yol boyu pantere bir çok soru sordum hiç birine adam akıllı cevap vermedi "bari su hayvanı kılığına gir ben o şeytan kılıklı gökyüzü lordunu hiç çekemem" dedim bunu demek içimi bir garip hissettirdi en sonunda derin ve hırıltılı bir nefes verdi "peki varisim ama bana iki türlüde alışmanız gerekir sizinle baş başa iken tekrardan böyle olacağım ama herkesin içinde bir su yılanı olarak görüneceğim " başımı olumlu anlamda salladım, ama hayla neden kılık değiştirmesi gerektiğini bilmiyordum. Yavaş yavaş hava kararmaya başladı ve adının karos olduğunu öğrendiğim panterin tüylerinin rengi hava karardıkça griye dönüşüyor, sanırım artık bunlara alışmam lazım ama bu nasıl panter, bir kere panter dediğin siyah olur "offf karos vallaha sormazsam çatlarım senin tüylerin neden renk değiştiriyor" nefes aldı ve "zamanı gelince öğreneceksiniz leydim ama ufak bir ip ucu gün doğumu ve gün batımına uyum sağlıyorum ben insan diyarındaki panterlerden değilim" "yani?" "bu kadardı leydim fazla bilgi bazen zararlı olabilir" offf sırlar bilgiler gizlilik ne bu ya. "leydim af dileyerek sana bir sormak isterim" "sor tabiki" "senden büyük bir acı enerjisi alıyorum bir yerinde yara mı var" göğsüm sızladı "evet büyük annemin anlattığına göre doğduğumdan beri var göğsümün üzerindeki" "peki hiç şifacılara gitmedin mi" "gittim ama kimse çözemedi" bir anlığına duruldum ve nefes alıp " bazı yaraların şifası olmaz karos" dedim ve oda bir cevap vermedi
iris 'den
yol boyu herayı ve karosu takip etmiştim çok konuşkan bir şey karos şimdiden yorulmuşa benziyor yüzümde bir tebessüm ile bende onları izliyorum bir anda hera konuşmaya başladı "bari su hayvanı kılığına gir ben o şeytan kılıklı gökyüzü lordunu hiç çekemem" bir anlığına durdum ama dayanmalıyım o beni tanımıyor. karos ile biraz daha sohbet ettiler ve karos benimde merak ettiğim o soruyu sordu "leydim af dileyerek sana bir soru sormak istiyorum " "sor tabiki" bir bana mı kanı ısınmadı şu hale bak karos devam etti "sende büyük bir acı enerjisi alıyorum bir yerinde yara mı var " "evet büyük annemin anlattığına göre doğduğumdan beri var göğsümün üzerindeki" nasıl? "peki hiç şifacılara gitmedin mi " gittim ama kimse çözemedi" derin bir nefes aldı "bazı yaraların şifası olmaz karos" dedi, yanılıyordu yaranın şifası yaraya sebep olandır artık yavaş yavaş çıkışa yaklaştılar heranın üstü başı berbat görünüyordu kesinlikle onunla uğraşacaktım yüzüme bir gülümseme yerleşti.
hera 'dan
çıkıştan geçerken karos bir su yılanına dönüştü herkes beni su kırallığından olarak görmeye başladı onlara hiç benzememe rağmen "leydim bu su krallığı oyunu başımıza büyük iş açacak " neden dediğini bilmiyordum şu yorgunlukla onun nedeni ile ilgilenemezdim odaya girer girmez karanlığa aldırmadan kendimi yatağa attım. Bir anda kenardan bir ses geldi tam döneceğim an "ovv leydim çok yorulmuş" bir anda korkarak atağa geçtim ki kara şeytan olduğunu fark ettim zaten ona yumruklarım pek işlemiyordu bu yorgunlukla da vuramazdım elindeki mumu kenara koydu ses de sanırım mumun yanışından geldi "pis şeytan ne var gene" şöyle bir boydan aşşağı gözlerini devirdi gömleğimin yakası çok derin yırtıklarla dolduğu için yakamı elimle kapatma gereği duydum "leydim bu ne hal bir banyoya bile üşenmiş olamazsın" hayla alaycı gülüşü silinmemişti "bir sanane iki bu kadar gevşek bir lord görmedim lord dediğin biraz ciddi olur bu ne be çocuk gibisin" kolunu ittirip banyoya yöneldim "üçüncüsü bana çocuk diyen sanki çok ciddi biri" elimden gelse bi kaşık su da boğucam bu çakma lord u.
Çıktığımda kimse var mı diye etrafı kolaçan ettim zaten banyodan çıkmadan önce üzerime bordo askılı bir gecelik ve takımı olan fakat pek görünmeyen bir şort bir anda arkamdan onun sesi gelmişti, gitmemiş offf bir anda elinde mumla yaklaştı "ovv leydim bak ben bunu çok sevdim. ama saçlar olmamış ıslanmış gelincik gibisin" "ha ha ha aman ne komik" kendimi yatağa attım üstümü bile örtmeye takatim yok "şimdi çıkıp git çakma lord" eğilip "emriniz olur" dedi ve kayboldu, bende uykuya daldım.
irisin hikayesi
irisin annesi güzelliği ile bilinen çok güçlü bir büyücü idi ormandaki herkesi kendine aşık ederdi. bir gün gökyüzü lordu karel büyücü rozel i bir orman yolculuğunda görmüştü ama bilmediği birşey vardı rozel tanrıçalar tarafından gönderilmiş bir günahkar. o kadar güzeldi ki gökyüzü lordu gerçekten rozel e tutulmuştu, rozelin güzelliği lord korel i kör etmişti bütün diyarın konuştuğu bir birliktelik olmuştu. bu birliktelikten bir çocuk dünyaya gelmişti. bütün diyara günahkarın çocuğu olarak duyulmuştu tanrıçalar lord iris i lord korel e teslim etti çünkü büyücü rozel in günahkarlığı iris e de bulaşıyordu günahsız bir çocuğun kirlendikçe dahada kirlenmesi artık katlanılmaz olmuştu ve tanrıçalar diyarda iki günahkarın var olmasını istemdiler ve rozel i kendi anlarına almışlardı (tabi büyük yıkımda tanrıçalar ile birlikte rozel in de ortaya bile çıkması imkansız olmuştu) iris doğdu doğalı onu günahkarın çocuğu olarak bilmişlerdi hep isyankar olmuştu özgürlüğünü sevdiği için kurulu düzene uyum sağlamadığı için deli diyorlardı dışlanmış olan oydu babası da büyük yıkımda ağır hasar aldığı için kendisini gökyüzüne saklamıştı ve krallık artık iris e kalmıştı sırf bu yüzden gökyüzü krallığı irise uymak zorundaydı. ama daha gençliğindeki o büyük yıkımda tanrıçalarla bir olduğu için orman olrdu onu cezalandırdı ve bilinmez bir boşluk oluşturdu.
DEVAM EDECEK...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
krallığın büyüsü
Fantasíayıllar önce andopia krallıkları arasında büyük bir savaş gerçekleşti krallıklardan biri okyanuslara biri ormanlara öbürü ise gökyüzüne sahip çıkıyorlardı o gün geldi şimşekler çaktı topraklar kurudu ve sular geri çekildi o savaş esnasında tanrıçalar...