9. bölüm aşklar ve savaşlar

52 6 17
                                    

arkadaşlar normalde sizi darlamak istemezdim ama oy verip yorum yaparmısınız lütfen

ay ve güneş sana itaat ediyor kızım artık bilmen gerek, bul onu kızım, kurtar soyunu o bunu biliyor, gerçekleri öğrenmen lazım artık,  senin soyun en güçlüsü, bütün krallıkların elementleri sen olmadan bir hiç, deniz gelgitleri ay olmadan gerçekleşemez, bitkiler yeterince güneş almadan büyüyemez, gökyüzü ise onlarsız bom boş kalır sensiz her şey eksik, gücünü fark et kızım.

sustu...

yıllar önce bir krallık varmış sırf gücü kıskanıldığı için kendini gizlemek zorunda kalmış, ama onun tek soyu bu diyarda saklanmış, daha küçücük bir bebekmiş, o yıkımda ise bebeğin saklanması gerekmiş, dünyadaki tek güvenli yere saklanmış ama geri gelmek üzere , doğru seçenekler yapması gereken o kız birine güvenmiş, fakat güvendiği kişi ise kızı kızdan bile saklamış. 

hatırladın mı bu masalı kızım küçükken hep anlatırdım.  her iz in vardır bir bağı her sorunun vardır bir cevabı seçimlerine dikkat et kızım algıların yanıltmasın seni. 

uyandım rüyamda büyük annemin anlattığı hikaye aklıma gelmişi her akşam o hikayeyi ama son cümleyi çok nadir duyardım.

bir dakika İRİS.

bir kaç sabahtır kahvaltıda ohan a katılamıyorum çok ayıp oluyor o yüzden bu sabah kahvaltı yapıp öyle gitmeliyim irisi yanına, ay bir sepet de incir götüreyim. 

ohan ile kahvaltı ettikten sonra karos ile gökyüzü krallığına gittik.

Şimdi onu o halde görmeye nasıl dayanacağım ki neyse iris olsa kesin alay ederdi onun da modunu düşürmemek için bende alaycı konuşmalıyım ne de olmasa enim yüzümden yaralı ne demişti yaşlı kadın yaranın şifası yaraya sebep olandır e bende bir şekilde daha çabuk iyileşmesini sağlamalıyım. 

ilk tepsiye güzel bir kahvaltı hazırladım beş tane de incirin ince kabuğunu soyup bir tabağa koydum ve dairesine çıktım öbür krallıklara kıyasla bu sarayda o kadar çok gezen hobitler cinler periler yok nerdeyse hiç yok. içeriye girdiğimde uyuyordu bu sefer uyurken gülmüyordu yüzünde bile o kadar çok yara vardı ki gülmek bile canını acıtıyor olmalıydı.

neyse bugün ağlamak yok irisi de güldürmem lazımdı. uyandırmak için biraz eğildiğimde ise o mest edici kokusunu aldım. "bir insan yaralı iken bile bu kadar güzel kokar mı vicdansızın oğlu" kendi kendime fısıldayarak söylendiğimde iris in boğazından minik bir ses geldi, güldü ve bir daha bu güzel sesi kim bilir ne zaman duyacaktım. oyununu bozmak istemedim sakince "iris" diye fısıldadım.

duymazdan geldi ve numara yapmaya devam etti "iris hadi kalk yoksa-" "öper misin" yanaklarıma ateş hücum etti "pislik" deyip omzuna vurdum, dudaklarından bir acı iniltisi çıktı "ay  özür dilerim" eğilip üflemeye başladım göz göze geldiğimizde güldü ve "geçti" dedi, geçmediğini biliyordum çünkü elim çok ağır.

"hadi ama sana kahvaltı hazırladım o kadar yemeyecek misin" yavaşça dikleşmeye çalıştı yardım ettim tepsiyi kucağına koydum yavaş yavaş yemeye başladı  hareket ederken canı acıdığı belliydi dayanamayıp çatalı elinden aldım "ne o ateş böceği bana gıcık oldun da yemeyeyim diye mi aldın" "ha ha ha çok komik ben gaddar değilim tamammı ben yediricem her yerin yara beri içinde iken zorlanıyorsun" gülümsedi ve bana baktı çayını içirmeden önce fincana doğru üfledim ağzının içinin de yara olduğunu biliyordum sıcakken yarası yanabilirdi. üflerken gülerek bana baktı "ne oldu" diye sordum "hiç " dedi en sonunda kahvaltısından daha fazla yemek istemediğini söyledi "bari incirlerini ye senin için topladım bir sepet" "ona hayır demem" gülümsedi ve yemeye başladı bitanede bana verdi.

krallığın büyüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin