"Anneler, dünyayı döndüren iğne ve iplik gibidir."
-William Shakespeare...
Tanrı biliyor, içimdeki tüm mevsimler rengini yitirmişti.
Annemin o halini gördüğüm tek bir saniyede, geriye yalnızca kış kaldı; sevgilim parmaklarıyla gözlerimi örtmeden evvel.
"Bakma..."
"Hayır, hayır, hayır..." Titreyen dudaklarımda, bir anda üşümeye başlayan ruhumun acısı yatıyordu. Koray'ın gözlerimi kapatan eline attım elimi, indirdim o parmakları ve bir kez daha yüzleştim elemle.
Çarşaflarıyla asmıştı kendisini.
Körelmiş parmaklarımı uzattım ona doğru fakat adımlarım sözümü dinlemedi, gerçeklikle bağım kopmuş olmalıydı, kederin elleri sarmalıyordu beni.
Zaman, bir karadeliğin içine çekilip gitmişti; içimdeki boşluğu kırbaçlıyordu manasını bir anda yitiren dünyam.
Yüreğimdeki yağmur bulutları, gökyüzümü örterek çalmıştı ışığı benden: Işıksa, annemdi. Yağmur gözlerime vurdu, gözlerimi saran kılcal damarlar bile düğümlenerek batıyordu içime. Geçirdiğim şokun şiddeti, süzülen her damlaya karıştı ve ruhumu bulandırdı.
"Ne duruyorsunuz..! İndirin onu!" diye feryat ettiğimde yanımdaki hastane çalışanlarına, girdikleri şoktan çıktılar ve annemin bedenine atıldılar hızla.
Binlerce bıçak ciğerlerime saplanmış gibiydi, aldığım her nefes göğsümü yakıyordu. Parmaklarımı saçlarımdan geçirip arkamı döndüm bir anlığına.
Şu anda göremese de bu gözler, annemin solgun yüzü beni tüm hayatım boyunca avlayacak ve musallat olacak zincirlere dönüşmüştü bile; çıkmıyordu zihnimden. Gitmiyordu gözlerimin önünden.
Kızarmış gözlerimle Koray'a baktığımda; beni acı, zehirlenmiş gibi bir ifadeyle izlediğini gördüm. Yüzünde gerilen tüm kaslarda, ne yapması gerektiğini bilmezliğin izleri vardı zira bu kaybın acısını biliyordu, ne derse desin beyhude olacağının farkındaydı.
Dudaklarımı birbirine bastırıp tekrardan döndüm yüzümü cehenneme.
İndirdikleri annemi yatağa yatırdıklarında kurtardım ayaklarımı kederin parmaklarından, koşturdum ona.
Yakından atılan tek bir bakış...
Başımı kaldırdım tavana, kızarmış gözlerimse beyaz duvarlara değil, bana alayla gülen tanrıya bakıyordu.
Yüzümü sıvazladım titreyen parmaklarımla, sonra da elimi uzattım canımın yitip gitmiş parçasına, dokunamadım.
Başımı ellerimin arasına aldım. "Sikeyim, lanet, lanet olsun, orospunun doğurduğu yüzünden, hepsi, hah..." Babama ettiğim lanetler, bölük pörçük bir şekilde çıkıyordu dudaklarımdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEFTER | BxB
Romance[TAMAMLANDI] Birbirine yabancı olan iki kırık kalp aynı dükkandan birbirinin eşi defterler satın aldı. Bilmedikleri şeyse defterlerden birine yazılan şeyin öbür defterde de aynen beliriyor olduğuydu. ... "Hâlbuki, erkekler de Juliet olabilir." ... B...