" Selam. " dedim Atamer'in evinin kapısını açtığımda. Beni dışarıda bekliyordu. Buraya gelmiş olmasını saçma bulsam da geldiği için ağzım kulaklarımdaydı diyebilirdim.
Gözleri üzerimde gezindi. Muhtemelen elbiseyi gerçekten giyebileceğimi düşünüp buraya gelmişti. O kadar da değildi! Bir karargah dolusu erkek önünde öyle bir elbiseyi giyecek değildim. Ama onunla uğraşmak hoşuma gidiyordu. Bunu inkar edemeyecektim. " İyi uyuyabildin mi? " diye sorduğunda ensesini kaşıdı. Bana kendi evini vermişti ya da lojmanını mı demeliydim? Kendisi karargahta kalıyordu.
" Yatağın rahatmış. " dedim gülümseyerek.
" Rahattır. " İç çektiğinde cebime sıkıştırdığım kelepçeyi çıkarıp ona uzattım. " Kelepçeyi getirdim. "
Sertçe yutkundu. " Şaka yapmıştım, evde kalabilir. "
" Ha, hoşuma gittiyse benim bile olabilir öyle mi? "
" Olabilir. " dedi omuz silkerek.
" O zaman bir gün kendimi bir yere kelepçeler, beni çözmen için mesaj atarım. Beklemede kal komutan. " ellerimi ateş edercesine ona çevirdiğimde gözlerini kapattı.
Aklına ne geldiğini merak ettim. " Abini ara. " dedi aniden değişen ruh haliyle. Yine yüzünde maskesi vardı. Galiba bu konuyu aşamayacaktık.
" Yo, ben seni istiyorum. "
Yutkunuşuyla birlikte adem elmasının hareketini izledim. " Hangi konuda? "
" Kelepçe diyorum.." dedim gözlerinin önünde sallayarak. " Bir dakika bir dakika, senin aklından ne geçiyor ki? "
" Gideyim ben. " dedi yürümeye başlayarak. Yüz ifadesini göremiyor olmak sinirimi bozuyordu. Ne hissediyordu anlamıyordum.
Önüne geçip onu durdurdum ve hızla yüzündeki maskeyi indirdim. Bunu yapmamı beklemiyordu. Önce irkildi ama sonra ne yaptığımı fark edince beni hızla az önce aralık bıraktığım kapıdan içeri girdirdi. Sırtım kapıya yaslandığında dudaklarım aralık bir şekilde ona bakmaya başladım.
Bu ne hız be komutan!
Üzerime doğru eğildiğinde nefesimi tuttum. " Ne yaptığını sanıyorsun sen? " diye sordu.
" Maskeni çıkardım, ne yaptım? "
" Maskemi çıkarmam. " dedi katı bir dille. " Bunu bilmiyor musun? "
" Peki ya sen benim yanımda çıkarabileceğini bilmiyor musun? " elimi ensesine koyarak kendime doğru yaklaştırdığımda ateşle barut gibiydik. Ve daha da kötüsü birbirimize oldukça yakındık. Ya yakacak ya da yanacaktık.
" Dövmeli..." dedi acı çekiyormuş gibi bir ses çıkararak.
" Seni dinliyorum komutanım! " dedim boşta kalan elimle baş selamı vererek.
Gülümser sandım ama gülümsemedi. Sahte komutan düşündüğümden daha zor ikna olacağa benziyordu. Beni uğraştıracaktı. " Bunu bana yapma. "
" Sana ne yapıyorum? " diye sordum alnımı alnına yaslayarak. Sağ elim ensesindeki saçlara dokunduğunda iç çekti.
" Beni kendine çekiyorsun. "
" Şu an sen de bunu yapıyorsun. "
" Ama sen...sen sana kapılmama neden oluyorsun. " dedi alnını alnıma bastırarak. " Şu halimize bak. Bu halde olmamız ne kadar doğru? "
" Kime göre neye göre? " diye sordum gözlerimi kapatmamak için zar zor dururken.
" Abin..."
" Abimi bahane etme. " dedim küfür eder gibi. " Abimin hiçbir şeye karışmadığını sende bende çok iyi biliyoruz. Ve komutan yüzün, o da sorun değil. Bunu biliyorsun. Ve...Bana bu kadar yakınken hala hiçbir şey yapmıyorsun. Ne o yoksa kalkmayacak diye korkuyor musun? " gözlerimi aşağıya doğru indirip tekrar gözlerine çıkardığımda çok doğru bir karar verdiğimi anladım.
Gözleri alev alev yanıyordu. Erkekler neden hep böyleydi?
" Doğru, burada kala kala şimdi sen öpmeyi de unutmuşsun..." cümlemi tamamlayamadım. Çünkü dudaklarını dudaklarımın üzerine hızla kapattı ve hiç de yavaş olmayan bir şekilde beni öpmeye başladı.
Vay canına!
Amacım asla kışkırtmak değildi ama bunu hak etmişti.
Ona eşlik etmek adına dudaklarımı aralayıp dilini içeri sokmasını bekledim. Bana uyum sağladığında sol bacağımı yukarı doğru kaldırıp beline doladı. Çıplak kalan bacağımı okşadığında inlememek için alt dudağını ısırdım. Bedenini bana yaslayıp sertliğini hissettirdiğinde dudaklarımızı birbirinden ayırdı. " Hissediyor musun, senin için ne hale geldiğimi? "
Başımı salladım. " Güzel, " dedi nefes nefese. Ve bana kendini son kez bastırıp geri çekildi. " O sertliğin sana neler yapabileceğini de biliyorsundur umarım. " cebimdeki kelepçeyi alarak beni kapının önünden çekti. " Rahat durmayacağını bildiğim için bu kelepçeyi de yanımda götürüyorum. " alt dudağını yaladı. " Tadın hala ağzımda ve dövmeli sakın bir daha sabrımı sınama. "
" Ya sınarsam? "
" Bu sefer pozisyonumuz bir kapının arkası olmaz. " Nefesi hala düzene girmemişti. " Ve bu sefer kıyafetlerin de üzerinde kalmaz. " sertçe yutkundum. Az önce çıplak bacağıma dokunuşu aklıma geldi. " Dövmene dokunacak kadar çıplak kalırsın. "
Ve beni evde bırakıp arkasına bile bakmadan hızla gitti.
Ah! Onu kesinlikle bir kez daha kışkırtacaktım!
En fazla ne olabilirdi ki?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahte Komutan | Texting
Teen FictionO şimdi asker: Sapık mısın sen ya? Siz: Abime Abi dışında ne diyebilirim acaba? Siz: Ayrıca ne sapıklığımı gördün abi? Siz: Tamam odamda her gün yatmadan önce üç tur baklavalarına baktığım koreli aktörlerin fotoğrafları olabilir kabul ama bu beni...