Bölüm 4

17 2 7
                                    

  Umarım keyifle okursunuz. 

Lütfen yorum yapmayı unutmayın.

.

.

.

.

.

.

  Jade adamın baktığı yere baktı. Sessizliğin sebebini anlamıştı. Herkes kralın arkasında asılı olan dev pankarta bakıyordu. Kral insanların yüzlerinden ve şaşkınlığından dolayı ne olduğunu anlamamış fakat kalabalığın bakışlarını takip ettiğinde gördüğü manzara karşısında elindeki bardağı sinirden kıracak kadar sıkmaya başlamıştı. O asılı dev pankartta aynı krala benzeyen -ama daha çirkin hali- çizilmiş ve üstünde 'Palavra!' yüzün altına ise 'Hain' ve 'Katil!' yazılmış, yer yer kan kırmızısına boyanmış ve bütün kalabalığı susturmaya yetmişti. ''Kimin işi bu!'' Diye bağırdı. Askerler yanına gittiğinde sinir küpü halinde ''Çabuk bana, bunu yapanları bulup bir an önce getirin!'' diye emirler yağdırdı. Jade kalabalığın arasında o sarışın adamı bulabilmek için bakındı ama gitmişti. Etrafa göz attı belki bulabilirim umuduyla ki işe de yaradı. Üst kata çıkan merdivenlerin son basamağını çıkarken gördü onu. Kalabalık ne yapacağını bilmeden endişeli bir şekilde konuşurken Jade ortalığın karışmasını fırsat bilerek aradan sıvıştı ve üst kata çıkmayı başardı. Hiç düşünmeden odaların olduğu koridora doğru yürümeye başladı. Heyecan damarlarında kol gezinirken bir kapı kapanma sesi duydu. Koridorda sesin geldiği odaya doğru ilerledi hızlı adımlarla. Bu gösteriyi yapanlarla aynı fikri düşünüyor olması yıllar sonra ona yalnız olmadığını gösteriyordu.  Jade burada hiçbir zaman kendisi gibi düşünen birini bulamamıştı. Şimdi ise sanki yıllardır kilitli olan o Pandora' nın kutusu açılmıştı. Odadan içeriye girdiğinde görmeyi beklediği o sarışın adam beline bağlı olan iplerle pencere pervazındaydı. Peşlerinden kimsenin gelmemesi için kapıyı kapattı.

  ''O sendin değil mi?'' dedi aceleyle.

  ''Ne?'' dedi adam bağırarak. Rüzgar sarı uzun saçlarını karıştırdı.

  ''O pankart, senin işindi değil mi?''

  ''Seni öldürmeden önce çık git buradan!''

  ''Kimsiniz bilmiyorum ama fikirlerimiz aynı.''

  Adam bıkkınlıkla derin bir nefes bıraktı dudaklarından aynı zamanda da halatları bağlamaya çalışıyordu. ''Bak küçük kız şu an seninle oynayacak vaktim yok.'' belinden silahını çıkarttı ve karşısında ki kıza doğrulttu ''Ve seni öldürmekten başka çarem yok.'' 

  ''Beni öldürmen sadece işlerinizi zorlaştırır. Sadece bir isyancı değil aynı zamanda asil bir kızı öldüren katiller olarak da aranırsınız.'' Jade ne kadar silahın namlusundan her an çıkabilecek olan merminin onun sonu olmasından korksa da bu adama o izlenimi vermek istemiyordu. Cesur gözükmek belki adamı ikna etmeye yeterdi. 

  Adam silahını indirmekte tereddüt etse de onun gibi asil görünümlü bir kızı öldürmek başlarına daha fazla iş açmaktan fazlası olmayacaktı. Karşısındaki kıza baktı. Dediği gibiyse bile daha iki gün önce öldürmeye çalıştıkları bu kızın ona yardım etmesi ya bu kızın fazla saf olduğunu gösterirdi onun için ya da gerçekten de aynı taraftanlardı. Tabi bunları hepsi yalan da olabilirdi. Vincent bir Retovluya güvenemeyeceğini bilirdi. O sırada koridordan yankılanan ses ikisinin de kulak kesilmesine neden oldu. Askerler her yeri arıyor olmalıydı. Jade duyduğu ayak seslerinden ve kapıların açılıp kapanma seslerinden her odayı aradıklarını anlamıştı. Pencere pervazındaki adama son bir kez baktı ve ''Çabuk ol.'' dedikten sonra odadan dışarı çıktı. Askerler onun dışarıya çıkmasıyla silahlarını ona doğru yönelttiler. Jade korkuyla ellerini havaya kaldırdı. Aralarındaki tanıdık yüz ona doğru ilerledi. Silahını indiren asker az önce Jade ile konuşan ve onu baygın halde bulup hastaneye götüren adamdı. Valerio kaşlarını çatarak ''Burada ne işiniz var?'' dediğinde Jade arkasındaki askerlere göz gezdirdi. ''Lavaboyu arıyordum.'' aklına uyduracak başka yalan gelmemişti. 

KARANLIKTA GEZER ŞEYTANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin