Doyoung, eskiden vaktinin çoğunu geçirdiği bahçede yalnız başına oturuyordu. Yuta saraya geldiğinden bu yana böyle hissetmemişti. Kimsesiz ve zavallı.
Kızıl saçlı omegaya değer veriyor ve onun mutluluğundan keyif alıyordu elbet. Fakat dönüp kendisine baktığında yaşamak için bir sebep bile bulamıyordu.Yuta ve imparator, ailelerine yeni katılan şirin bebekleri...
Çok tatlı ve sıcak bir aileydi.
Doğumdan sonra Yuta ile pek vakit geçiremez olmuştu, hem bebek hem imparator onu çok meşgul ediyordu. Tüm bu süreçte Doyoung'un çokça düşünme fırsatı oldu.
Ne kadar yalnız ve değersiz olduğu gibi.Doyoung'u en çok üzen ise Jaemin gibi şirin bir bebeğe asla sahip olamayacağı gerçeğiydi. O her zaman eksik bir omega olarak kalacaktı. Gümüş saçlı omeganın kalbi yine ağrıdı. Küçük ellerinden birini göğsüne götürüp yutkundu ve bahçedeki güzel çiçeklere bakmaya devam etti.
"Çiçek, ne yapıyorsun?"
Alfanın sesini işittiğinde hızlıca arkasına döndü. Buraya ne zaman gelmişti? Gerçekten de bir hayalet kadar fark edilmez olabiliyordu.San'ın gözleri bir yakut gibi parladı ve sırıttı. Tam konuşup her zaman olduğu gibi muzip bir şeyler söyleyecekken Doyoung'un dolu gözlerini fark etti.
"Çiçek?"
Küçük omegayı kollarına almak için ilerlerken yüzündeki sırıtış silinmişti.
"Sorun ne?"Yanan bir yumru Doyoung'un boğazını tıkadı ve konuşmasına mani oldu. Şimdi ağlamalı mıydı? Daha fazla gözyaşı gözlerinde birikti.
Yuvarlak sevimli yanaklarından akmaya başladıklarında San eliyle yanağına dokundu. "Bu gözyaşlarının sorumlusu kim?"Doyoung konuşmak yerine hıçkırıklara boğuldu. Alfa hızlıca onu kollarına aldı. "Şşş. Her ne ise gözyaşlarını haklı gösterecek kadar kötü olamaz. Lütfen, ağlama."
San'ın yatıştırması gereken sözleri, ters tepiyordu. İçinden kocaman hıçkırıklar boşalıyordu. San onu daha da yakınına çekti, başını çenesinin altına soktu. "Siktir ağlayan omegalar dayanamıyorum."
"Gömleğini mahvedeceğim," dedi boğuk bir sesle. San'ın kollarından kurtulmaya çalışırken.
"Gömleğim umurumda değil. Çıkaracak olsaydın umursardım ama." Başını indirip şakacı bir bakış attı. "Ne dersin?"
Doyoung küçük ellerinden biriyle San'ın omzuna vurdu ve güldü.
"Neden böylesin?"San sırıttı.
"Nasılım? Çok seksi öyle değil mi?"Doyoung biraz önce hıçkırarak ağlamıyormuş gibi güldü ve Alfayı itti.
"Yine de teşekkür ederim."
Ne için teşekkür ediyordu? Bu kocaman sarayda onunla ilgilenen başka kimse olmadığı için mi? Çoğu zaman rahatsız edici olsa da.Doyoung yeniden sessizleşip bakışlarını çiçeklere çevirdiğinde San, omeganın güzel yüzüne bakmaya devam etti ve iç çekti.
Gümüş saçları, bembeyaz teniyle ve parlak mavi gözleriyle o kadar güzel bir uyum içerisindeydi ki. Her ne kadar soğuk görünüyor olsa da o çekik şirin gözleri ve kıvrık dudakları ile sağlıklı bir Alfayı dizleri üzerine çöktürebilecek kadar gösterişliydi.
Uzun kirpikleri ıslanmış ve ağladığı için pembeleşmiş yanaklarına gölge yapıyordu."İlk kez görmüyorsun."
Doyoung söyledi ve başını çevirip San'ın gözlerine baktı."Yanılıyorsun, seni ağlarken ilk kez görüyorum. Genelde kaşların çatılı ve somurtuyor olursun. Biliyor musun o zaman çok seksi oluyorsun Çiçek."
Doyoung göz devirdi ve San'ın göğsüne vurdu.
"Sen gerçekten de iflah olmazsın."🍀
"Tanrım.. gerçekten de babandan nefret ediyorsun değil mi ufaklık."
Jaehyun, uzandığı yatağın üzerinden, Yuta'nın kucağındaki bebeğine bakarken söylendi. Yastıklardan birini aldı ve sızlayan kasıklarına bastırdı.
