Bölüm içerisinde rahatsız edici bir cinsel saldırı bölümü var. açıkça yazılmamış ama yine de işaret koydum. Haberiniz olsun, geçeblirsiniz.
Jaehyun, dinlenmeden at sürdükten iki buçuk gün sonra saraya dönmüştü. Taht odasına geçtiğinde San'ı orada bulamayınca, muhafızlara ona geldiği haberinin verilmesini emretti.
San'ı beklerken oturmak yerine büyük odada dolanıyordu. Çok geçmeden kızıl saçlı alfa odaya girdiğinde Jaehyun başını amcasına çevirdi.
"Bu kadar çabuk gelmeni beklemiyordum."
San, asıl konuyu nasıl söyleyeceğini bilemediği için sordu.
Jaehyun'un saçları dağılmış ve gözlerinden uykusuz olduğu anlaşılıyordu."Boş şeyler geveleme San. Beni ne diye çağırdın?"
Kollarını göğsünde birleştirdi.
"Umarım gerçekten de önemli bir şeydir." İçinde kötü bir his vardı."Öncelikle Jaemin'in odamda ve güvende olduğunu bilmeni istiyorum."
San hızlıca söyledi ve Jaehyun'a yaklaştı. Onun konuşmasına izin vermeden devam etti. Aklında neler geçtiğini tahmin edebiliyordu çünkü prensin, Yuta ve Doyoung ile saraydan ayrılmış olması gerekiyordu."Yuta ve Doyoung ile birlikte giden askerlerden biri kucağında Jaemin ile birlikte saraya geri döndü. İsyancılar saldırmış ve bütün askerleri öldürmüşler."
San konuşmaya devam ederken Jaehyun'un kaşlarının çatıldığını, ardından sol gözünün seğirdiğini gözlemledi."İkisinin de isyancıların elinde olduklarını düşünüyorum. Onlara bir zarar vermeyeceklerinden eminim." San aslında o kadar da emin değildi ama öyle söylemesi gerekiyordu.
"Haberi alır almaz bir düzine iz sürücü asker görevlendird-..""Kim? Nerede o şimdi?"
Jaehyun, San'ın yakasını sıkıca tuttu ve kendinden birkaç santim kısa olan alfayı yukarı kaldırdı.
"KİM DEDİM!"San ellerini Jaehyun'un bileklerine sardı ve sakinleşmesini bekledi. Karşılık vermek gibi bir aptallık yapmazdı.
"Neyden bahsettiğini bilmiyorum Jaehyun. Henüz bir ip ucuna sahip değilim.""YUTA'YI O PİSLİKLERLE BİRKİKTE BIRAKIP SARAYA GERİ DÖNEN OROSPU ÇOCUĞU NEREDE DEDİM!"
Jaehyun neredeyse ateş püskürterek bağırdığında San derin bir nefes aldı."Asker sadece krallığın varisini kurtarıyordu Jaehyjn. Bir şansı olsa Yuta'yı da orada bırakmazdı."
Jaehyun hiddetle yakasından tuttuğu alfayı yakınlarında duran sütunlardan birine itti ve yere düşen bedeninin üzerine eğildi.
"Sana o nerede dedim?"
Biraz öncekinin aksine ses tonu kısık olabilirdi ama San o zavallı alfa asker için üzüldü.🍀
"Sana harika haberlerim var ufaklık."
Mingyu çadırın içerisinde, Doyoung'un birkaç adım uzağında dururken söyledi ve ona daha çok yaklaşıp yere çöktü. Şimdi yüzleri birbirine yakındı.
"Bu gece nöbetçi benim."
Büyük ve kılıç tutmaktan nasırlaşmış ellerinden biriyle zarif omeganın gümüş renkli saç tellerinde parmaklarını gezdirdi."Çok eğleneceğiz."
Omeganın saçlarında gezinen elini bu sefer yanağına götürürken devam etti.
"İlk kez böyle eşsiz güzellikte birini görüyorum. Söylesene geldiğin yerdeki bütün soylu fahişeler senin gibi mi?"
Doyoung'un henüz yanağına süzülmemiş yaşlarla dolu gri-mavi benzeri gözlerine bakarken söyledi ve iç çekti."Neden cevap vermiyorsun güzelim? Giysilerimi mi beğenmedin, yoksa pahalı kumaşlar giyen piç İmparator gibi alfalardan mı hoşlanıyorsun?"
Bir eli hala küçük olanın yanağında dururken diğer eli de onun kırmızı elbisesinin üzerinden göğsünü tuttu ve avcunda sıkıştırdı. Düz ama yumuşacık hisse karşı inledi.
Ardından geriye çekilip sırıttı."Üzerindekini çıkar yoksa ben yaparım ve bu hiç hoşuna gitmez."
Doyoung'un göz yaşları artık yuvarlak solgun yanağına hızla süzülüyordu.
"İ-istemiyorum."Mingyu başını sola doğru eğdi ve omegaya somurtarak baktı, üzülmüş gibi görünerek.
"Gerçekten mi? Ben de şimdi çadırın dışına geri döneyim ve seni rahat bırakayım öyle değil mi tatlım?"Doyoung hızlıca başını salladı ve bacaklarını göğsüne çekti.
"L-lütfen."Mingyu iç çekip ayağa kalktığında Doyoung derin bir nefes aldı gerçekten de gideceğini sanmıştı.
Birkaç gün önce olduğu gibi bir tekme bu sefer de sol omzunu bulduğunda sağa doğru yıkıldı ve vücudundaki ağrı yüzünden daha şiddetli ağlamaya başladı."Sana elbiseni çıkar dedim. Yoksa ben yaparım."
Doyoung, titreyerek yeniden oturur hale geldi ve arkasındaki direğe tutunarak ağaya kalktı. Yine titreyen elleriyle kırmızı elbisesinin askılarını omuzlarından aşağıya indirdi. Sol omzundaki acı nedeniyle sızlandı. Kumaş ayaklarının etrafında toplandı.
Ayakta durmak için fazla gücü olmadığından yeniden yere oturmak üzereyken Mingyu onu bileğinden yakaladı."Yüzüme bak."
Avcunda tuttuğu zarif ve ince bileği sıkıyordu.Doyoung başını kaldırdı ve aşağıdan uzun boylu alfanın gözlerine baktı. Üç gündür doğru düzgün bir şey yemediği ve uyuyamadığı için bacakları titriyordu. "Ben sana hiçbir.. hiçbir şey yapmadım. B-bunu neden yapıyorsun?" Ağlayarak konuşurken hıçkırıkları araya karışıyordu.
Mingyu, küçük omeganın güzel yüzüne bakarken gülümsedi. Sanki şefkat doluymuş gibi oyuncuydu ama içinde korkunç bir canavar vardı.
"Çünkü yapabilirim."
Sonra Doyoung'u hiçte nazik olmayan bir şekilde çevirdi ve göğsü direğe denk gelecek şekilde onu itti.Doyoung, yanağı tahta direğe bastırılırken ve Mingyu'nun büyük elleri çıplak vücudunda gezinirken gözlerini kapattı.
🍀
Yuta, Ten'in onun için koyduğu bir kase çorba ve dilim ekmeği yerken düşüncelere boğulmuştu.
Doyduğunu hissetmese de iştahsız olduğu için son lokmasını da yuttuktan sonra konuştu.
"Ne zaman onu görebileceğim?"Ten, Yuta için getirdiği temiz giysileri çantasından çıkarırken duraksadı. Arkasına dönüp kızıl saçlı omegaya baktı.
"Nöbetçileri takip ediyorum. Güvendiğim birine sıra geldiğinde nöbetçiyle konuşup, onunla görüşmen için yardım edeceğim. Günlerdir o omeganın nöbetini güvenebileceğim iyi bir alfa almadı."
Yuta somurttu ve yerdeki hayvan postunun üzerine uzandı. Çok yorgun hissediyordu üstelik bebeğini ve Jaehyun'u özlemişti. Doyoung için endişeleniyordu. Tek temellisi, bu adamlardan onun değerli, planın parçası olduğunu duymuş olmasıydı. Yani yaşayacaktı.
"Şey.. teşekkür ederim bana iyi davrandığın için."
Yuta konuşurken diğer omagaya bakmıyordu bile."Asıl ben özür dilerim, ailem size bunları yaşattığı için."
Ten, Yuta'nın yanına yakın bir yere otururken devam etti.
"Buradakiler, eski İmparatorun sorumsuzluklarından dolayı büyük kayıplar vermiş, kötü günler yaşamış insanlar ve onların çocukları, torunları ile dolu.""İntikam istiyorlar."
Yuta'nın gözleri dolarken uzandığı yerden doğruldu ve oturdu.
"Bizim suçumuz ne? Jaehyun'un suçu ne?"Ten başını önüne eğdi.
"Şimdiki imparator isyancılarla antlaşmaya varmak için uğraştı ama sonuç alamayınca bizi kendi halimize bıraktı. Ama bilirsin yine de buradaki insanlar hala kızgın. İmparatoru yada onun ailesini, hatta soyluları.. kimseyi sevmiyorlar."Yuta şimdiye kadar hiçbir kölesine kötü davranmamıştı. Hatta onlarla ilgilenirdi elinden geldiğince. Ama Doyoung'un anlattıklarına bakılırsa dışarda insanlara hiç iyi davranılmıyordu. Bu yüzden Ten'e cevap vermedi.
"Keşke herkes eşit olsa değil mi?" Ten söylediğinde Yuta onun gözlerine baktı.
"Keşke öyle olsaydı. Ama hiçbir düzen öylece hızlı bir şekilde değişmez. Jaehyun'un yaşadığımz dünyayı daha güvenli bir yer yapmaya çalıştığına inanıyorum. O kendisine duyulan nefreti hak etmiyor."
Ten bir şey söylemedi çünkü bahsi geçen alfayı tanımıyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/263186579-288-k590682.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The King↝YuJae
FanficHerkes Jaehyun'u bu toprakların sahip olduğu en büyük İmparator olarak tanımlardı. Bilge, büyük bir savaşçı, vizyoner bir lider ve karizmatik. Bununla birlikte, İmparator aynı zamanda soğukkanlı ve acımasızdı.