Merhabalar!
Bu bölümü bir işim çıktığı için kontrol etmeden atıyorum. Yazım hatalarımı yazarsanız düzenleyip tekrar atmaya çalışacağım. Bu seferlik affedin, lütfen. Şimdiden anlayışınız için teşekkür ederim.
Medya: Venüs.
Keyifli okumalar dilerim. :)))
***
Beni içeri attıktan - tam olarak öyle olmuştu - sonra kapıyı üzerimize kapatıp saniyeler önce bıraktığı kolumu tekrar kavramıştı. Kavrayışı sert olmadığı için pek rahatsız olmamıştım ancak biraz önce beni bir oyuncakmışım gibi odaya savuruşu hoşuma gitmediğinden kaşlarımı çatıp kolumu elinden kurtarmaya çalıştım. Aynı anda dokunuşu sertleşti ve beni kendiyle duvar arasına çekti.
Düşününce, yaptığım gerçekten hoş değildi. Bana kızmakta sonuna kadar haklıydı fakat ne olduğunu açıklama fırsatı bile vermeden beni bu odaya sürüklemesi ve sert davranışları da bence hoş değildi.
Başımı kaldırıp karanlıkta zar zor görebildiğim gözlerine baktım ve "Yaptığınız," dedim ancak sıcak solukları yüzümü yalayınca susmak zorunda kaldım. Az önce duyduklarımdan sonra bu konumdayken nasıl odaklanıp ona bir şeyleri açıklayabilirdim ki?
Nabızlarımın şah damarımdaki vuruşlarını net bir şekilde hissedince ağır ağır yutkundum. Karşımdaki adam gözlerime bakarak bedenini bedenime yaslayıncaysa tekrar tekrar yutkunmaya başladım artık. Altımdaki sertliği hissedebilmesi ihtimali bende ekstra bir korku yaratmıştı.
"Devam et." dedi kısık sarhoş sesiyle. Sesinin çekiciliğini düşünürken sarhoş olduğu kafama dank etti. Belki de yarın her şeyi unutacaktı. Hatta az önceki durumun pek farkında bile olmayabilirdi. Beni bu odaya sürüklemişti ama o da ne yaptığını bilmiyor olabilirdi. Hiç öyle birine benzemese de yarın her şeyi unutacağına inanmak isteyerek cevap verdim. "Şu an yaptığınız Alaz Bey, çok kaba. Bunu sarhoşluğunuza verip umursamamaya çalışacağım. Ayrıca, konuşmak için pek kendinizde olduğunuzu sanmıyorum. Yarın ayık kafayla konuşalım isterseniz. Hepsini o zaman açıklarım size."
Her kelimemde yüzündeki kasların kısım kısım gerildiğini gözlemlemiş olsam da konuşmamı bitirmeye zorlamıştım kendimi. Sandığım kadar sarhoş değildi galiba.
Başını yüzüme biraz eğdi. Başta ben de başımı eğmek istesem de tam tersini yapıp başımı gözlerinin içine bakarak iyi kaldırdım. Neredeyse burun burunaydık. Anlık olarak afallasa da hemen örttü bunu.
"Bak Venüs'cük," dedi dudaklarıma fısıldayarak. "beni sarhoş değil de aptal yerine koyuyorsun şu an ve bu kesinlikle kontrol etmeye çalıştığım öfkeme yardımcı olmuyor. Anlıyor musun, yavrum?"
Sorduğu soru tehdit koksa da sonuna yerleştirdiği "yavrum" kelimesi ürpermemi sağlamıştı. Dikkatimi toplamayı denedim ama henüz başından yenilmiştim. Anlamadığım bir şekilde bu adamdan etkileniyordum.
"Şimdi, kapının önünde ne aradığını açıklar mısın?"
Sarhoş olan kesinlikle o değildi. Tamamen sarhoş hisseden tek kişi bendim şu an. Ne demiştim: Unutacak mı? Hah, asla unutmayacağına emindim.
Gerginlikle dudaklarımı yalayınca bakışları dudaklarıma indi. Açıklayabileceğim hiçbir şey yoktu; ki olsaydı da bu haldeyken bunu yapamazdım. Başımı utanarak önüme eğdim. Yakalanmıştım ve suçumu kabul etmeliydim.
"Özür dilerim." dedim ben de sebepsizce fısıldayarak. Hemen sonra kolumdaki elini hafifçe yukarı kaydırdıktan sonra tenimden uzaklaştırdı ve devamında çenemi kavrayıp başımı kaldırdı aynı eli. Hâlâ dudaklarıma bakıyordu. Dudak fetişi falan mı vardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Venüs'te Yangın (B×B)
Lãng mạn+18 ögeler barındırır. BL kurgudur. Yani, hikaye iki erkeğin etrafında dönecektir. Bunu bilerek okumaya başlayın. ~ "Yapamam, tiksinirim, öyle mi?" Dudaklarını yalayıp devam etti. "O zaman bak bakalım nefret ediyor muymuşum?" "Hayır, öy-" Bu kez la...