Tatlı Teslimiyet

226 15 154
                                    

Selamlar!

Öncelikle nasılsınız? Hepinizin çok iyi olduğunu veya olmaya çalışmak için hâlâ gerekli enerjiye sahip olduğunu ümit ediyorum.

Aslında psikolojik olarak pek iyi olmadığımızın farkındayım. Şu sıralar dünyada işler pek yolunda gitmiyor.

Her ne için olursa olsun savaş, insanoğlunun yarattığı en çirkin şeydir. Tanrı'yı oynamanın toplum uyarlaması bu. Ben bunun takdir edilebilir veya özendirilebilir bir şey olduğunu asla düşünmüyorum.

Canı haksız ve hiç yere alınan her masum için "başımız sağ olsun".

Medyada, sözlerini çok sevdiğim bir şarkı var. Dinlemenizi öneririm.

Bölümü bu kadar geç attığım için de çok çok özür dilerim. Beni affedin.

Şimdi bölümü beğeninize sunuyorum.

***





Bazen olmasını hiç beklemediğimiz ancak içimizde bir yerlerde de aslında olmasını ümit ettiğimiz şeylerin, gerçekleşesi tutar ve biz bu durum karşısında ne tepki vereceğimizi bilemeyiz. Şaşkınlık, mutluluk ve ürkütücü bir beklenti sarıverir içimizi. Kucağımdaki çocuğun bal rengi buklelerini izlemeye dalmışken tam olarak bunu yaşıyordum.

"Bildiğim tek veteriner kliniği burasıydı." dedi hemen yanımda oturan adam. Karşıda kucağında kedileriyle oturan bir çift vardı ve bu küçük klinikte oturabileceği tek yer, şu an için, yanımdaki koltuktu.

"Böyle rahatsız olacağını bilseydim başka bir yere götürürdüm." diye devam etti.

Gözlerimi, ufaklığın saçlarından alıp ona diktim. Yorgun görünüyordu. Onu görmediğim şu bir ayda neler olmuştu acaba?

"Hayır, öyle bir şey değil. Sadece şaşırdım." Söylediklerim doğruydu.

Başını sallayıp önüne döndü. Gerçekten beni rahatsız ettiğini düşünüyor olmalıydı. Kapıdan girdiği o ilk andan beri yalnızca düz bir ifadeyle ve sessizce onu izlediğim düşünülürse haklı sayılırdı.

Aren, başını telefonumdan kaldırıp telefonu bana uzatarak, yaklaşık on beş dakikadır izlediği çocukluk fotoğrafımı gösterdi. Dudaklarımın büyüyünce mi böyle olduğunu sormuştu. Çocukların böyle dudakları olabileceğine inanmıyordu ve sonuç olarak, ona çocukluk fotoğrafımı göstermek zorunda kalmıştım ancak hâlâ ikna olmuş gibi görünmüyordu.

"Dudakların yine kocamanmış ama şimdi daha fazla kocaman olmuş. Benimki de mi öyle olacak yoksa?"

Sorusuna ufak bir kahkaha attım ve kucağımda yüzü bana dönük bir şekilde oturmasını sağladım. Kafamı eğip saçlarını karıştırırken sordum: "Neden? İstemez misin?"

Kaşlarını çatıp dolgun dudaklarını büzerek baktı bana. Belli ki istemiyordu fakat öyle olacağı kesindi.

"Tabii ki istemiyorum. Babamınki öyle olmamış hem...Benimki neden olacakmış? Ben sadece babam gibi olmak istiyorum. Senin dudakların çok korkunç çünkü."

Sözünü bitirir bitirmez Alaz'ın şefkat ama biraz da uyarı dolu sesi doldu kulaklarıma.

"Aren... Babacığım, insanlara böyle şeyler söylememelisin ve büyüklerinle bu şekilde konuşman çok yanlış. Özür dile şimdi Venüs abinden."

Tam buna gerek olmadığını söyleyecekken Aren kucağımdan inip kollarını bağlayarak baktı babasına. Çok sinirli göründüğünü düşünüyor olmalıydı ancak sadece sevimli görünüyordu şu an.

Venüs'te Yangın (B×B)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin