4~ New Offers and Preferences

382 52 45
                                    

"Yu-Na"

Bana doğru seslenen kişiyi görebilmek için, yavaşça arkamı döndüm. Karşımda ise benimle neredeyse aynı boyda olan Jisung vardı. Bana soru sormuş, fakat cevap alamamış gibi bir ifadeyle bakıyordu.

"Evet"

"A-şey. I-ıı aslında birşey soracaktım. Ama sormayacağım. Hayır bekle soracağım. Açıkla şimdi! Hemen!"

"Neyi açıklamam gerekiyor?"

"Bana neden yalan söyledin!!?"

"B-ben sana yalan söylem-"

Tam lafımı devam ettiriyordum ki, arkadan koşarak bize doğru gelen Chan sözümü kesti.

"Yu-Na! Yu-Na! Şey diyor o"

Chanı görmemle beraber, sanki ruhum bedenimi terketmişti. Sanki Yuna yok olmuş, görünmez olmuştu. Gözlerimin kısıldığını farketmeden, ona bakıyordum. Gözlerine bakıyordum. Makyajsız, saf tenine bakıyordum. Kıvırcık saçlarına bakıyordum. Her gün o kıvırcık saçlarını sevme hayali kuruyordum, ama asla bu hayalimi gerçekleştirmeyeceğimi de biliyordum.

'Olması mümkün ama bir türlü oldurulamayan aşk vardı ya, işte o benimkisiydi..'

Chan nefes nefese kalmış, bir yandan Jisung'u susturur gibi, bir yandan birşeyler anlatmaya çalışıyor gibiydi.

"Şey diyor işte yaa, ahahaha şey"

Chan, jisung'a baktı. Kollarından tuttu, bana dönerek, fısıltıyla;

"Biraz içti de, sen onu boşver!"

"Sabah sabah ha?"

"Aaa evet sabah değil mi? Sanırım yine Minho'yu özlemiş de"

Kafamı onaylar biçimde sallayarak;

"Hmm anlıyorum. Peki."

"Sen- sen nereye Yu-Na"

'hiiiihhh sana sordu sana sordu, heyyy chana cevap ver sana sorduuuu!'

'kes sesini'

Chanın yüzü düşmüştü. Kes kesini diye kime söylersen söyle alınırdı zaten.

'Gerizekalı, sesli söyledin'

"A üzgünüm sormam hataydı, hoşçakal" diyerek arkasını dönmüştü.

'Yine bir çuval inciri mahvettin! Aferin kızım'

'Sus işte sus! Senin yüzünden!'

Arkasını dönmüş, jisung'la beraber giden Chan'a seslendim,

"C-chan?"

"Efendim?"

"Sana demedim! Ah yani kes sesini diye sana demedim. Özür dilerim. B-ben iş görüşmesine gidiyorum." Ellerim havada, kendimi ifade etmeye çalışıyordum. Eminim ki dışarıdan bakıldığında değişik görünüyordum.

"Aaa anladım. Umarım iyi geçer. Hoşçakal"

Yüzüm yine asık, yine üzgün şekilde arkasından bakakaldım. Hep öyle yapıyordu. Neden sürekli beni geçiştirmeye çalışıyordu? Gerçekten onun tipi değil miydim? Neden sevmiyordu ki beni?

Tekrar önüme döndüm ve asansöre doğru yürümeye başladım. Bazen gerçekten şirkette kalmak istemiyordum. Ama bu sıralar zorunluydu. Yeni bir iş teklifine başlayacağım zamanlar asla kendi evimde kalmama izin vermiyorlardı. Evim sadece benim gelmemi bekliyordu.

Asansörün önünde beklemeye başlamıştım ki zihnimde kira vermeden yaşayan şahıs tekrar konuşmaya başladı. Aslında zihnimde kira vermeden yaşayan tek kişi o değildi. Bir de Chan vardı, aramızda..

Two Same Hearts || BangchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin