Mektup

107 9 10
                                    

Albus Dumbledore, gözlerini usulca kapadı.
Kuru,yaşlı eliyle mürver asayı tuttu ve başına hafifçe bastırdı. Sonra Lauretta'ya gördürmek istediği kabusu düşledi, en ince ayrıntısına kadar.

Birisine kabus gördürmek.

Hem de sizin istediğiniz kurguda bir kabus gördürmek. Her yiğidin harcı değildi elbette. Her büyücü de yapamazdı bunu.

Sebebi ise akıl almaz derecede odak istiyordu. Eğer aklınıza başka bir şey gelirse bu yaptığınız bozuluyor, ve tekrar yapmak zorunda kalıyordunuz.
Fakat bunu yapmak da bir enerji istediğinden bir zaman sonra yorgun düşüyordunuz.
Eğer sınırı abartarak fazla aştığınızda ise sonuç ölüm ile bağlanıyordu.

Böyle bir işe sadece düşüncelerine sahip çıkan birisi bulaşabilirdi.

Albus gözlerini ağır ağır açtı. O kadar uzun süre kapalı tutmuştu ki açarken bir hayli zorlandı.

Daha sonra asayı başından çekti.
Asanın ucundaki mavi, saç kılına benzeyen düşüncesini ise önünde bulunan düşünseline attı.

Düşün seli,
Epey derin, sığ bir metalden yapılma özenle süslenmiş ve dekore edilmiş bir tabaktı.

Kendi anılarınızı buradan tekrar tekrar izleyebiliyordunuz.
Tek özelliği bu değildi, eğer yapabiliyorsanız bir başkasının gördüğü rüyaya kadar müdahale edebiliyordunuz.

Tabiiki böylesine bir buluş Dumbledore'un ofisinde bulunurdu.

Düşünselinde oluşan şekilleri görmekte zorlandı. Lakin çok net duyabiliyordu. Bizzat kendisinin dizayn ettiği bu kabusu Lauretta ile birlikte izliyordu.

Daha sonra kızın sıçrayarak uyanması ile düşünseli büyüsünü kaybedip kapandı. Albus biraz olduğu yerde bekledi, hiçbir şey yapmadan.

Ne hissetmeliydi? Yaptığı kötü bir şey miydi? Yoksa vazifesini mi yapıyordu?

Sirius Black'in öldüğü-öldürüldüğü- gece bakanlık bizzat Voldemort'u görmüştü. Artık Harry kaçık değildi.
Sahiden de Karanlık Lord geri dönmüştü. Voldemort bugün değil ise yarın er ya da geç Hogwarts'ın kapısına dayanacaktı. Okul büyük tehtit altındaydı.

Harry, Dumbledore varken Voldemort'un bir şey yapamayacağnı sanıyordu.
Ama Dumbledore bile farkındaydı ki, artık ihtiyarlık her hücresini sarmıştı.

Hogwarts'ı bir yere kadar koruyabilirdi.
O ölünce Hogwarts'ta ölecekti, biliyordu.

Ve en kötüsü ise Albus, ölümü tam karşısında hissediyordu.
Ne aciz bir duyguydu bu böyle.

Bu kabusu Lauretta'ya gördürmesindeki maksat, Lovegood'un bir şeylerin farkına varması, ve her ne yaparak Voldemort'un ölümüne sebep olacaksa bir an evvel yapması gerektiğiydi.

En azından Dumbledore böyle düşünüyordu.
Acele etmesi belki de aptallıktı, olayların akış sırasını bozuyordu belki de şu an.

Yo,tek istediği seherbazların ölmemesi ve Karanlık Lord'un yok olmasıydı.

"Profesör?"

Dumbledore kafasını aynı korku filmlerindeki sorunlu insanlar gibi pat diye çevirmişti.

"Oh, Harry." Ellerini düşün selinden çekti ve geri adım attı.

"Kapıyı birkaç kere çaldım, ama duymadınız."

Harry'nin ses tonu tehtitkârdı. Bu durum Dumbledore'u epey şaşırtmıştı.

"Dalgındım, kusura bakmayacağını umuyorum."

𝘊𝘰𝘪𝘯𝘤𝘪𝘥𝘦𝘯𝘤𝘦-𝐖𝐫𝐨𝐧𝐠 𝐭𝐢𝐦𝐞'Tom Marvolo RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin