1. bölüm büyük felaket

136 12 2
                                    

"hera bu gece kanlı ay var şu teleskop un ayarlarını hazırlar mısın," 

"geliyorum büyük anne " büyük annemin yanına gittim, büyük annem  kanlı ay için çok heyecanlanıyor nedenini bir bilsem keşke. kanlı ay için sadece iki saat kalmıştı.



Büyük vakit geldi hadi bakalım. büyük annemin abarttığı gibi bir şey değil ama sadece kırmızı bir dolunay, tabi ki görüntüsü muhteşem büyük annem teleskop tan bakarken bir anda bir yıldız parladı, büyük annem iki elini göğsünde birleştirip bir oh çekti "hadi hera güzel kızım yatma vakti" benimle odama kadar geldi sonra gitti ne ara uykuya daldım bilmiyorum, büyük annemin yatağın kenarına oturması ile uyandım ama gözlerimi açmadım. "ah benim güzeller güzeli kızı seni çok seviyorum sakın unutma tamam mı" yaşlı bunak yine nasıl bir kabus gördü acaba.

sabah okula gitmek için yola çıktım ah işte en sevdiğim ilk bahar yağmuru. bir yandan da oğuz a yazıyordum yine geç uyanmışım.

ozim  arıyor...

"efendim kuşum" dediğim anda arkadan samet ile erenin sesi belirdi "hera nerde kaldın ya biliyorsun ders fizikçinin dersi vallaha bütün hayatını karartı" "kuşum biraz oyalaya bilir misiniz yani bana en fazlaa" saatime baktım "bi 15  dakika lazım gelmem için n'olur oyalayın biraz olamazmı" bir yandan da koşturuyordum "tamam hera yapıcaz bir şeyler" "oğlum siz var ya adamsınız" bir yandan da koşuşumu mümkünmüş gibi iyice hızlandırdım... bu sefer sameti aradı " alo kuşum ne yaptınız iki dakikaya ordayım ben" "hallettik heroşum hallettik" içimden bir oh çektim "oğlum siz harbiden adamsınız" kapattım ve okulun önündeyim koşarak merdivenleri çıktım karşı merdivenlerde de fizikçi belirdi ve bingo biyoloji hocası, yavşak herif biyoloji hocasın görünce hemen durdu konuşmaya başladı ama cidden güzel kadın fizikçi işini biliyor  lan ne diyorum ben kenardan fark ettirmeden koştum ve oğuzun yanında belirdim. Nefes nefese kalmıştım, oğuz bana su verdi ve fizikçi kapıdan girdi. 


Son bir ders kalmıştı yağmur hiç bir baharda olmadığı kadar çok şiddetlendi. bu ok kötü bi kabus a dönüştü şuan çünkü şimşekler arttı sıralar sallanmaya başladı ben kızlar tuvaletine kaçtım oğuzlarda yan tarafta erkekler tuvaletine girdiler. Dışarıdan sesler gelmeye başladı bi an çantamdan hiç ayırmadığım çakıyı elime aldım, siyah pelerinli yüzlerini göremediğim bir sürü adam girdi içeri girdi bir anda beni tuttular çakıyı elimden düşürdüler. Beynime çok keskin bir ağrının girmesi ile büyük bir karanlık ve bilincim kapandı...


kaç gündür yattığımı bilmediğim bir odada uyandım gözlerimi aralarken yanımdan da ince sesler geliyordu "sonunda uykucu leydim uyandı" o bir peri mi. "sen nesin" "gördüğün üzere bir peri" "ha tamam" diyip geri yatağa devrildim, bir dakika NE. Bir anda kendimi geri attım "sen kimsin neredeyiz ve neler oluyor." "leydim öncelikle seni korkutmak istemezdim, andopia da sınız  " "o ne be kafa bulma benimle " gözlerini devirdi ve "ben senin sadık perinim adım laya daha sonra herşeyi detaylıca öğreniceksi asıl ait olduğun yere geldin, şimdi sen giydirip yemeğe hazırlamamız gerekiyor"

yatağın üzerinde beyaz bir elbise turunculu desenleri olan vintage bir elbise üzeri korse birde an fazla üç buçuk santim topuğu olan şirin bir ayakkab, asla giymeyeceklerim tam liste gibi birşey ben bunları giyemem. bu olanların üzerine sadece elbiseyi sorguladığıma inanamıyorum ama soğuk kanlı olmalıyım... elbiseyi giyindim laya da belime kadar uzanan saçlarıma güzel dalgalar yaptı. üstümü çekiştirip duruyordum. "ilk defa senin gibi zor bir leydi ile uğraşıyorum çekiştirme üzerini" "bende senin gibi bir baş belası hiç tanımadım daha önce" birbirimize söylenerek bir salona girdik. şimdi bir şatodayız elde var bir yani anladığım üzere bir krallıktayız elde var iki ve periler hobitler cinler ortalıkta dolaştığına göre cidden sihir diye bir şey var elde var üç. 


salondaki masalar yavaş yavaş tamamen dolmuştu sanki okulda gördüğüm birkaç tip de burada tanıdık sima lar var ama oğuzları göremedim ...


bir anda salonun en başındaki kapıdan üç kişi girdi anlaşıldığı üzere bu krallığın sahipleri ama bir krallıkta neden üç kral olsun ki  hepsi tek tek yerlerine oturdu anlaşıldığı üzere bir  konuşma olacak ama o kadar sakin ve hiç bir şey olmamış gibi yemek   yiyorlardı hadi bakalım hayırlısı.


krallığın büyüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin