Tekrardan merhaba!
Açıkçası, bu bölüm çok içime sinen bir bölüm olmadı ancak birilerinin(o kendini bilir) ısrarı yüzünden hemen atmak zorunda kaldım.
Umarım beğenirsiniz.
***
"Adonis'in Afrodit'i mi?"
Alaz'ın anlamayan bakışlarını görünce bunu sesli söylediğimi fark ettim. 'Ne saçmalıyorsun' der gibi bakıyordu şimdi bana ancak kesinlikle tek taraflı saçmalamıyordum. Aramızda hiçbir ilişkinin olmadığı bu adamla, ormanın birinde, tartışmamızdan hemen sonra ne yapıyordum? Ne tür bir fanteziydi bu böyle?
Ben ona şaşkın şaşkın bakarken o üzerime eğilip dudaklarını kulağıma değdirerek konuşmaya başladı. Evet, tekrar tahrik olmuştum. Aşk mı, hoşlanma mı bilmiyordum fakat bu adamdan etkilendiğim kesindi.
"Bir sorun mu var? Başka bir yerde mi devam edelim istersin?"
O kadar kendi düşüncelerime dalmıştım ki ne dediğini anlamayıp onu "Ha?" diye cevapladım. Söylediği şeyi hemen sonrasında kavradım ve bu kavrayışın farkındalığı da yüzümdeki utanç gülleriyle süslendi.
Dudaklarını kulağımdan çekip yüzünü yüzüme sabitledi. Aramızda tek nefeslik mesafe vardı şu an.
Ormanlarını kavuran şehveti izlerken gözlerimi kırpıştırdım. Onu reddetmem gerekiyordu ancak bu adamı nasıl reddedebileceğimi asla bilmiyordum.
Baş parmağını kızardığını tahmin ettiğim göz altıma hafifçe sürterek gözlerime baktı. Onunkilerde pişmanlık vardı. Beni gerçekten kırdığını henüz fark ediyor gibiydi.
Elini yanağıma yerleştirip okşadı. Avuç içi sert ve sıcaktı. Sanki bulunduğu yere aitmiş gibi sarmıştı yanağımı.
Bileğinden aldığım ıslak beton kokusuna benzeyen parfüm kokusunu solurken gözlerimi kapattım. Kokusunu, dokusunu, soluklarını, üzerime düşen gölgesini...her şeyi o ana hapsedip zamanı durdumak istiyordum.
Ansızın diğer yanağımda dudaklarını hissettim. Burnunu sürtüp kokladıktan sonra derin ve anlamlı bir öpücük bıraktı oraya. Dudakları dudaklarımı bile böyle güzel öpmemişti. Hiçbir öpücüğü, hayır hiçbir öpücük beni bu kadar etkilememişti. Kalp atışlarımın göğsümü zorlar şiddette attığını hissettim. Devamında dudaklarımın arasından titrek bir nefes bıraktığımda dudaklarının kadifemsi dokusu yanağımdan ayrıldı ve ben nedensizce gözlerimi kapalı tutmaya devam ettim.
"Güllerinden kopan titrek her bir soluk şair yapıyor beni
Nabzını dudaklarımda hissedince yaşadığımı anlıyorum"Göz kapaklarımın yarattığı körlükten kurtulup topraklarıma dikilen ormanlarını hayretle izledim. Ezberinden şiir mi okuyordu?
"Gülüşünün sesi yaratıyor ruhumdaki müziği Kalbinin göğsüme doğru her atışında aşkın varlığını kavrıyorum"
Şaşkın ve hayran bakışlarıma bakıp gülümseyerek şiirine devam etti.
"Gözlerimi topraklarına çeken güzel gözlerin açıyor güllerimi
Ve ben topraklarına düşen her hüzün parçasında öleceğimden korkuyorum"Devamını bekleyerek heyecan ve utangaçlıkla güneşin parladığı ormanlarına baktım ama o şiire devam etmek yerine tapılası bir kıkırdama bıraktı dudaklarından ve uzanıp burnunu burnuma sürttü.
Kaşlarımı çatıp huysuzca "Devamı yok mu?" diye söylendim. Çocukça davranıyordum ve bu, sadece beni değil, yüzündeki ifadeye bakılırsa, Alaz'ı da şaşırtıyordu. Yine de garip bir şekilde bunun, onun hoşuna gittiğini hissediyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/347489728-288-k533852.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Venüs'te Yangın (B×B)
Romance+18 ögeler barındırır. BL kurgudur. Yani, hikaye iki erkeğin etrafında dönecektir. Bunu bilerek okumaya başlayın. ~ "Yapamam, tiksinirim, öyle mi?" Dudaklarını yalayıp devam etti. "O zaman bak bakalım nefret ediyor muymuşum?" "Hayır, öy-" Bu kez la...