Üstelik ipek pijama pantolonunun altındaki sert penisi de canını yakıyordu. Eğer bebek uyanıp ağlamaya başlamamış olsaydı...
Başını geriye attı ve inledi.Yuta, artık ağlamayı kesmiş ama şirin mırıltılar çıkarıp ilgi isteyen bebeğine gülümsedi. Onu beşiğe bıraksa yeniden ağlamaya başlayacağından emindi.
"Öyle şeyler söyleme Jaehyun. Bebeğimiz henüz beş aylık ama sen şimdiden şikayet mi ediyorsun?"Jaehyun yataktan kalktı ve hala acı çekmeye devam ederken beşiğe yaklaştı. Yuta'nın arkasına geçtiğinde tüm bedenini omegaya yasladığından emin oldu ve eğilip burnunu yumuşak saçlarına gömdü.
"Çok güzel kokuyorsun."Yuta göz devirdi ve omzunun üzerinden Jaehyun'u görmeye çalıştı.
"Gerçekten de o kocaman şey belime ve kalçalarıma sürtünürken bebeği uyutabileceğimi mi düşünüyorsun?""Sadece birkaç dakikaya ihtiyacım var."
Büyük elleri hemen önünde duran eşinin dolgun ve yumuşak vücudunda iffetsiz bir gezintiye çıkarken söylendi."Sana Jaemin'in odasını yanımızdaki boş daire yapalım ve Doyoung da oraya taşınsın demiştim."
Fakat Jaehyun asla kabul etmiyordu. Bebeğini asla yanından ayırmak istemiyordu. Bebeğin henüz küçük olduğunu bahane ediyordu."Peki, senin aklın başında değil şuan anlaşılan."
Jaehyundan herhangi bir cevap alamadığında söylendi ve bebeği dikkatlice beşiğe yatırıp eline Doyoung'un onun oynaması için yaptığı bebeği verdi.Arkasına dönüp aşağıdan Jaehyun'a kısa bir bakış atıp parmakları üzerinde yükseldi ve onu öpmeye başladı.
Ağzının içine doğru inledi. Pijamasının kumaşını kavrayıp biçimli kalçalarından aşağı doğru indirirken kalbi güm güm atıyordu."Yuta.."
Yuta zarif eliyle Jaehyun'un kalın ve sert organınını kavradı. O sırada öpüşmeyi bırakmışlardı. Alfanın gözleri fal taşı gibi açıldı ve zorlukla nefes alırken, "Yuta siktir.." demeyi başardı. Buğulu gözlerle ona baktı. Karın kasları titriyordu.
Eliyle Jaehyun'un aletini sıvazlarken inledi. "Yatağa geç" diye emretti boğuk bir sesle. "Yatak başına yaslan."
Jaehyun dinledi ve Yuta'yı kucaklayıp yatağa çıktı. Küçük olanı boş kısma bırakıp dediğini yaptı.
Sırtı ahşap yüzeye temas edene kadar geriye doğru kaydı.Yuta alfanın bacaklarının arasına yerleşirken gülümsedi. Zarif elleri yeniden onun aletini kavradı ve ağzına almak için eğildi. Jaehyun hemen ellerinden birini uzatıp eşinin yumuşak saçlarını kavradı, çekiştirmek için değil, güzel yüzünü açığa çıkarmak için.
Yuta onu olabildiğince içine almaya çalışıyordu ve her ne kadar zorlansa da başını kısa ve hızlı hareketlerle oynatırken olabildiğince dikkatliydi. Hatta ritmi tutturmayı bile başardı.
"Tanrım, Yuta... seni tatlı, tatlı şey," diye inledi. "Daha fazla dayanabileceğimi..."
Jaehyun bakışlarını omeganın güzel yüzünden ayırmayı hiç istemeyerek gözlerini kapattı ve başını geriye attı.Jaehyun geri çekilmeye çalıştı ama Yuta onu öylesine sertçe kavradı ki zevkin doruklarına ulaşırken adını bağırmaktan başka şansı yoktu. Bedenindeki gerginlik boşalırken iri gövdesi hâlâ ara ara titriyordu. Bedeni bir yay gibi bükülüp de ağzına ve ellerine dökülene dek Alfayı bırakmadı.
Jaehyun derin nefesler alıp sakinleştikten hemen sonra Yuta'yı kendisine doğru çekti ve uzandı. Diğer koluyla yüzünü kapatmış olmasına rağmen omega onun suratındaki sıcak ve tatmin dolu gülümsemeyi görebiliyordu.
"Ağzına gelmemden hoşlanmadığını sanıyordum."Yuta somurttu.
"Evet ama sen hoşlanıyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The King↝YuJae
FanfictionHerkes Jaehyun'u bu toprakların sahip olduğu en büyük İmparator olarak tanımlardı. Bilge, büyük bir savaşçı, vizyoner bir lider ve karizmatik. Bununla birlikte, İmparator aynı zamanda soğukkanlı ve acımasızdı.