17~ Be My Light

331 50 178
                                    

"Uyuyalım mı? Beraber"

"Ne-"

"İstemiyorsa-"

"İstiyorum. B-bekle"

Aşk, onu ilk gördüğünde kalbine ekilen bir tohumdu. Onu gördükçe kalbim beslendi ve yeşerdi. İlk başta anlayamadım kalbine bir tohum düştüğünü. Kendime, kalbime yalan söylemiştim. Görmekten çok özlemek, dokunmaktan çok hayal etmekti aşk. Kalbine özenle ekilmiş bir tohumu nazikçe büyütmekti...

Yıllarca onu sevdim. Gözlerini sevdim. Onu hayal ettim. Bekledim. Ona gel demeden gelmesini bekledim.

Gelmemişti.

Ama artık görüyordum. Yokuş yukarı tırmandıktan sonra önüme çıkan düzlükte o vardı. Beni bekliyordu. Beni hep beklemişti. Yorulan kalbimi dinlendirecekti.

Kalbimin atışlarını anlatmama gerek var mı? Artık dudaklarım benden habersiz konuşuyor, zihnim bana danışmadan hareket ediyordu. Kalbimden aşağıya doğru derinlere birşeylerin süzüldüğünü hissettim. Hani herkesin aşık olunca hissettiği şu his.

Bedenim fazlasıyla adrenalin salgılamıştı. Kalbim gümbür gümbür atıyor, git artık yanına diye haykırıyordu bana.

Önce derince yutkundum. Ardından hemen yan tarafımda bulunan banyo kapısına girdim ve kapıyı kapattım. Lavabonun mermerlerine ellerimi dayayıp aynaya baktım. Aynada gördüğüm kişi ben miydim? Aynadaki bu kişinin görüntüsü ya da bakışları değişmemişti. Aslında hep aynı kişiydi ama hisleri şimdi daha belirgindi.

Yüzüme soğuk suyu çarpıp hızlıca kuruladım. Heyecanım sebebsiz miydi, yoksa heyecan dediğim bu duygu aslında beslediğim yoğun aşk duygusunun aniden ortaya çıkan belirtileri miydi?

Kapıdan çıktım. Giriş kapısının yanındaki rahatsız etmeyin tuşuna bastım. Zaten acil bir hasta olmadığı için kimse gelmeyecekti.

Yavaşça yatağının yanına doğru geldim ve üstümdeki deri ceketi yeşil sandalyenin üzerine bıraktım. Ona baktığımda ise, gözleri sürekli etrafda geziniyordu. Ellerini karnının üstünde birleştirmiş ve parmaklarıyla oynuyordu.

Işığı söndürdüm. Hastane yatağının üstündeki sarı renkli ledler yanıyordu. Bundan dolayı yüzünü net bir şekilde görebiliyordum.

Önce yanına oturdum. Ardından yavaşça bacaklarımı yatağa alıp, sırtımı da yastığa yasladım. Yuna'nın yanındaki elimi karnıma koyup, diğer elimi de başımın arkasına koydum.

Gözlerini kapattı. Ama sıktığı belli oluyordu. Gözbebekleri, gözkapaklarının içinde oradan oraya hareket ediyordu ve uyuyamadığı belliydi.

Belkide doğal olarak heyecanlanmış ve uyumakta zorlanıyordu. Dudakları mühürlü gibiydi. Göğsü yavaşça inip kalkıyordu.

Rahatsız olabileceğini düşündüm ve kalkmaya yeltendim. Bir bacağımı yere indirerek yerimde doğruldum.

"Chan-"

Ayağa kalkmaya yeltenmiştim ki elimi yakaladı ve üstünden tuttu.

"Korkuyorum" dedi. Yutkundu. Hâlâ gözleri sıkıca kapalıydı.

"Gitme"

O bana bir adım atmıştı. Sıra bendeydi değil mi? Gitmekten çok, beklemekti aşk. O beni beklemişti. Bende gitmiyordum.

Kendimden beklemediğim cesurca bir hareketle, avucumu onun avcuna doğru döndürüp parmaklarını kavradım. Kenetlemiştim parmaklarımızı. Sıkıca tutuyordu elimi. Bu sefer onun elleri buz gibiydi. Ellerimiz hala birbirine kenetliyken baş parmağımla elini okşadım. Yeniden sırtımı yasladım yastığa. Ona baktım. Asla açmıyordu gözlerini. Titriyordu göz kapakları.

Two Same Hearts || BangchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin