ama buraya döndüğümüz için korkmadan uyuyabilirdi artık. 3 hafta çok acılı ve yavaş geçmişti. Bitmişti.
Eve vardıktan sonra içeri girdik. Biraz yerleştikten sonra telefonuma uzanıp Sunoo'yu aradım. Hemen açmıştı, zaten bugün döneceğimi biliyordu, benden haber bekliyor olmalıydı. Hemen cevaplamıştı. "Alo Riki? Döndünüz mü?" 

"Döndük, şuanda yatağımda uzanıyorum hatta. Gelebilir miyim sana? Biraz daha yatarsam kendi başıma uyuya kalırım bak." Yatakta doğruldum. "Yorgun değil misin? Gelebilecek misin?" "Çoktan evden çıktım bile. Gelince görüşürüz canım." Telefonu kapatıp ağır ağır yürümeye başladım. Zor geliyordu şuanda yürümek. Başım uykusuzluktan ağrıyordu, çok bir şeyde yememiştim zaten. Uyumak istiyordum, Sunoo'yu görmek istiyordum. Çok sıkılmıştım onsuzluktan. 3 hafta çok zor geçmişti. Onu istiyordum artık. 

15 dakikalık yol ağır ağır yürüdüğüm için yarım saatte geçmişti. Sonunda vardığımda zile bastım. Sanki kapıda bekliyormuş gibi hemen açmıştı kapıyı. Kolumdan tutup içeri çekti beni. Kapıyı örttüğü gibi de sarılmıştı. Başım ağrıdığı için olayları çok kavrayamıyordum ama o bana sarılınca bende sıkıca sarmıştım kollarımı ona. Başımı omzuna koydum. Ayakta durmak çok zor geldiği için onunla birlikte yere çökmüştüm. Kapıya yaslandım, iyice çektim onu kucağıma. Göğsüme yatıyordu o da. Hiç sesini çıkartmadan sarılıyordu. O da çok zor anlar geçirmiş olmalıydı. Beni ağlarken dinlemişti sürekli, kötü hissetmişti benim için. 

Ne kadar süre orada oturduğumuzu bilmiyorum ama uzun bir süre sonra kafasını kaldırıp yüzüme bakmıştı. Elini yanağıma koydu. "Göz altların morarmış. Ayakta bile duramıyorsun, gözlerin zor açılıyor. Gel hadi, benim odama gidelim. Söz verdiğim gibi uyuyacağım seninle." Önce o ayağa kalkıp benimde kalkmama yardım etti. Sürükleyip odasına götürdü. Yatağını toplamamıştı. Üstümde ki ceketi çıkarttığında bende kendimi yatağa bırakmıştım. Yanımda ki yere girmişti o da. Yana doğru dönüp bana sarılmıştı. Bende sardım kollarımı ona. "Annem ve ablamı bugün evden kovdum istediğin kadar uyuyabilirsin." Kafamı sallayabilmiştim sadece.

Çok geçmeden uykuya dalmıştım zaten, 3 haftanın yorgunluğu o zamanda üstüme düşmüştü bir anda. Rahatlayabilmiştim çünkü yanımda Sunoo vardı.


-


Yavastan finale geliyoruz :<

That Feeling When | SunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin