Tekrardan merhaba!
Öncelikle, sizden ricam, yorum yapmaktan asla çekinmemeniz ve mümkünse yorum yapmaya üşenmemeniz çünkü yorumlarınız benim en büyük motivasyon kaynağım olacak.
Fazla uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakayım.
***
Yanlarından geçip gittiğimiz binalara bakmayı kesip hafifçe başımı çevirerek, çaktırmadan yüzüne bakmaya çalıştım. Havluyla(daha doğrusu "havlusuz") yaşadığım rezillikten sonra utançtan yüzüne bakamamıştım. O ise hiçbir şey olmamış gibi büyük bir ciddiyetle arabasını kullanıyordu.
Duyduğumuz melodiyle bakışlarımız telefonuna çevrildi. Benim zil sesim değildi; bu yüzden onunki olduğunu anlamıştım. Ekranda "Sevgilim" yazısını görünce başımı kaldırıp önümüzde akıp giden yola çevirdim. Bunu yaparken onun da Bluetooth kulaklığını taktığını fark etmiştim. Aramayı cevapladı ve konuşmaya başladı.
"Efendim, hayatım?"
Cebimden kulaklıklarımı çıkarıp taktım. Bunu yaparken göz ucuyla bana baktığının farkındaydım. Konuşmalarına mahremiyet sağlamak ve rahatça konuşabilmesi için yapmıştım bunu.
Kulağımdan beynimin içine bir karınca sürüsü gibi "Tears in Heaven"in notaları, sözcükleri uzanıyordu. Müzik, beynimin içini gıdıklıyordu sanki. Karıncalar en ıssız köşelerde, anılarda, geçmişte, duygularda geziniyor ve zaman zaman buraları ısırarak onlara tekrar uğramama sebep oluyorlardı.
Bir saattir aklımın kıyılarına itmeye çalıştığım, banyodan çıkınca yaşadıklarım, ittiğim yerden taşınıp tekrar aklıma gelince istemsizce kızardım. Beni çıplak görmüştü ve neredeyse otuz saniye bakışlarını çekmemişti çıplak vücudumdan ve bu otuz saniyede aptal bana da kal gelmişti: Olduğum yerden bir milim kıpırdayamamış ve zorlukla sadece önümü örtebilmiştim.
Alaz'ın gözlerinde uyanan pırıltıları hatırlarken utançtan yerin dibine girmek istedim. Ben şokla ona bakarken o da hafif bir şaşkınlık çokça da bilmediğim tonlara bürünen irisleriyle önce yüzüme sonra vücuduma bakmıştı. Hafifçe yan dönük olduğumdan kalçalarımın bir kısmı görünüyordu ve lanet herifin de bakışları en çok onlarda oyalanmıştı. Çok güzel kalçalarımın olduğunu ben de biliyordum ve bunu söyleyen kadın veya erkek fark etmeksizin çok tanıdığım olmuştu; bu yüzden bunu çok yadırgamamıştım ancak hangi nedenle memelerime baktığını anlayamamıştım; sonuçta öyle aşırı kaslı, memeli bir tip de değildim.
En başında utanıp bakışlarını çeker diye düşünürken o, olabildiğince oyalanmıştı gözleriyle bedenimde. Gözlerinin değdiği her yere dokunuyormuş gibi hissetmiştim. Gözlerindeki o yoğunluk çok somuttu ve maddeleşebilirdi sanki. Belki de ben abartıyordum. O da utançtan ne yapacağını şaşırmış olabilirdi benim gibi. Zaten hemen sonrasında hafifçe öksürüp tek kelime söylemeden salonun koridoru görmeyecek tarafına geçmişti; bense hemen odama koşup kapımı örttükten sonra yastığımı ısırıp sessizce çığlık atmıştım fakat çok şükür ki devamında bir kadın olmadığımı fark ederek yastığımı rahat bırakmış ve sadece hemcinsine çıplak yakalanmış biri gibi davranmaya çalışmıştım.
Eşyalarımı toplayıp odadan çıkarken gayet rahattım. Salona girip onu görünce de rahattım ancak bana dönen tuhaf bakışlarıyla bütün planım, denemelerim iptal olmuştu. O da utanmıştı ve bunu görmek, beni tekrardan utandırmıştı. O andan beri asla göz göze gelmemiştik. Bunu kasıtlı yapıyorduk. Aramızdaki havada bir gariplik vardı. Telefon konuşması bittikten sonra bu saçmalığı bitirmeye karar verip yeniden kulağımdaki müziğe verdim kendimi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Venüs'te Yangın (B×B)
Romance+18 ögeler barındırır. BL kurgudur. Yani, hikaye iki erkeğin etrafında dönecektir. Bunu bilerek okumaya başlayın. ~ "Yapamam, tiksinirim, öyle mi?" Dudaklarını yalayıp devam etti. "O zaman bak bakalım nefret ediyor muymuşum?" "Hayır, öy-" Bu kez la...