Herkese keyifli okumalar dilerim.
***
Uzandığım kanepeden ağzımdaki patlamış mısırları etrafa saça saça gülmeye devam ettim. Komedi filmlerini pek sık izlemezdim ve kolay kolay izlemeyi tercih de etmezdim ancak izleyince de böyle aşırı tepkiler veriyordum. Ben de bir tuhaftım. Ayaklarımı kanepeye vurup hunharca gülerken kapı zilinin sesini duydum. Sesimi anında kesip televizyonu hemen kapatarak evde yokmuş taklidi yapmaya başladım. Umarım çok uzatmadan giderdi.
On dakika sonra...
Tabii ki gitmedi. Neyi istediğimde vermişti sanki hayat; ancak istemediğim her şeyi veriyordu: Evlilik, çocuk, sinir küpü bir kayınbirader gibi.
Sürekli çalmaya devam eden zil sesine söve söve kapıya gittim. En yakın zamanda şu zili söküp şu an ısrarla çalan ve kim olduğunu tahmin ettiğim kişinin en uygun yerine sokacaktım. Yedi günde bir gelen bitanecik cumartesi günümü ve beraberinde getirdiği güzel programı (uyumak, TV izlemek, bilgisayar oyunları oynamak, abur cubur tüketmek ve yine uyumak) sabote eden bu bencil insanı affedemezdim. Kim olduğunu elbette biliyordum.
Kapıyı açarken söylenmeye başlamıştım. "Ayliz, şu s*ktiğimin zilini rahat bırakıp sik-" ve gördüğüm yüzle devamında gelecek tüm sözcüklerimi sertçe yutkundum. Onunsa kaşları iyice çatılmış, seyiren gözüyle bana kızgın bir boğa gibi bakıyordu. Donup kalmasaydım kapıyı suratına kapatıp çoktan yatağımın altına saklanmış olurdum herhalde. Suç/Gerilim filmlerindeki seri katiller gibi bakıyordu.
Bu adamın sakin yönünü görebileceğime asla inanmıyordum. Ayliz tarafından kandırıldığıma emindim artık. Kız kardeşine içimden en yaratıcı küfürlerimi sunarken abisinin suratına gülümsemeye çalıştım ama başaramadım.
"Sen az önce kız kardeşime küfür ederek mi kapıyı açtın? Onu her seferinde böyle mi karşılıyorsun?"
Sesi sakindi fakat yüz ifadesi asla öyle değildi. Kendini zar zor tutuyor gibiydi. Geçen bir haftada gözlerinden bana dokunan ifadede hiçbir değişim olmamıştı. Ayliz bana karşı yumuşadığını söylerken yalan söylemiş olmalıydı. Aslında kapıyı açış şeklim düşünülürse gözlerindeki soğuk yangınlar pek tabi yerindeydi. Daha fazla sinirlenmesine izin vermeden hemen bir şeyler uydurmaya çalıştım.
"Hayır, hayır! Ayliz'ime hiç öyle şeyler söyler miyim?" Bunu derken nedensizce daha da öfkelendiğini hissetmiştim. Acaba hitap şeklime mi kızmıştı?
"Ben şey sanmıştım... Şeyin geldiğini..."
"Kimin" dercesine gözlerime bakıyordu şimdi. Bir şeyler söylemek zorundaydım. Dilimi zorlukla prangalarından kurtarıp saçmalamaya devam ettim.
"Alice... Evet, Alice! Alice geldi sanmıştım."
Çenesi gerilirken tekrar yanlış bir şey söylediğimi tahmin ediyordum.
"Alice kim, lan?!"
Bir adım öne gelirken korkuyla kapıdan çekildim ve tekrar konuşmaya zorladım kendimi.
"Alice, şey... Hah, komşunun kızı! Evet, öyle. Çok yaramazdır. Bazen gelip durduk yere uzun uzun zile basıp kaçar. Zil tekrar tekrar ve uzun uzun çalınca onun yaptığını düşündüm."
Rahatlamıştım. Kurtulduğumu düşünüyordum ki karşımdaki adamın tek kaşı sorgularcasına kalktı.
"Komşunun kızının adı, Alice mi?"
Hiç düşünmeden cevap verdim: "Evet, öyle. Annesi yabancı."
Aslında yalan sayılmazdı. Annesi yabancı olan bir komşu çocuğu vardı ve oldukça yaramazdı ama erkek çocuğuydu. Ayrıca adı, Martin'di.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Venüs'te Yangın (B×B)
Storie d'amore+18 ögeler barındırır. BL kurgudur. Yani, hikaye iki erkeğin etrafında dönecektir. Bunu bilerek okumaya başlayın. ~ "Yapamam, tiksinirim, öyle mi?" Dudaklarını yalayıp devam etti. "O zaman bak bakalım nefret ediyor muymuşum?" "Hayır, öy-" Bu kez la...