17

432 51 66
                                    

Jisung'dan

Seungmin'in beni dürtmesiyle gözlerimi açmıştım. Ne kadardır uyuyordum ben ya?

"Hadi Jisung, biraz hava alalım 15 dakika zamanımız var."

Mola vermiştik,fakat burası önceki durduğumuz yerin aksine benzinlikti. Önümüzdeki Jeongin ve Changbin'in de kalktığını fark edince bende kalktım.

Changbin'imizin mükemmel fikriyle (!) şu an atıştırmalık alıyoruz, daha doğrusu o alıyor.

Kasadaki kadın ürünleri okuttuktan sonra sakin ifadesi ile fiyatı söyledi.

"200 lira."

"Lira? Şey,bende sadece Euro ve Won var."

Kadın aynı sakin ifadesi ile önündeki bilgisayarda bir şeyler daha yaptıktan sonra yine konuştu.

"7 Euro."

Changbin ödedikten sonra çok iyi bir arkadaş olduğu için bize de 2 çikolata ve bir minik çikolatalı kek vermişti.

"Eyvallah Changbin."

"Bir ara sen de ısmarlarsın artık Seungmin."

"Tamam tamam hadi yürüyün."

Hep birlikte otobüse doğru yürüdüğümüzde Seungmin otobüsün arka tarafında tek başına duran Minho'yu gördü, Changbin'in kolundan çekiştirerek o tarafa doğru yürümeye başladı.

"Siz Jeongin ile geçin otobüse,biz geleceğiz."

Kafamla onaylayıp kolumu Jeongin'in omzuna attım, onu birazcık (🤏) sinir edebilirdim sanırım.

"Bence Changbin'im o güçlü kaslarıyla Minho'yu dövecek,canim arkadaşım ya!"

"Beni sinir etmek için yaptığını biliyorum,Jisung. Ama bir daha eğer Changbin'e 'Changbin'im' dersen çocuğunun adını düşünmeye başla."

"Ştt, sen ukesin Jeongin kendine gel."

"Sen sanki semelerin de semesisin amına koyayım."

Cevap vermek yerine göz devirdim,otobüse geçip yerlerimizde oturduk.

Otobüse göz gezdirirken Chan ile göz göze geldim,bana gülümsediğinde samimi olduğunu düşündüm. Jisung,salak mısın oğlum?! O senin biricik arkadaşını ağlattı.

"Böyle göz göze gelmemiz bile benim için iyi bir şey,biliyorsun değilmi?"

Cevap vermedim,başımı öne eğdiğimde bakışlarını hâlâ üzerimde hissedebiliyorum.

"Benden nefret ediyorsun,sadece şunu merak ediyorum... Neden?"

"Seungmin'i o gece ağlattığın için. Seungmin'in bendeki yerini bilmiyorsun Chan,o sürekli benim yanımda olan sayılı kişilerin en başında."

"Peki... En azından benden nefret etmemen için ne yapabilirim?"

Düşündüm,pek zor değildi.

"Seungmin'e bir sürpriz yaparak benim gözümün önünde gülümsemesine sebep ol. Kore'ye geri gidene kadar vaktin var."

Chan başıyla onayladı ve önüne döndü.

Arkadan bağırış seslerini duyar duymaz Jeongin ve ben camdan arka tarafa baktık,Seungmin ve Minho kavga ediyor (daha doğrusu Seungmin onu geberteceğini söyleyip duruyor) Changbin ise ikisini ayırmaya çalışırken arada o da Minho'ya sövüyordu.

Yolculuk bitti Konya'ya geldiler iste falan filan

"Evet çocuklar,bu sefer odalarınız dört kişilik. İçeri girdiğimizde yine kimin kiminle kalacağını açıklayacağım."

Jungkook hoca konuştuğunda bizi yönlendirerek içeri girmemizi sağlamıştı. Hoca odalarda kimin kiminle kalacağını söylerken onu dinlemek yerine Seungmin ile Hyunlix'in aşklarını izliyorduk. Seungmin adını duymasıyla kafasını hocaya çevirdi.

"Kim Seungmin,Seo Changbin,Yang Jeongin ve Lee Minho 244. Numaralı oda."

Seungmin somurttu,ben de pek mutlu değildim.

"Hwang Yeji,Hwang Hyunjin,Lee Felix,Han Jisung 247. Numaralı oda."

Neyse ki Chan falan gelmedi... Ama Seungmin'in eline Minho'yu bırakmak ne kadar doğru bilemem.

"Hocam! Bir şey sorabilir miyim?"

"Sor Seungmin."

"Hocam,eğer Minho da kabul ederse, Jisung bizim odaya,Minho da Hyunjin'lerin odasına gitse?"

'Minho da kabul ederse' derken Minho'yu cimciklediğini gördüm.

"Minho?"

"Kabul hocam."

Gülerek Seungmin'in yanına gidip boynuna atladım,canım arkadaşım ya!

"Tamam tamam sonra sırnaşırsınız birbirinize gelin oda kartlarını vereyim size."

Hoca kartları dağıtınca herkes odalarına dağıldı, Changbin ve Jeongin yol boyu hiç uyumadıkları için direkt kendilerini yataklara attılar. Yataklar iki tane çift yatağından oluşuyordu.

"Uykun var mı Sung?"

"Sence? O kadar saat uyudum otobüste."

"Benim de yok, bahçe büyük gözüküyordu gezmek ister misin?"

"Tamam."

Bir şeyi var gibiydi,ama eğer önemliyse zaten anlatır.

Birlikte bahçeye çıktığımızda otelin çocuklar için yaptığı parkta ki salıncaklara oturduk.

"Güzelmiş bahçe."

"Aynen."

"Hatırlıyor musun? Lisenin ilk senesi beni salıncaktan düşürmüştün ve kolum kırılmıştı."

Kıkırdamıştı, hatırlıyor olmalıydı.

"Hatırlamaz olur muyum? Changbin bize iki saat anırmıştı."

"Changbin o zamanlar Jeongin yoktu ya,hep platonik takılıyordu. Jeongin okula  gelince hepsi gitti!"

"Aşk işte,ne zaman geleceği belli olmaz."

Tam güleceğim sırada,aklıma bir anda Jungkook hocaya Taehyung hocayı ayarlayacağım geldi.

"ANANI SİKİYİM!"

"Ne oldu lan?"

"AMINA KOYAYIM BEN JUNGKOOK HOCAYA TAEHYUNG HOCAYI AYARLAYACAKTIM!"

"Gecenin bu saatinde mi?"

"Yok lan aklıma geldi diye bağırdım."

"He iyi aferin."

Moralinin bozuk olduğu belliydi,yüz ifadesi ve ses tonu bunu ispatlıyordu. Benim de pek farkım yoktu,bugün olanları hâlâ sindiremedim.

"Jisung..."

"Efendim?"

"Umutlanmak çok mu kötü?"

Durakladım,ne olmuştu gram fikrim yoktu ama umutlanmak gerçekten kötü...

"Kötü Seungmin. Umutlanmak  çok kötü."

-------

-690 kelime-

Normalde daha uzun yazacaktım ama burada bırakmak geldi içimden JSKWHSKWHSKWHS

Eee,sizce neden Seungmin öyle dedi?

Bölüm nasıldı?

Öptümmmmmmm💋💋💋💋💋💋

Bir Tuvalette İki Kişi Mi? | Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin